Bölüm 4 (çıkış yolu)

26 2 5
                                    

Önünde düz ve siyah renge boyanmış dar bir koridor vardı. Duvarların rengi, zaten dar olan koridoru daha da boğuk bir hale getirerek koridorda yürüyen kişiyi sıkarcasına tasarlanmıştı. Aleyon'un dairesi koridorun en sonunda, karşılıklı birbirine bakan dairelerden farklı olarak koridora bakıyordu.

 Bu da koridorda daha fazla yürümek ve sıkan ambiyansa daha fazla maruz kalması anlamına geliyordu. Belki de sırf bu koridorun boğuk ve basık havasından dolayı dışarı hiç çıkmıyor, emekli olduktan sonra tüm gününü evinde yalnız başına geçiriyordu. Koridorun altına serilen kırmızı halı burada yürüyen insanlara kendini biraz daha özel hissettirmek için yapılmış basit bir hileden ibaretti. 

Koridor boyunca duvarlara asılan sanatsal tablolar da kırmızı halılara eşlik ederek koridorun dar ve basıklığını absorbe etmek üzere duvardaki yerlerini almışlardı. Aleyon koridorda iki dakikayı geçen bir süre ile yürüyor ama karşısında gördüğü asansör hep aynı uzaklıkta gibi geliyordu. Bir tablonun yanından geçerken, geriye doğru iki adım atıp duraksadı. Bedenini tabloya doğru çevirip kendisine çok büyük anlam veren ama zihnini doluluğu ile bunu anlayamayacağını bilecek kadar kendinde olarak bir müddet tabloyu detaylı bir şekilde süzdü. 

Tabloya baktıkça zihni duruluyordu sanki. Tablodaki imgelere anlamlar vererek karışık zihnini yatıştırmaya çalışıyordu. Tabloda dünyada bulunan eski ülke isimleri vardı. Bunları yalnızca tarih dersinde ezber konusu olarak almıştı. Ülkeler arasındaki çizgilerden daha önce ona hiç bahsedilmemişti. Şimdiki haritada olmayan bu çizgiler Aleyon'u bunun ne hakkında olduğu ile ilgili dikkatini çekmişti. Daha sonra eski dünya düzeninde sınır diye bir kavramın olduğunu anımsadı. Bir müddet daha imgeleme yaptıktan sonra asansöre yürümeye devam etti. 

Tablo kafasındaki soru işaretlerini bir köşeye koyarak ''acaba eskiden dünya düzeni nasıldı'' diye bir soru sormasına neden olmuştu. Asansörün karşısına gelen Aleyon kırk yedinci katta olan asansörü kendi bulunduğu on üçüncü kata çağırmıştı. Asansör bulunduğu kata gelirken ''acaba yukarı mı çıksam ? aşağıya mı insem?'' Diye soruyordu kendine . 

Asansörün gelmesi ile çıkan ses ile biraz önce görmüş olduğu tablonun etkisi ile aşağıda dolaşmaya karar vererek sıfırıncı katın bulunduğu düğmeye başatı. Asansör aşağıya inerken ''daha önce buranın boyutlarını hiç ölçmedim ne kadar da genişmiş'' diyerek adım hesabı ile enine yirmi beş adım atıp boyuna on beş atım attı. Boyuna attığı adımların sonuncusunu atarken hafif bir sarsıntı geçirmişti. 

Bu asansörün durduğuna işaretti. Açılan asansörün kapısı ile kendisini kısa bir koridor karşılıyordu. Bu koridor yukarıdakinin zıttı şekilde kısa ve Beyaz renge boyanmıştı. Başka hiçbir renk olmadan saf beyaz renk. Uzunluğu yirmi metre civarındaki bu koridorun genişliği de yukarıdaki koridorun dört katı kadardı. Koridorun sonunda olan mat gri rengindeki demir kapılar koridorun saf ve geniş ambiyansını baskılıyordu.

 Oysa ki yirmi beşinci katta böyle demir bir kapı yoktu. Sur'un içinde yaşayan insanların evleri stabil olarak elli katlıydı. Binaların dış cepheleri tamamen mat gri demirler ile örülmüş adeta demir bir kent gibiydi. Binaların yirmi beşinci katında mıknatıs yardımı ile havada asılı şekilde hareket edip Sur içindeki binalar arasındaki duraklar aracılığı ile Sur'u boydan boya gezen uzun Portexler vardı. Tek seferde yüz yolcu alıyordu.

Her binanın yirmi beşinci katınca bulunan duraklarda bir dakika kadar bekleyerek şehir merkezine kadar gidiyordu. Ayrıca binalarda merdiven olmaması ve bina içinde kullanılabilecek tek ulaşım aracının asansör olması bina içinde geçen insan hareketlerinin daha kolay kontrol altında tutulmasını sağlıyordu. Bu yüzden olacak ki yirmi beşinci katta bulunan kapılar camdan şeffaf ve güvenli görünürken, alt katta olan kapılar demirdendi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 03, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MÜHLETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin