17. BÖLÜM

5.2K 315 45
                                    

Satır arası yorumları unutmayalım canlarım...

Sera'dan

1 hafta önce Semih ile eve döndükten sonra Burak'la buluşmuş ve Uluırmak'taki Yücel'in yanına giderek telefon kayıtlarını alabilmiştim.

Şimdilik göze çarpanları ancak inceleyebilmiş, ablamlara sunacak hâle de getirmiştim.

Not defterlerimi, bilgisayarımı, çıktılarımı ve USB'mi toplayarak Burak'ı aradım.

"Efendim fare?"

Fare neydi Allah aşkına?

Niyeydi yani?

"Bak ben bu takma isimden gerçekten sıkıldım."

"Ben de senin hiç evden çıkmayışından. Kızım Feza her sorduğunda evde diyorum, inan bana yedi yirmi dört gezmiş olsan bu kadar göze batmazdın ya."

Burak Yücel abiye gittiğimiz gün Cihangir'in bizi takip ettirdiğini itiraf etmiş, ona göre hareket etmemiz konusunda da uyarmıştı.

Haliyle bir iş çeviriyorduk ve bilinsin isteseydik bunu gizli saklı yapmazdık.

Yani Burak iyi yapmıştı. Ben Cihangir'in bunu düşüneceğini düşünmeyerek hata etmişim sadece.

"Şu an Feza değil önemli olan. Sen Fatihhan'ı uyandır. Onu da beni de al anneannemin evine gideceğiz. Miraç, ablamın arabasıyla işe gitmiş. Ablam da izin almış yatıyor. Bulduklarımı sizinle paylaşmam için daha güzel bir fırsat olamaz sanırım."

"İşe yarar şeyler mi? Dişe dokunur mu yani?"

"Dokunur dokunur. Bizim işimizi görecek."

"Şükür diyorum, başka bir şey demiyorum Sera."

"Çok konuşma da elin çalışsın. Hazırım bak ben ve bekletilmeyi hiç sevmem."

"Yalnız Feza henüz evden çıkmamış, Reisi de en son yarım saat önce bahçede görmüşler. Sokaktan alamam seni."

"Parkın oraya geçiyorum o zaman."

"Tamamdır."

Telefonu kapattıktan sonra evden çıkıp parka yürüdüm.

Beş dakikayı geçmeyen sürede Burak arabasını önümde durdurdu ve ben binince de hızla hareket etti.

"Ee neler varmış o kayıtların içinde?"

Hâlâ uykusunu alamamış Fatihhan başlı başına komikken umut dolu bakışlarıyla da fazla masum duruyordu.

"Neler yok ki Fatihhan. Ablamın yanına bir gidelim göreceksiniz. Ama size sadece şunu söyleyebilirim. Bizim gibi sizde hatta mahalle bile oyuna gelmiş."

"Yüksel'i hiç bir zaman hafife almamamız gerektiğini hep söylemiştim ama kimseyi beni dinlemeye ikna edemedim."

"Belki de her şeyin bir zamanı oluşundandır Burak. Belki de bunların zaten yaşanması gerektiğindendir. Sen dersini alıp Allah'tan gelen imtihanını geçmeye bak, o sana yeter."

"Rabbim büyük, elbet yeter. Gönderdiği imtihan da başım gözüm üstüne... Ne diyim?"

"Denecek şeylerin bittiği yerdeyiz. Yani en azından şimdi biz susacağız, Reis konuşacak."

"Tabii önce biz de olayları bir anlayacağız, değil mi Sera?"

"Bunun için ablamın yanına gidiyoruz ya."

"Arayayım da kahvaltı hazırlasın. Oğlum çok açım ya."

"Derdin miden mi Fatihhan, gerçekten mi?"

SARMAŞIK MAHALLESİ (Mahalle Serisi 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin