1. gün devam

194 12 18
                                    

Eğer şiddet ve taciz gibi olayları okuyamıyorsanınız okumanızı önermem. Aşırı ağır bahsetmedim ama Jin'in başına gelenlerle ilgili az da olsa bir şeyler vardır. Rahatsız olacaksanız lütfen okumayın.

Seokjin'den

Evden koşarak çıkmıştım. Bu kadar çok tepki vermesini beklemiyordum. Tamam kızabilir ama bu kadar çok yani nasıl söyleyeyim abartmasına gerek yoktu. Benim kırıldığımı anlamalıydı. En azından ağladığımda veya sesinden ürktüğümde sarılmalı her şey yolunda ben buradayım demeliydi. Tamam bizim oyunumuz pek akla sığar iyi bir oyun değildi ama ikimiz içindi.

Havanın karanlık olması beni yavaş yavaş ürkütürken aynı zamanda bilmeden girdiğim sokaklar yüzünden kaybolmuştum. Nereden geldiğimi hatırlamıyordum. Ki biraz gittiğimde çıkmaz sokağa girdim.

Birkaç sarhoş adam orada oturmuş içkisini içiyordu. Onlar beni fark etmeden geri gitmeye başladım ama geri geri gittiğim için takılıp düştüm.

O sıra da bir tanesi beni fark etmiş olsa gerek üzerime doğru gelmeye başladı. Dizimin acısıyla kalkamazken geri geri gitmeye çalıştım. Ama adam benden hızlı çıktı ve saçlarımdan tuttuğu gibi ayağa kaldırdı.

Canım çok acımıştı ama acıdan daha büyük bir şey varsa o da korkuydu. Ellerim ayaklarım tir tir titriyor kalbim göğüs kafesime baskı uyguluyor durmaksızın atıyordu.

Sarhoş adam suratıma baktı. Ardından vücuduma dudaklarını yalayarak göz attı. Bakışlarından tiskinmiştim. Elli saçlarımdan boynuma doğru kayınca onu iktirip kaçmaya başladım. Ama benden daha hızlı ve güçlüydü. Beni tutup savurmasıyla bir duvara çarptım. Sırtım ve başım çok acıyordu. Gözlerimi zorla açtığımda iki adam yalpalaya yalpalaya bana doğru geliyordu. Kendimi kalkamayacak kadar halsiz ama bir o kadar da korkmuş hissediyordum.

Bana bir şey yapmazlardı herhalde değil mi? Sonuçta gay değillerse onların ihtiyaçlarını karşılayamazdım. Hoş ihtiyaçlarını karşılamak gibi bir düşüncemde yok. Sadece olacak en kötü şeyleri düşünmeye çalışıyorum. Ya öldürürler ya da dokunmaya kalkarlardı. Ama bunlar en kötüsüydü belki ona bir şey yapmazlardı. Değil mi?

İkisi önüme geldiğinde sadece ağlıyordum. Zaten başka bir şey yapacak gücüm duvara çarpıldıktan sonra kalmamıştı. Peki bağırsam biri duyar gelir miydi? Sesini biri duyar mıydı? Yoksa karşısındaki iki sarhoşu sinirlendirmekten başka bir şey olmaz mıydı?

Denemekten zarar gelmezdi. Her türlü biri onu duymazsa kendine zarar gelecekti. Belki kurtulurdu. Belki biri sesini duyar yardım eli uzatırdı. En azından belki polise haber verirdi. Hoş bu ıssız sokakta bu saatte kimse olmazdı ama yinede en ufak şans kırıntısına tutulmalıdır insan. Şans bunca zaman ona sadece iyi bir sevgili iyi arkadaşlar vermişti. Peki şimdi şans ona onların yanına dönme umudu verebilir miydi?

Peki sevgilim canımdan değerli Taetae'm ona bana bir şey olsa üzülür müydü? Ağlar mıydı? Yoksa sadece birlikte oldukları yıllar için birkaç gözyaşı döker sonra önüne mi bakardı?

Hayır. Benim Taetae'm öyle biri değil. Jinie'sini kendinden bile çok seven biri o. Sırf o üzülmesin diye ne zorluklar çekmişti. Ailesi, arkadaşları tarafından ne laflar işitmişti sırf Jinie'sini sevdiği için. O Jinie'sini çok severdi. Hala da çok seviyordu.

