Selam💃
Vote ve yorum atmayı unutmayın, iyi okumalar.
Isabel'den:
Klaus'la geçirdiğimiz "Sihirli Orman" macerasından sonra eve dönüyorduk.
(Klaus kurt adam ya etkin olmadığı yaraları hafif iyileşmiş.)
Ikimizde konuşmadık ve çadıra gittik. Annemin burada olacağını düşünmüştüm ve yanılmamışım da. Herkes gergindi, bunun sebebinin ne olduğunu tam anlayamamıştım. En sonunda annem konuştu.
"Isabel biz Esther ile bir karar aldık."
Meraklı bir şekilde onlara bakıyordum. Ardından Esther devam etti
"Elijah ile evleniyorsunuz"
Anlık bir donma yaşadıktan sonra cevap verdim;
"Anne ne saçmalıyorsunuz, Elijah benim abim gibi."
O sırada Klaus'a bakmak yeni aklıma gelmişti. Ellerini yumruk yapmış sıkıyordu. Elijah'a ölümcül bakışlar atmayıda ihmal etmiyordu.
"Bu asla olmayacak anne!"dedim ve sinirle çadırdan çıktım.
Arkamdan birinin geldiğini hissediyordum.
"Isabel" bu Elijah'tı. Sinirle ona döndüm.
"Bunu nasıl kabul edersin Elijah"
Tam cevap verecekken yüzüne yediği yumrukla yere düştü.
Yarı şaşkın yarı korkmuş bir şekilde çığlık attım.
Klaus yerde yatan Elijah'ı yumrukluyor, aynı zamanda bağırıyordu
"Sen benim sevdiğim kadınla nasıl evlenmek istersin! O benim anlıyor musun? Onu benden alamazsın!"
Yüzümde saniyelik bir gülümseme oldu.
"Sevdiğim kadın" ben. Ben sevdiği kadınmıyım? Benim dedi...
Sonra aklıma Elijah geldi ve yanlarına koştum.
"Klaus! Tamam yeter, bırak onu."
Vote attınmı bakim?
Klaus'u durdurmaya çalışıyordum ama işe yaramıyordu. Bağırışmalara Finn ve Kol geldi.
Klaus'u Elijah'tan ayırdıktan sonra Klaus yine ormana doğru gitti. Elijah'a bakarak
"Özür dilerim Elijah, ama yanına gitmeliyim Rebekah seninle ilgilenir."
Beklenti ile Rebekah'a baktım bana git anlamında onay verdi. Bende Klaus'un gittiği yere doğru koşmaya başladım.
Lanet olsunki bugün dolunay vardı. Ya başına birşey gelirse? Biraz daha yürüdükten sonra çalıların arkasından bir ses duydum. Niklaus olabileceğini düşünüp oraya koştum ama beklediğimin çokça dışında biriydi.
"Henry! Tanrım senin burada ne işin var?"
Henry sus anlamında parmağını dudaklarına götürdü ve beni kayalıkların arkasına çekti.
Karşıya baktığımda bazı insanların kurda dönüştüklerini gördüm. Henry büyülenmiş bir şekilde onlara bakarken konuştu;
"Çok güzeller değil mi ?"
"Henry, bu yaptığımız çok tehlikeli. Bizi görürlerse ne olacak?"
"Sessiz olursan görmez ve duymazlar."
Bir süre onları izledik. Ardından Niklaus'u aradığım aklıma geldi.
"Henry gitmeliyiz"
"Biraz daha Isabel lütfen"
"Olmaz Henry başına bir şey gelmesini istemiyorum."
Ancak bunun için çok geçti. Kurtların çok iyi koku aldıklarını unutmuşuz. Biri burnunu havaya kaldırdı ve biraz kokladıktan sonra bizim olduğumuz yere doğru baktı. Beni görmemişlerdi ancak biri Henry'e doğru koştu. Sürünün kalanları da onu takip ederken Henry'i tutup orman patikasına doğru attım.
"KOŞ" diye bağırdım ve Henry eve doğru koşmaya başladı. Kurtlarla aramızda bir metreden az vardı. Ne yapacağımı düşünürken aniden kendimde adrenalinden kaynaklı bir güç hissetim.
Onu dışa vurmam lazımdı yoksa ölecektim. Derin bir nefes aldım ve tüm gücümle bağırdım.
Kurt adamların hepsi bir anda yere savrulurken daha doğrusu uçarken bende yere düştüm. Son gördüğüm şey ise Henry'e doğru atılan yeni gelen bir kurt ve Esther'in çığlıklarıydı.Özür dilerim Henry seni koruyamadım. Gözümden gelen bir damla yaş ile bilincim kapandı.