Ahhh bunu nasıl unutmuştum. Bugün benim hayata tutunmamı sağlayan nefes almam için tek neden olan adamın doğum günüydü.Barışmak içinde güzel bir zamandı. Ya da ben öyle zannediyordum.
Hemen işe koyuldum. İlk olarak Jimin ve Jungkook'tan yardım istedim. Evi yani evimizi süslemeye başlamıştık. Aslında tartışmamız çok basit bir olaydan büyümüştü. Birlikte dışarıya çıkmıştık. Daha sonrasında bir adamın bana olan bakışlarını fark etsemde bir şey demedim ama Tae bunu fark etmişti ki adama yumruğu da atmıştı anında. Sonra zar zor onu ayırmış eve gelince de günümüzü bozduğu için biraz tartışmıştık. O da o sinirle evimizden gitmişti. Pişman olmuştum ama biraz da geç kalmıştım. Ama bu gün kendimi affettirmek içindi. Ne yapıp edip bu gün kendimi affettirecektim. Zaten güne onunla ve onun kokusuyla başlamamak zordu. Daha fazla bunun sürmesine devam edemezdim.
Benim aramalarıma cevap vermediği için Jimin'e arattım. Eve gelmeyeceği için biraz yalana başvurmuş olabilirdik ama her şey barışmamız için.
Taehyung'dan
Jimin'in 5. aramasından sonra telefonu açmaya karar verdim. Telefonu açtığımda beklemediğim şey Jimin'in ağlamaklı sesiydi. Jimin ağlamaklı sesle "Tae T-Tae hemen buraya gel" dedi. O an kalbimin sıkıştığını hissettim. Jinie'm ona bir şey mi olmuştu? "Jimin söyle hemen ne oldu? Sikiyim böyle işi. Jimin hemen söyle neredesiniz? Jimin heyy" "Bi- biz evdeyiz evinizde Seokjin hy-hyung kendini o- odaya kapattı. Bi-biraz önce cam kırılma sesi geldi. Bize ce-cevap vermiyor. Hem-Hemen gel ne olur. Ko-korkuyoruz. Se-ses gelmiyor. Kapı kilitli. Açamıyoruz." "Kapıyı açmaya çalışın ben 5 dakikaya oradayım. Jimin bir şey olmasına izin verme. Sakın sakın." "Tamam çabuk ol."
Telefonu kapatıp anında motora bindim. Nasıl bindiğimi evimize geldiğim hepsi birer karmaşa gibiydi. Doğru düzgün düşünemiyorum bile. Evin önüne geldiğimde kapıyı nasıl açtığım veya kimin açtığı birer muammaydı.
Odamıza geldim ve kapıya attığım tekme ile kapının açılması Jin'ime benim Jin'ime sarılmam bir oldu. O da bana sarılıp özür dilemeye başladı. Neler olduğunu yavaş yavaş anlamaya başladım. Etrafta balonlar ve Jin ile ikimizin koskocaman bir fotoğrafı vardı. Jin'e baktığımda bana masum masum bakıyordu. Tepkiden korktuğunu anlamıştım. O gözlerdeki korkuyu biliyordum. Hoş onu tanımayan biri bile korktuğunu anlayabilirdi.
O an aklıma gelen fikirle sinsice sırıttım. O benimle oynadıysa bende onunla oynayacaktım. "Sen ne akılla bana böyle bir oyun oynarsın" diyerek bağırdım. Bağırmaktan gerçekten korkardı. Gözlerini hemen kapattım tırnaklarını etine batırmaya başladı. " Ben ben şey ö-özür dilerim." "Özür mü sen hangi kafayla bana bunu yapmaya kalkarsın." ağlamaya başlamıştı. Kalbim acısa da devam etmeliydim.
Jimin'in sesi dikkati kendine çekmeyi basarmıştı. "Tae biraz fazla abartmıyorum musun? Senin için bak neler hazırlamaya çalıştı. Gelmen için bunları yapti ama sen abartıyorsun. Biraz daha düşünerek cevap ver." "Jimin sen zaten hiç karışma seninle de konuşmalıyız sonra. Hiç böyle bir şey yapılır mı? Jungkook sana bunu yapsaydı sen ne yapardın ha söylesene Jimin?" "Ben senin kadar tepki vermezdim emin ol" "Tamam ben de buyum var mı ben tepki veriyorum. Tanıyamadınız mi beni bunca senedir?"
Jin'in "YETER" diye bağırıp odadan çıkmasıyla arkasından kalkıp seslenmem bir oldu. Ama beni duymayıp koşmaya devam etti. Arkasından koşsamda yetişememiştim.
Görünürde yoktu. Ve hava karanlıktı. Şimdiden yaptığım şakadan pişman olmuştum. Yapmamalıydım. Salak kafama uymamalıydım. Sadece ders vermek istemiştim ama böyle olacağını düşünemedim.
Hem bunları düşünüyor hem de koşuyordum. Ne zaman başladığını bilmediğim yaşlarım akıyordu. Ama o yoktu. Her yere bakıyordum ama o yoktu. Hepimiz onu arıyorduk.
Belki onlar bir şey bulmuştur diye onları aradım. Önce Jimin'i ardından Jungkook'u sonrasında Namjoon Hyungu ondan sonra Yoongi Hyungu en sonunda Hoseok Hyungu. Hepsini teker teker aradım. Ailesini aradım. Ama hepsinden duyduğum tek şey şu an yanımızda değil.
Aramaya devam ettim. Kaç saat olmuştu. Bilmiyorum. 4 yoksa 5 saat mi olmuştu. Daha mı fazla yoksa? Jinie'm ne yapmıştı bu kadar saat? Üşümüs müydü korkmuş muydu? Tabi ki korkmuştu.
O en ufak şeyden bile korkardı. Hatta geçen sene gittiğimiz tatilde markette iki dakika Taetae'sini beni göremediği için ağlamaya başlamış bütün gün yanından ayırmamıştı beni.
Peki şimdi saatlerce karanlıkta kimse yanında olmadan bilmediği sokaklarda ne yapıyordu? Nasıl korkmuştu?
Tüm bu düşünceler onun içini kemiriyordu. Ya tanımadığı kişiler ona dokunmaya kalksaydı. Bu düşünceler bile kanının kaynamasına neden oluyordu.
Telefonun çalmasıyla umutla telefonu açtı ama duydukları onun yola çökmesine neden oldu. Onun yüzünden olmuştu. Onun gereksiz şakası yüzünden onun salaklığı aptallığı yüzünden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3 Gün |TaeJin •TAMAMLANDI•
JugendliteraturHerkese merhaba ben Kim Taehyung. Onun deyimiyle "Taetae'm". Onu kaybetmem üç gün sadece üç gün sürdü. Şimdi diyeceksiniz üç günde ne oldu da kaybettin onu. Ama ne olmadı ki üç günde. Gelin ellerimden kayıp gidişine bakalım birlikte. Ama dayanabilir...