3.gün- Final

192 10 7
                                    

Öncelikle buradan okumaya başlarsanız eğer kitabın gerçek sonunu ilk düşündüğüm şekilde olan finalini göreceksiniz. Ama sonu mutlu değil. Zaten bu hikayenin sonu ne kadar mutlu olurdu orası da ayrı bir konu. Eğer mutlu olmasa bile mutlu bir son istiyorsanız 2. FİNAL yazan yere kadar atlayabilirsiniz. Ama benden size bir tavsiye eğer gerçek sonu istiyorsanız ilkini okuyun çünkü ikinci final büyük ihtimal sizin beklediğiniz şekilde olmayacak. Yine de sözü uzatmayayım. Karar size kalmış. Buraya kadar desteklediğiniz için teşekkür ederim. İyi okumalar.

Bitmek neydi?
Bitmiş miydi?
O bitmiş miydi?
Bu kadar miydi?

Kollarımda son nefesini vermiş, gözlerini açmamak adına kapatmıştı. Ama ben onu bırakmadım. Gözleri kapansada nefesi kesilsede bırakmadım.

Belki canı acırsa uyanıp bana kızar diye sımsıkı sıktım onu. O an içime koyabilsem gerçekten rahatlardım.

Başımızda zır zır öten makine zaten bildiğim gerçeği bana hatırlatıp gözüme sokmak istercesine hem bağırıyor hem de yanıp sönüyordu.

Odadan içeri giren doktor ve hemşireler aceleyle bir şeyler yapmaya çalışıyorlardı. Ama boşunaydı. Bitmişti. O gitmişti. O çok inanıp dualar ettiği tanrısının yanına gitmişti. Onu bana tercih etmişti.

Doktor beni ondan ayırmaya çalışıyor bense daha sıkı sarılıyordum ona. Biliyordum eğer bırakırsam bir daha onu böyle tutamazdım.

Ama benim yanımdan aldılar onu. Yalvarsamda, bağırsamda bir işe yaramadı. Aldılar benden nefesimi, hayatımı...

Bana sarılan bedenle biraz kendime geldim. Baktığımda Hobi hyung sarılıyordu. Aynı zamanda "O artık mutlu acı çekmiyor ama sen böyle yaparsan çok üzülür hadi yeter artık kendini bu kadar üzme" gibi sayısız söz söylüyordu.

Duyup algılamamak tam şu an ki durumumdu. Her şeyi duyuyor ama algılayamıyordum. Görüyor ama anlam veremiyordum.

Karşımda ağlayan Jimin ve onu sakinleştirmek için ona sarılan ama ondan daha kötü ağlayan Jungkook, asla ne olursa olsun ağlamayan, duygularını tam anlamıyla gösteremeyen dediğimiz ama şu an hıçkıra hıçkıra ağlayan Yoongi hyung, bir sağa bir sola sıkıntıyla turlayıp aynı zamanda sessizce ağlayan Namjoon hyung ve beni sakinleştirmek için yanıma otursa bile hüngür hüngür ağlana Hoseok hyung.

Hepsini görüyor ve duyuyordum ama anlamak veya algılamak istemiyordum. Sadece onu istiyordum. O sadece o.

Doktor odadan çıkınca yanına koştum. Ama ne diyeceğini biliyordum da. "Çok üzgünüm. Zaten size bunu söylemiştim ama yine de çok üzgünüm. Zaten sizinle daha fazla vakit geçirmek için beklediğimizden bile uzun süre dayandı. Son ana kadar yaşama tutunmak için savaştı ama yapamadı. O çok güçlüydü emin olabilirsiniz. Tekrardan üzgünüm. Başınız sağolsun." doktor bunları söyleyip gitti. Zaten daha fazla ne yapabilirdi ki.

O güçlü değildi. Hiçbir zaman da güçlü olmamıştı. Çünkü onu korumam hoşuna gidiyordu. Biliyordum. Her zaman yanımda daha bir güçsüz olurdu zaten. Ama yine de güçlü değildi. Bunu kaldırabilecek kadar güçlü değildi.

Namjoon Hyung yanıma gelip sırtımı sıraladı ve "son kez sarıl ona sonra cenaze işlemleri başlayacak. Hadi son kez öp sarıl ona." dedi.

Son kez, son kez, son kez...

Odaya girdiğimde kireç yüzüyle hareketsiz yatıyordu. Yanına gittim. Yamuk parmaklarını tuttum. Ona yakışmayacak kadar soğuktu. Buz gibiydi. Saçlarına elimi attım. Onlar hala yumuşacıktı. Dudaklarına dudaklarıma bastırdım. Kupkuru ve hareketsizdi ama hala o gibiydi tadı. Yüzü cansızdı. Hoş ölü birinin yüzü ne kadar canlı olabilirdi ki. Ama yüzüne ve vücuduna yakışmayan mor lekeler vardı. O şerefsizlerin yaptığı lekeler.

3 Gün |TaeJin •TAMAMLANDI•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin