Selam. Nasıl gidiyor hayat? Kar yağdı. Daha yağmıyor: ( Keşke yağsa. Sizce?
3. Bölüm Kardaki Hayat
Kardaki hayat nasıl olur? Tek ben karda yaşasam. Zaten başka biriyle gitmek istesem. O da yok. Herkesin güller gibi hayatı yok. Zengin fakir anlamında demiyorum. İyi bir aile, kötü bir aile olarak dedim. Çok iğrenç bir hayat beni bekliyor. Hatta başladı. "Anane gelmeyeceğim. Burası benim için gayet iyi." dedim sinirlenmiştim. Beni zorla mı götürecekti. "Kızım, bak burada kimse yok sana kim bakacak?" dedi ananem. Ben bebek miyim? Kendime bakabilirim. "Anane ben bebek değilim. Kendime bakabilirim." dedim. Sinirden küplere binmiştim. Bir ağzıma biberon vermediği kaldı ananemin. Kendime bakamayacağımı bilsem burada kalır mıydım? Akılsız değilim yani. Herkesin Hayatı keşke masallardaki gibi olsaydı. Herkesin diyorum. Sadece kendimin diyebilirdim. Ama demedim. Bencil değilim yani. Bu konuyu geçelim. " Kızım valizlerin hazır hadi. "dedi ananem. Ben evet demiş miydim? Ne zaman, neden bilmiyorum? Ay 'da hayat yoksa da ben gitmeyi düşünüyorum. Belki ben kendime bakamam diye oraya da gelirlerdi. "Teyze!" dedim teyzeme doğru. O belki ama belki beni savunurdu. "Bu konuda anneme hak veriyorum. Hadi gidiyoruz. "dedi teyzem. Gerçekten şok oldum diyebilirim. Hiç beklemiyordum. Bir de bu kişi teyzem olunca. Kuzenlerim Trabzon'da beni bekliyorlarmış. Bahaneye bak. Yani beni kandırmak için bu söylenir mi? Ben her zaman Trabzon'a gittiğimde onların kölesi gibi oluyorum Ama bunu seviyorum.
Yavaşça arabaya bindim. Arka koltuktaydım. Teyzem arabayı sürüyor. Ananem yanında oturuyordu. Ben de kendimden söz edeyim.
Ben Elçin. Elçin Soy. Bitmiş bir kızım. Şakacı, yardımsever, sevgi dolu. Şakacı yanımı kullanacağımı sanmıyorum. Tek başına kalan bir kızım. En çok Kardaki Hayatı merak ediyorum.
Kardaki hayat, karda yaşamak, hep orada kalmak ve huzurlu yer geliyor aklıma. Çok hızlı geçen zaman, çok yavaş geçen zaman ... Ben hangisini seçerdim? Ben yavaş geçen zamanı seçerdim. Yavaş geçen bir zamanda , istediğim her şeyi uzun uzun düşünürdüm.
Düşüncelerimden çıkıp gerçek hayata döndüm. "Kızım , yarın sabah Trabzon' dayız." dedi teyzem bana. Yarını mı bekleyecektim? Arabalarda midem bulanırdı. Uzun yolculukları hiç sevmezdim. Çoğu zaman midem bulanmasın diye hapımdan alırdım ama nerede onu bile bilmediğim için almadım. Arabaların kokusu beni mahvediyordu. Ama teyzem parfüm sıkmış. Ya da başka bir şeydi. Ama midemin bulanmasını etkileyemeyecekti. Zaten hapta fazla işe yaramıyordu. Yolculuğun yarısında midem bulanmıyor , sonra ise bulanmaya başlıyordu. Annem olsa şimdi kucağına yatardım 1 saat de olsa uyurdum. Şimdi ise bana uyku yok. Telefonu elime aldım. Telefonu açtığımda annem , babam ve benim resmim vardı. Gülüyorduk. Şimdi ise tam tersi ben ağlıyordum. O gün tatile Antalya'ya gitmiştik. Gezilecek yerleri geziyorduk. Onlar hep telefonumun ekranında olacaktı. Telefona biraz daha bakarsam hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlayacaktım. Telefonu hemen kapadım ve gözyaşlarımı sildim. Ağlasam tekrar yanıma gelir miydiler? Keşke gelseydiler hep ağlardım. Her gün saatlerce. Ama yok işte gelmezler.
Canım çok yandı. Yanmaya devam ediyordum artık yanmak istiyordum. İlk günden alışmıştım. Kendi yangınımda kendim yanıyordum. Her şeyin bir zamanı vardır derdi annem. Kendimden kaçıyordum artık. Yanımda sevdiklerim vardı ve ben onlara bir şey olmasın diye onlardan uzak duracaktım. Uzaklaşacaktım. Çok uzak bir yol vardı ama ben durakta durmayı tercih ediyordum. Ama sevdiklerim için. Zarar görmesinler diye. O adam beni bulacaktı. Bunu kendisi söylemişti. Ben kaçmayacaktım.
