Kerem arabayı sürçüyordu ve ben de öyle camdan dışarıyı seyrediyordum. Radyoda şu aralar en çok dinlediğim şarkı çalıyordu, şarkıyı biraz mırıldanmaktan kendimi alamıyordum. Yolda giderken yaklaşık her 10dk'de bir krmızı ışıkta duruyorduk. Ahh!! İstanbul. Ancak bu kırmızı ışık diyerlerinden daha farklı oldu. Kerem radyonun sesini hafifçe kıstı ve bana baktı. Ben de ona bakakaldım. Tanrım. Çok yakışıklıydı. Eline elime haifçe götürdü ve kavradı. Elleri çok sıcaktı.
- K: Selin aslında benim sana söylemem gereken bir şey var.
- Tamamm. Bana ne istersen söyleyebilirsin.
- Benn.... şeyy.
Tam bu cümlenin sonunu getirecekken benim telefonum çaldı. Hay aksi şeytan. Tam da sırasıydı zaten. Şuracıktı 5dk daha çalmadan bekleseydin bozulurdun zaten. İstemiyerek de olsa elini elimden çekti. Yani ben öyle düşündüm sanırım. Ben telefonun ekranına bakerken o da arabayı çalıştırıp yola devam etti. Arayan annemdi. Annem??? Genellikle beni gece dışarıya çıkınca aramazdı. Çünkü arkadaşlarımla iken annemin aramasını çok utandırıcı bulduğumu bilirdi. Kötü ya da önemli bir şe olmalıydı. Şansımı önemliden yana kullandım ve telefonu açtım.
- Efendimm.
- A: Bak seni akşamları aramayı ben de sevmiyorum ama az önce Joe'nun annesi aradı.
- Joe' nun annesi mi??
- A: Evet. Ve bana hala senin Joe'yu aramadığını ve onun seninle konulmak istediğini söyledi. Selin Çocuğu neden aramadın??
- Şeyy.... Anne şu an ben pek müsayit değilim. Sonra konuşsak olur mu??
- A: Tamam. Ama bana yarın sabah arayacağına söz ver!?
- Söz.
Telefonu kapatınca Kerem'in gözlerinin üzerimde olduğunu farkettim. Kafamı ona doğru çevirdim. Doğru tahmin.
- K: Ne oldu?! Kötü bir şey mi var.
- Hayır, sadece annem.
- K: Eğer sakıncası yoksa sana bir şey sorabilir miyim??
- Tabii. İnşallah neden annemi öyle geçiştirdiğimle ilgili değildir. O konuya hiç girmeyelim.
- K: O da var tabii. Ama benim sorum Joe hakkında. Joe da kim??
- Şey... Londra benim en çok gitmek istediğim yerlerdn bir tanesi ve annemde benim gitmeme izin verdi. Aslında okul gezisi ile gidecektim. Ama çok masraf oldu. Ben de bu üzden para toplamak için işe başladım. Senin pizza almak için geldiğin yerde. Bunu gören annem de bana kıyamayıp arkadaşını aramış ve durumu anlatmış. Ve Joe da bana yer konusunda yarım edecek. Yani yazın 2 aylığına Joe'da kalıcam. Kendi evi varmış. O yüzden sorun olmazmış.
- K: Evde tek başına mı yaşıyor?
- Evet ama... Neden sordun ki??
- K: Selin bence Londra'da tek başına hiç bilmediğin bir çocukla kalman pek hoş olmaz.
- Kusura bakma ama bundan sanane!!!
- K: Bak sen beni yanlış anladın. Amacım seni yargılamak değildi. Özür dilerim.
- Tamam. Sorun değil. Daha gelmedik mi!?
- K: Geldik. İşte şurdan sağa dönünce karşımızda.
Bu restautanta sadece zenginlerin geldiğini kapıdan girdiğim an anlamıştım. Tavanda koskocaman kristalden avizeler, masaların üstü çiçekler ve mumlarla kaplı, garsonların ellerinde havlular.... Tam filmlerde olduğu gibi. Burası rüya gibiydi. Biraz yürüdükten sonra Kerem beni belimden tuttu ve bir masaya doğru yölendirdi. Masada iki çift oturuyordu. Bizim masaya doğru geldiğimizi gören çiftler zarif bir şekilde ayağa kalktılar. Kerem beni masada ıturan herkesle tek tek tanıştırdı.- K.A (Kerem'in Annesi): Merhaba benim adım Serçin. Tanıştığıma memnun oldum sen de Selin olmalısın.
- K.B: Ben de Kerem'in babasıyım. Onur. Tanıştığımıza memnun oldum.
- K.T: Sen bunlara bakma böyle uyuşuk değil aslında ailemiz. Ben de Kerem'in teyzesiyim. Ben ailenin delisi, en eylencelisi ve en kafadengisiyim. Adım Nurcan tanıştıma sevindim. Güzel bir kıza benziyorsun. Haaa, bu arada bu da benim eşim Furkan.
- Ben de hepinizle tanıştığıma mennun oldum.
Tanışma faslinden sonra herkes tekrar çok zarif bir şekilde yerlerine oturdu. Ve önlerinde duran menüden akşam için yiyecekleri yemekleri seçtiler. Ben soya soslu tavuk seçtim. Her halde benim favori yemeğim. Yaklaşık bi 30dk sonra herkesin yemekleri geldi. Herkes çok zarif bir şekilde çatal bıçakları alıp yemeklerini kesmeye başladılar. Ben ise öylece kaldım. Tanrım. Çatal sol ele mi yoksa sağ ele mi alınıyordu?? Hay ben bu gereksiz görgü kurallarının da onları bulan kişilerinde... Dha sonra bunları bir kenar bırakıp, şansımı deneyip sağ ele bıçak, sol ele de çatalı aldım. Snırım şansım tutmuştu çünkü sürekli beni dikizleyen Kerem yanlış olsa bir şey söylerdi. Ya göz kırpa, öksürür, bacaüıma tekme atar. Evet, atar emin. Öküz sonuçta ne olacak?! Aslında bakarsanız yemek o kadar da özel ve güzel geçmedi. Ama sonra....
Yemek bitiminde Kerem ve ben herkesle vedalaştık ve arabaya doğru yürümeye başladık. Kerem kapımı açtı ve daha sonra kendi yerine oturdu.
- Kerem! Sen bana kırmızı ışıkta durduğumuzda bir şey söylüyordun yarım kaldı. Ne söyleyecekdin?
- K: Yaa.. Önemli bir şey değildi zaten hadi gidelim.
- Yaa. Hayır söyle ben çatlatım yoksa.
- K: Selinn... Aslında.. bennn. seni seviyorum!
- Tmam aslında bunu söyleyeceğini hiç düşünmemiştim... Ama aslında bakarsan ben...d...
Daha cümlemi bitirmeden Kerem dudaklarını dudaklarıma yapıştırdı. İlk başlarda ona karşılık vermeyeceğimi düşündüm. Yani bu doğru olmazdı çünkü...çünkü ben Joe'yu seviyordum. Ama sonra kendimi tutamayıp ona karşılık verdim. Daha sonra buna bişman olacağımı bile bile. Uzun bir öpüşmeden sonra alını alıma koydu ve eline boynuma dolamayı sürdürdü. Hala gözleri kapalı mıydı bilmiyorum. Çünkü benimkiler öyleydi. Daha sonra cesaeret edip açtım. İki çift göz benimkilere bakıyordu. Gülümsedi. Gülümsedim. Kendimi iyi hissediyordum. Bir başkasını seviyor olsam da. Daha sonra elini boynumdan çekti ve kemerini bağlayıp motoru çalıştırdı. Yol boyunca sürekli konuşup durduk. Soru...cevap..soru...cevap. Eylenceli miydi. Kesinlikle. Evim önüne kadar bıraktı.
- K: Selin bu gün her şey için teşekkür ederim. Sen olmasan ne yapardım ben?!
- Yok canım ne demek. Sorun değil ne zaman istersen. Haa bu arada borçlusun bana unutma.
- K: Taman ama ben sana bu borcumu bir yemekle ödemek istiyorum. Gerçek bir yemekle. Yani başbaşa. tabi sen de istersen.
- Tabi olur. Neden olmasın? Ama sen beni ailenlke tanıştırdın yani benim seni ailemle tanıştırma gibi bir planıım yok ama ben de seni arkadaşlarımla taanıştırsam. Sonra söz baş başa bir yemek yeriz. Olur mu??
- K: Eeee...Tabi olur. Sonra yeriz. O zaman ben de arkadaşlatımı getiririm.
- Okey o zaman anlaştık.
Tam ben kapıyı açmak için uzanmışken elini elimde hissettim. Arkamı döndüm ve yanağımda bir öpücük hissettim. Daha sonra da bir fısıltı.
- Seni seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Londra Aşkı
RomanceO boncuk gözlerini dikmiş, bana bakıyordu - Niye bana öyle bakıyorsun? - Çünkü sana bakmayı seviyorum... Tam bana doğru yaklaşırken, arkadan...