Taehyung
Hayat ne zaman bize istediğimizi verir ki? Ne zaman "Al sen bunu istedin." der? Ne zaman "Sen bu sefer uğraşma ben sana veririm." der.
Ne acıklı değil mi? Yaşadıklarım ne kadar acıklı. 2 sene önce birbirimizin olduğumuz bu tarih onun hayatının sonu mu olacaktı?
Peki onun suçu neydi ki zaten? Her şey benim kafasızlığım yüzünden olmuştu. Ama olan bana değil benim değerlime olmuştu. Hoş o ben ben de oydum. Hep böyle derdi. Tam şu anda neden olmuyordu Peki?
Ben oysam neden bana bir şey olmuyordu? Sadece kalbimi ve içimi acıtan acı ve pişmanlık vardı. Ama fiziksel bir acı... Yoktu. Hiç bir şey hissedemiyorum.
Her zaman benim acım acımasın diye kendini öne atardı zaten. Ama bu sefer ben acı çeksem almaz mıydı?Aslında çok bencildi. Kendisi bu acıyı kaldıramaz diye bana yüklenmişti. Ama ben de bu acıyı kaldıracak kadar güçlü biri değildim ki.
5 belki de 6 saati kalmıştı. Doktor böyle demişti. "Her şeyi yaptık ama çok büyük darbe almış bu yüzden elimizden başka bir şey gelmiyor. Organları yavaş yavaş iflas edecek eğer hala isterseniz uyandırabiliriz ve son kez veda edersiniz. Ama şunu söylemeliyim ki çok uzun süre uyanık kalamaz 10 en fazla 15 dakika. Daha fazlası onun canını yakar." tam olarak böyle demişti.
Peki uyansa ne söyleyecektim. Yüzüne bakabilecek miydim ki? Hoş hangi yüzle bakardım. O bana bakmak ister miydi? Hayatını mahveden adamı onu öldüren adamı görmek ister miydi? Ama özür dilemem gerekti. Son kez sesini duymam dudaklarını son değilmiş gibi öpmem gerekti.
Üzgünüm sevgilim sen bencil birisin çünkü arkanda kalbi cam kırıklarıyla beni bırakıyorsun ama sana şunu söylemeliyim ki ben daha da bencilim çünkü acılarını umursamadan seni uyandırmak son kez sesini duymak istiyorum.
Doktorun teklifi üzerinden 2 saat geçmişti ve ben kararımı vermiştim. Kararım bencilce olsa dahi vermiştim. Çünkü ben kendimi önemseyen salağın tekiydim.
Doktor onu uyandırmıştı. Ama ben odaya giremiyordum. Neden mi? Korkuyordum. Aptal gibi korkuyordum. Ama sürem kısıtlıydı. Ya şimdiydi ya da sonsuza dekti.
Elimi korkarak kabının kulubuna attım. Yavaş çekimde aşağıya doğru indirdim. Karşımdaydı. Tam karşımda. Gözlerimin içine bakıyordu. Hissediyordum ama ben onun yüzüne bakamıyordum.
Yüzündeki her bir morluk, kızarıklık, çizik benim hatam yüzünden olmuştu. Ben sebep olmuştum. Ben. Ben. Ben. Ben ve salaklıklarımdan dolayı olmuştu. Eğer öyle bir şey yapmasaydım veya biraz daha hızlı koşsaydım, daha yüksek sesle seslenseydim şu an evimizde birlikte yatıyor veya şakalaşıyor olabilirdik. Bu hastane odasında olmamıza gerek kalmazdı.
Güçsüz çıkan sesiyle "Taetae'm bana bak hadi." dedi. Sesindeki o güçsüzlük gözlerimi doldurmuştu. Her zaman neşe dolu sesi şu an yoktu. Bir yabancının sesi gibiydi.
"Hey birazdan tekrar uyumam gerekmiş bu yüzden uyumadan ben senin sesini duymak ve gözlerini görmek istiyorum. Beni üzecek misin? Ayrıca özür dilerim. Öyle bir şaka yapmamalıydım. Hadi Jinnie'ni affet gel öp. Hadi." sesi ne kadar güçsüz çıksa dahi sesini neşelendirmeye çalıştığı belliydi. Ve hala özür diliyordu. Benim özür dilemem gerekirken o diliyordu yine. Ve tekrardan uyumam gerek demişti. Bu sözü tekrardan düşünmek burnumu sızlatmıştı.
Çabucak yanına gidip canını acıtmayacak şekilde en azından benim öyle olduğunu düşündüğüm şekilde öptüm onu. Göz yaşlarımda ıslanan dudaklarımız özlem, hüzün, pişmanlık ile birleşmişti.
Geri çekildiğimde gözlerindeki hüzünü görmüştüm. Daha da içim parçalanıyordu.