Ben düşüncelere dalmışken akşam olmuştu. "Uyu biraz bir tanem. Çok yoruldun." dedi teyzem. Buna yorulmak mı denirdi? "Tamam." dedim ve gözlerimi kapadım. Uyku gecelerin dostu , gündüzlerin düşmanı değil midir? Bence öyledir. Uykunun kollarına kendimi bıraktım. Siyah... Her yer siyahtı. Birden bir ses geldi. "Kızım." dedi bir ses. Bu ses annemin sesiydi. Annemin sesini nerede duysam tanırım. Arkamı döndüm hızlıca. Annem ve babam bana gülümsüyordu. Koşmaya başladım. Ben koştukça onlar uzaklaşıyorlardı. "Anne! Baba!" dedim. Hala koşuyordum. Ama gitmişlerdi. "Hı!" Çok korkmuştum. Uyandım. O rüya çok berbattı. Rüya değildi belki de kabustu. Kabus...
Kabus ne demekti? Korktuğumuz her şeyi mi görüyorduk kabusumuzda? Belki de öyledir. Ama ben her uyuduğumda annem ve babamı görmek istiyordum. Onlar kabus değildi. İçinde yaşadığım şey kabustu. Uzak ve yakın zıt kelimeler ise kabus ve rüya onlardan daha zıttı. Sevmediğin şeyler olunca herkes kabus der ama en sevdiğin şeyler olursa rüya dersiniz. Ama o kişiler değildir kabus olan yaşadığın olaydır. Yani kısaca içinde bulunduğun kabus ya da rüya. Hissetmiyordum artık kimseyi , hiç bir şeyi. Dünya belki de yok olmuştu benim için. Sadece benim için...
Teyzem arabayı sürüyordu. Hala uyumamıştı. "Ne oldu bir tanem?" dedi çok sakince. "Kabus." dedim fısıldayarak. Ananem uyuyordu. Kar ise yanımda uyuyordu. Üzerine hırkamı örtmüştüm. Annem ve babam öldüğünde sanki anlamış gibi hiç ötmemişti. Trabzon'da ne yapacaktım? Tabii benim istediğim yapılmayacaktı. Bunu adım gibi biliyordum. Onlara yük olmam için ellerinden gelenleri yapıyorlar. Kendi kararlarımı verebilirim. 19 yaşındayım. Telefonu elime aldım saat 22.00'da uyumuştum. Şimdi ise 23.10'du saat. 1 saat on dakika. Yeterli uyku. Telefonumdan kamerayı açtım ve kendime baktım. Gözlerim ağlamaktan şişmiş , saçlarım darmadağınıktı. Kısaca bitik bir haldeydim. Bitmiş... Hayatım çok karışıktı. Hayat bana özel değildi. Benim hayatım benim değildi sanki. Ortada kalmıştı. Kimsesizdim.
Şuan hiç özlemediğim kadar özlüyordum. Anne ve babamı... Onları hiç bu kadar özlemiştim. Çünkü hep yanımdaydılar. Zamanı geri alabilsek. Keşke... Şehirdeki evimizde kalmamızı sağlardım.
Sırt çantamdan kulaklığımı çıkardım. Kulağıma taktım. Şimdi telefonumdan şarkı bulmam lazımdı. Buldum.
Gidiyor musun?
Bu kez ağlama.
Günlerim artık odalara sinmiş kokunda.
Kaldı aklım.
Arkama yaslandım ve gözlerimi kapadım. Sadece bazı satırlar anlatır insanların hayatlarını. Dünyam karardı. Ben ise hala o karanlık yerde oturuyorum. Kalmaya devam edeceğim. Kendi isteğimle orada kalacağım. Kendi kararım. Sevdiklerine kim zarar vermek ister? Bende istemediğim için onları üzmeyeceğim. En sevdiklerim gitmiş olsa bile. Olacak olan her şey bile olmuyor bazen. Güzel bir hayatım olacak dedim olmadı. Hem de daha kötü bir hayatım oldu. Hayat denirse tabii. Uyku bastırıyordu. Uyumam gerektiğini söylüyordu içimdeki ses. Uyku beni içine çekerken aklıma tek olduğum ve hep tek olacağım geldi. Tek ben...
...
Selam! Nasılsınız? Şuan birlikte bir araya geldik. Oturduk. Sonra sıkıldık. Dedik ki hikayeyi tamamlayalım. Bu en kısa bölüm oldu. Bir okudum ama yazım yanlışı var mı diye , varsa kusura bakmayın. "Kar Bekçileri" kitabımıza yeni karakterlerimiz katılacak , o zaman daha eğlenceli olacak. Neden Kar Bekçileri derseniz , olay karda geçiyor ve kar oraya buraya yağmadığı kadar fazla yağıyor hjhjhjhj. Biraz yağdı ve eridi burada. Yeni bölüm ne zaman gelir bilemiyorum. Kendinize iyi bakın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Bekçileri
AdventureArtık kimse yoktu yanımda. Gitmişlerdi. En sevdiklerim... Hayataydım ama yaşamıyordum. İşte benim hikayem. Yani Elçin' in hikayesi... Ama kurtarıcı istemiyordum. Zarar görmeye hazırdım. Ama onlar geldi. Biz karların bekçileriydik. Hikayeme hoş geldi...