Evden öyle çıkmasına izin verdiği için şu an kendine kızıp ağladığını hayal edebiliyorum. Kesin kendini suçluyordu. Her zaman öyle olurdu zaten. Kavga eder veya tartışırdık. Sonra Tae kendini suçlu tutar ağlardı. Bende yanına gidip ona sarmalar sorun yok ben hala seni çok seviyorum der öperdim. Ama şu an yapamayacak kadar uzaktım.

Beni gerçekliğe çeken şey adamın sesi oldu. "Kadın değilsin ama işe yararsın. En azından deliğin var." dediği şey midemi bulandırırken kusmamak için kendimi zor tuttum.

Biri gelip beni ayağa kaldırdı. O an bağırmak için son şansım olduğunu anladım. Ve boğazımın acımasına bakmadan avazım çıktığı kadar bağırdım. "YARDIM EDİN. BURADA BANA ZARAR VERECEKLER. SESİMİ DUYAN YOK MU? İMDAT. HEYYY YARD-" adamın beni tekrar savurmasıyla bağırışım acı dolu inlemeyle son buldu.

Üzerime doğru geliyorlardı. Sinirlendirdiğimi birinin elindeki içki şişesini karşıya doğru fırlattığında anladım. Gerçekten olduğum yere korkudan sinmiştim. Korkuyordum.

Belki belki son kez Tae'yi görsem iyi olurdu. Öpüp özür dilesem. Şu an bile onu düşünmem. Herhalde ya çok sevdiğimden ya da aptallığımdandı. Ya da her ikisinden de.

Birisi kemerini çözmeye başladı. Diğeride bana doğru gelip tişörtümün yakalarından
tuttu. Çıkarmaya çalışıyordu. Çalışıyordu çünkü çırpınmaktan ona izin vermiyordum. Sinirlendi olsa gerek sağ yanağımda yanma hissi oluştu. Gözlerim daha da dolmuştu.

Diğer adamda üzerimiz çözmekten vazgeçti herhalde ki altındaki eşofmanı çekmeye başladı. Artık engel olamıyordum. En azından öldürmeyeceklerdi beni. Değil mi? Sadece bedenimden hınçlarını alıp bırakacaklardı.

Taehyung'a daha çabuk kavuşmak istiyorsa izin vermeli direnmemeliydi. Adamlar istediklerini alınca evine Taehyung'una gidecek sarılacak ve her şeyi unutacaktı.

Tae... Taehyung onu böyle kabul eder miydi? Başka birinin altından çıkmış. Kirlenmiş şekilde. Eskisi gibi elini tutar, koklar mıydı? Ya da onu kapının önüne mi koyardı? Hoş kapının önüne dahi koysa bir şey yapamazdı.

Kendimden düşünüyorum da Taehyung'un başına böyle bir durum gelse ben onu yine de yargılamaz kabul ederdim. Sonuçta isteyerek yaptığı bir şey değildi. Ama şöyle bir şey de vardı. Tae'nin başına böyle bir şey gelmezdi çünkü o kendisinden çok daha güçlü biriydi.

Bir şey yapmamaya karar verdim. En kısa sürede bitsin diye bekledim. Sadece bekledim. Ne ağzımı açtım ne elimi oynattım. Sadece bekledim. Ne zaman duracaklar diye?

Vücudumda gezinen elleri boş verdim, kirli sözlerini boş verdim, hınçlarını vücumdan çıkarmalarını boş verdim en önemlisi beni becermelerini boş verdim. Sadece ona, Taehyung'uma kavuşmayı bekledim. Kurtulmayı bekledim.

Ne kadardır bekliyordum? 2 saat, 3 saat daha fazla... Güneş doğmaya yüz tutmuş gibiydi. Ya da ben şuan pek fazla etrafı çözemiyorum. Üşüyordum. Kış olması bir yana üzerimdekilerin inceliği beni üşütüyordu.

İşleri bitince beni bırakırlar zannettim ama bırakmadılar. Sanki biraz önce saatlerce vücumdan hınçlarını almamışlar gibi dövmeye başladılar. Teklemeleri, yumrukları canımı yakıyordu.

Ağzıma dolan kan tadıyla yüzümü buruşturdum. Her tarafım zonkluyordu. Gözlerimde yavaş yavaş kararıyor muydu yoksa gökyüzü mü çok karanlıktı? O an çözemedim ama bir yerler kararıyordu. Sadece en son son duyduğum sen derinlerden gelen siren sesiydi.

3 Gün |TaeJin •TAMAMLANDI•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin