Alt dudağıma işkence yaptığımı fark ettiğimde iç geçirdim. Annemlerin gelmesine çok az bir süre kalmıştı. Akrep ve yelkovanla göz göze gelip duruyordum. Üzerimde yoğun bir baskı hissediyordum. Kapı çaldı. Yutkundum.
Annem, babam ve Soowin'e baktığımda babam ve annemin sıcak hissettiren yüzleri yerine buz gibi bir duvar vardı adeta. İçeri geçmeleri için kenarı çekildiğimde babam boğazını temizledi.
"İki saat sonra tanıdığımız olan bay Park
ile görüşeceğiz." içeri geçerlerken onu onaylayan mırıltılar çıkarmıştım. Gitmek istemediğimi biliyorlardı. Ama onlara karşı çıkmaya çalışırsam büyük bir kavga çıkacak ve Jungkook'un da huzurunun bozulmasını sağlayacaktık. Bu yüzden geçiştirmek üzere onaylamakla yetindim. Gerçi kaldıkları sürece elbet huzur kaçacaktı.Soowin, oturduğu yerden rahatsız edici bakışlarını üzerimden çekmiyordu. Gözlerimiz kesiştiğinde iğrendiğimi belli eden bir yüz ifadesi takındım. Ama nafileydi, bakmaya devam ediyordu.
Küçüklüğümde, Soowin ile fazlaca oyun oynardık. O zamanlar en yakınımdı. ortaokul ve liseye geçtiğimde de aynı okuldaydık ama pek görüşmez takılmaz olmuştuk. Arada bir selamlaşır geçip giderdik. Bu kadardı. Üniversiteye geçtiğimde ise tüm bağımız kopmuştu. Ona baktığımda gerçekten duru bir güzelliğinin olduğunu görebiliyordum ama ilgimin yanından bile geçmiyordu. Her yönden olgunlaştığını düşünmüştüm ilk başta. Ama beni süzmekten vazgeçmediğini gördüğümden beri sadece bedenen olgunlaştığının kanıtına vardım.
"Soowin uzun süredir seninle vakit geçirmek istiyordu. Geldiğimiz bir yana iyi oldu." derin bir nefes aldım. Anneme döndüğümde, ne saçmaladığını düşündüm. Ona eşcinsel olduğumu açıkladığım halde ne saçmalıyordu anlamıyordum. Soowin'i boş yere ümitlendiriyordu. Tahminimce Soowin hala benim eşcinsel olduğumu bilmiyordu. Bu yüzden beni süzüp duruyor ve gülümsüyordu. Eğer biliyor olsaydı gelmeyeceğine emindim.
Bilmiyorsa öğrenecekti."Bende dostça vakit geçirmeyi isterim elbette." samimi olmayan gülümseme sunduğumda babamın çatık kaşlarıyla karşılaştım.
Annem ve babamın hâla ayrılabilme şansları vardı. Ama babam sanırım annemi gerçekten seviyordu.
Evde tüm dominantlık annemin elindeydi. Babama, istediğini veya istemediğini yaptırır, yaptırmazdı. Küçüklüğümde anneme karşı geldiğim her zaman babamın, annem tarafından yaptırıldığı baskılarıyla karşılaşırdım. Annem ise kendince zafere ev sahipliği yapardı.
İlk kez erkeklerden hoşlandığımı fark etmemi sağlayan kişi, eve temizliğe gelen bayan Hosinn'in oğlu Yonjun'du. Oyun oynamaya en çok hevesli olduğum kişiydi. Benden iki yaş büyüktü. Annesi, bahçemizde ki çardağı temizlerken o yanında taşıdığı küçük defterine kendi yarattığı süper kahramanları çizerdi. En çok ilgimi çekende hayalindekileri istediği şekilde annesine anlatabilmesiydi. Ben anneme anlattığımda genelde beni yanından kovar 'işlerim var' derdi.
Yonjun'u her gördüğüm zaman kalbim hızlanır, kan yanaklarıma toplanırdı. İlk başlarda birbirimize oldukça uzaktık. Bir kaç kere bayan Hosinn onu yanıma bıraktığında yakınlaşmamıza vesile olmuştu. Onunlayken vakitlerim oldukça eğlenceli geçiyor, zamanın nasıl geçtiğini asla anlamıyordum. Ta ki annem onunla olan yakınlığımın fazlaca olduğunu düşünene kadar. İşten saçma bir bahane ile çıkardığında ilk kalp kırıklığımı yaşamıştım.
Zaman durmak bilmeden ilerlemiş ve beni bu yaşıma kadar getirmişti.
Şimdi ise hala durmak bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love In The House // taekook
FanfictionGarip ev arkadaşına sahip olan Jeon Jungkook.