Kayıp

113 26 73
                                    

Ben kaybettim. Aşkın beni böyle hunharca sürükleyeceğini bilemezdim. Böyle hoyratça kullanacağını, dibini görmediğim, derinliğini bilmediğim düşlere sürükleyeceğini bilemedim. Böyle yanmak istememiştim. Ama kül oldum ben. Aşkın karşısında kül oldum. Aşkın önünde köle oldum. Ama ne onun olabildim ne de boşlukta sallanan bu dünyada bir aşkın sahibi... Ben tamamen kaybettim.

*****************************

Sehun, başının ağrısıyla gözlerini açtığında sessizce küfür etmişti. Dozajı kaçırmayacağını söylediği her seferinde zıvanadan çıkardı. Gözlerini kısarak başındaki ağrıyı gidermek adına eliyle başını ovduğunda solunda gelen şapırtı sesi ile başını soluna çevirdi. Luhan yorganın içine kıvrılmış ve içinde kaybolmuş şekilde yatıyordu. Yorganın içinden sadece yüzü belli oluyordu. Üşümüş olmalıydı. Yüzünde çiçek açan gülümseme ile eğilerek uyuyan dudaklardan çıkan nefese eğilmiş, ince dudaklara belli belirsiz bir öpücük kondurduktan sonra sarhoş olmasına rağmen hatırında olan şeyler için sessiz çığlıklarını pencereye doğru gönderdi.  Şuan onun kadar mutlusu var mıydı bu dünyada? İçinden Luhan'ın olanları hatırlaması için dua ederken Luhan kıpırdanarak uyandı. Sehun içinde patlayan volkanlara rağmen sakin bir yüzle başını diğerine taraf çevirdi. Genç oğlan başındaki ağrıya artı olarak vücudundaki sızılarla uyanmıştı. Boğazı da kupkuru kesilmiş durumdaydı. Başını çevirerek sağındaki oğlana baktıktan sonra 

'Adamım gece fazla dağıtmışız.' dedi. Sehun heyecanla başını sallayarak

'Evet, öyle' dedi. Luhan'ın kastettiği şeyin salonda oynadıkları oyun olduğunu biliyordu.  Luhan yataktan kalktığında çıplak olduğunu umursamaz halde idi. Vücudunun belirli kısımlarında Sehun'un bıraktığı izler vardı. Aynanın önünden geçtikten sonra durup geri geri gelerek aynadan kendine baktı. Vücudunda ki izlerden bacaklarında bile vardı. Hafifçe morarmışlardı. Luhan derin bir nefes alarak

'Biz dün ne bok yedik?' diye sordu. Sehun'un içinde heyecanla uçuşan kelebekler bile dehşet bir ses duymuş gibi kaçıp kaybolmuşlardı. Luhan aynadan başını çevirmeden yatakta oturan Sehun'a baktı. Kaşları çatık ve yaptıklarını sorgulamış haldeydi. 

'Sana soruyorum Sehun? Biz dün ne bok yedik?'  diye bir daha sorduktan sonra eliyle ağrıyan başını ovup küfrettikten sonra valizinin üstünde duran havluyu kapıp odadan çıktı. Sehun hala yatakta oturuyordu.  Gözleri dolmuş, kendisine silah gibi doğrulmuş sorunun sorudan çok bir nefret söylemi olduğunu farkında bağıra bağıra ağlamamak için kendini zor tutuyordu.  O ses tonu ona işkence edecek kadar kesici ve sinir doluydu. Sehun kendinden ve hissettiklerinden nefret etmemek için dururken  Luhan çoktan banyodan çıkıp geri gelmiş, üstünü giyinip salona geçmişti. Bu süreçte Sehun'un yüzüne bakmamıştı.  Kapıyı da çarpıp çıkmıştı. Çarpan kapı sesinden bile öyle ürkmüştü ki, o böyle korkak mıydı? Babasına bile eşcinsel olduğunu söylerken böyle korkmamıştı. Ama o narin gözler kendisini nasıl dehşete düşürmüştü. İçeriden kendisine seslenen Baekhyun ile yerinden doğrularak yataktan zorlukla kalktı. Üzerine yeni eşyalar geçirmişti. Banyo da yapmak istiyordu. Ama hepsinden çok evin girişine koşup arkasına bakmadan kaçmak istiyordu. 

'Biz ne bok yedik Sehun?' soru sürekli aklında dönüp Sehun'u tarumar ediyordu. Ayakları kapıya doğru giderken odanın kapısı açılıp içeri Baekhyun uzandı. Tam girmemişti ve gülümseyen bir yüzü vardı.

'Hadi Sehun kahvaltıya' dedi. Ama Sehun'un bembeyaz kesilmiş yüzünü görünce gülen yüzü ciddileşerek 

'Ne oldu Sehun?' diye sordu. Sehun başını sallayarak

'Bir şey yok' dese bile Baekhyun, Sehun'u bilirdi. Sehun üzgün olsa bile göstermezdi. Bunu saklayamadığına göre o zaman çok kötü bir halde olmalıydı. 

Şeytan - Chanbaek - שָׂטָןHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin