𝜗𝜚
Güneş ağır ağır güne son rötuşlarını yumuşak bir edayla vurarak yerini dolunaya bırakırken Niverpool Polis İstasyonu'nda en ufak hareketinde gıcırdayan koltuğun adeta cıyaklamasına neden olacak bir şekilde arkasına yaslanan gençce bir adam elindeki büyük boy, az önce nitro cold brew içtiği belli olan boş Starbucks bardağını masasının önünden geçen, o sırada üniformasının kıravatını çıkaran bir diğer çalışma arkadaşının omzuna doğru fırlatırken masaüstü bilgisayarının açma tuşuna birkaç saniye bastırdı.
"Şu boku yapmayı kes artık Fred." Neredeyse yedi-sekiz kişilik olan ofisin duvarlarına kadar işliyordu pastel sarı renkli radyodan çalan Mother Mother'ın Love and Truth parçası. Omzuna kahve damlacıkları sıçramış olan kısa ve kıvırcık kızıl saçlı polis ise eliyle sanki lekeleri giderebilecekmiş gibi sağ omzunu ovuşturuyordu.
Krem rengi jaluzi perdenin aralıklarından giren günbatımının kızıllığı gözlerinin tam üstüne düşen Fred dilini dişlerinde gezdirdi, ayaklarını rahatça masaya yaslarken diğer elemanların üzerinde şöyle bir irislerini dans ettirdi kendi hâllerinde söylenmelerine aldırış etmeden. "E-postaları kontrol ettiniz mi?" diye bıkkınlıkla sorduğundaysa almayı umduğu cevap kesinlikle sıkıntılı oflanmalar değildi.
Fred, yine, bugünkü bilmem kaçıncı kez gözlerini devirdiğinde işin başa düştüğünü kabullendi. Fareyi rastgele ekranda sağa sola savururken isteksizlikle omuzlarını düşürdü ve postaları kontrol etmek için ekrandaki işaretin üzerinde duraksayarak birkaç kere tıkladı. Gözlerinin önüne düşen açık kahverengi tutamlarını başını iki yana sallayarak görüş açısından çekti ve koyu göz altlarından yorgun olduğu belli olan kahverengi irislerini ekranda gezdirmeye başladı.
Her şey normaldi; iş teklifleri, reklamlar, üst makamlardan gelen mesajlar birbiri ardından ekranda kayarak seçilmesi zor bir karmaşa yaratıyordu. Fred ilginç bir şey olmadığı kanısına vararak kaydırmayı bıraktığında dirseklerini masaya çaprazlamasına yasladı. Avuçları gözleriyle buluştuğunda küçük bir esnemenin dudaklarının arasındaki minik boşluğu büyüterek fırlamasına engel olmadı.
"Adamım, istersen erken ayrıl bugün. Mesai saati de bitmek üzere zaten." Kızıl saçlı olan belli ki omzuna dökülen kahve lekelerinin getirdiği sinirden çabuk sıyrılmıştı, Fred sesinde şevkatten çok acıma duygusu olduğunu hissetse de bununla kafasını yormak istememişti. Elini gelişi güzel salladı ve başını dikleştirdi.
"Ben olmasam sizin bir halt yapacağınız yok." dedi yine bir esneme vücudunu ele geçirirken. Gerçekten de departmanın sorumlusu değildi fakat en az onlar kadar çalışıyordu, buradaki çoğu işi o yapıyordu. Diğerlerinin rahatlığının sebebi de aslında pek fazla iş bulunmamasıydı, üstelik şu anda yakalamaya çalıştıkları seri katille ilgilenen daha özel bir ekip vardı. Fred ve diğerleri işlerin arka tarafındaki çıkan karmaşıklıkları engelliyor ve dosyalarla cebelleşiyorlardı.
Genç adamın kahverengi gözleri tekrar ekrana döndüğünde neredeyse saatin akşam dokuza vardığını gördüğünde belki de haklılardır diye düşündü, daha fazla zorlamama gerek yok.
Bilgisayarı kapatmak üzere açık olan tek sekmeyi de silmek için fareyi hareket ettirdiğinde gözüne daha önce orada görmediği bir şey ilişti, duraksadı. Kaşları yumuşakça kıvrılırken henüz yeni gelmiş elektronik postayı açtı.
Yeni bir yan sekme daha ekranda açılırken Fred şu an daha uyanık hissediyordu kendisini. "Şuna bir baksanıza," diye mırıldandı fakat sesi duyulacak kadar yüksek çıkmamıştı. Ekrana iyice sokuldu. Kahverengi irisleri şimdi sabırsız bir eda takınmıştı, Fred özenli ve düzgün bir üslupla yazılmış iletiyi okurken dudaklarına yayılan gülümseme şu son zamanlarda verdiği çabanın sonucunu aldığını temsil ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Memento Mori
Fanfictionkırmızı melek şarkısından bir satır, lodos'tan bir satır yağmur'dan iki, senin kirpiklerinden bir satır, simsiyah bir satır hatırlayacağım. 𝄢 jeffrey woods hayran kurgusu, 2021.