"Jinnie özür dilerim sadece şaka yapmak istemiştim böyle olmasını istemedim. Lütfen beni affet. Lütfen gitme. Lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen lütfen..." yalvarıyordum. Beni bırakmaması için yalvarıyordum.Elini saçlarıma çıkarmış saçlarımı okşuyor ve "Tamam sorun değil, sorun yok, önemli değil, biliyorum, merak etme" bunları sayıklayıp durdu. Ölmeden önceki son konuşmalarını bile beni yatıştırmak için harcıyordu. Gerçekten çok bencildim.
Kafamı yavaşça kaldırıp gözlerine baktım." Jinnie ö-özür dilerim a-ma beni bırakma. Ben de seninle geliyim. Ama beni sensiz nefessiz bırakma. Nolur. Nolur Jinnie Taetae'ne acı. Biliyorum çok bencilim. Benim yüzümden burada bunları duymak zorundasın ama lütfen lütfen izin ver bu sefer de ben bencil olayım. Lütfen."
Yalvarmalarıma karşın hafif bir tebessümle "Taetae'm ben sana kızgın değilim. Senin yüzünden olmadı. Merak etme. Ama sakın peşimden gelmeye de kalkma yoksa orada seni bulur boğarım başını dırdırımdan şişiririm sonra benden bıkarsın." Alayla bunları söylemişti.
Tam bir şey söyleyecekken doktor içeri girdi. "Bay Kim artık dışarı çıkmalısınız. Yeterince yorduk hastamızı lütfen çıkalım odadan. Ayrıca Bay Kim Seokjin sizi daha önce de dediğim gibi tekrardan uyutmalıyız. Şimdiye kadar çok canınız yanmıştır zaten. Daha fazla kendinizi yormanıza gerek yok." doktor bunları söyledikten sonra korkuyla Jinnie'me baktım. Son kez göreceğim gözlere baktım. Ezberlemek için baktım.
"Doktor Park bu söylediklerinizi neden söylediğinizi anlıyorum ama benim de kararım kesin hatırlıyorsunuz. Uyumak istemiyorum. Son anıma kadar uyanık kalıcam. Ayrıca Tae beni yormuyor buna emin olabilirsiniz. Çok kötü olursam haber veririm. İlginiz için teşekkürler. Artık rica etsem çıkabilir misiniz? Mağlum sevgilimle konuşuyoruz."
Doktorda bende Jin'e baka kalmıştık. Berbat halde olmasına rağmen bunları öyle güçlü söylemişti ki ben bile korkmadım değil.
Doktor tam bir şey diyeceği sırada Jin tekrardan "itiraz istemiyorum doktor. Bir şey imzalamak zorundaysam getirin lütfen." demişti.
Doktor sinirle odadan çıkarken ben şaşkınlıkla ona bakıyordum. "Jinnie kendini yormana gerek yok. Doktoru dinleyelim. Doktor haklı." sakince onu ikna etmek istemiştim ama beni reddetmiş yanına yatırmıştı.
Canını yakmaktan korkuyordum. Ama o korkmuyor gibiydi. Benim aksime çok normal davranıyordu. Sanki evimizde yatıyormuşuz gibiydi.
Tüm gün konuşmuş, gülmüş, ağlamıştık. Bizimkilerde gelmiş ama çok durmadan gitmişlerdi. İkimizin vakit geçirmemizi istiyorlardı. Son vakitlerimizi...
Saatler geçtikte daha kötü oluyordu. Fark ediyor ama bir şey diyemiyordum. Yanımda acı çekiyordu ama elimden bir şey gelmiyordu. Sadece güldürmeye çalışıyordum onu.
Yeni yıla girmemize son bir kaç dakika kalmıştı. Ben onu göğsüme doğru yatırmış şarkı mırıldanıyordum. En sevdiği şarkıyı aynı zamanda saçlarını okşuyordum.
Geri sayım başladığında dudaklarımızı birleştirmiştim. Yavaşça dudaklarımız dans ederken hava fişeklerin sesiyle ayrılmıştım. Yeni yıla girmiştik.
Jin'e baktığımda gözleri kapalıydı. Ha-hayır olamazdı değil mi? Bırakmamıştı değil mi? Şimdi değildi. Daha değildi. Ama neden gözleri açılmıyordu.
Bir sonraki bölüm final. İki farklı final olacak. Ama asıl final ilk paylaşacağım bölüm olacak. Umarım beğenirsiniz. Okuduğunuz için teşekkürler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3 Gün |TaeJin •TAMAMLANDI•
Novela JuvenilHerkese merhaba ben Kim Taehyung. Onun deyimiyle "Taetae'm". Onu kaybetmem üç gün sadece üç gün sürdü. Şimdi diyeceksiniz üç günde ne oldu da kaybettin onu. Ama ne olmadı ki üç günde. Gelin ellerimden kayıp gidişine bakalım birlikte. Ama dayanabilir...