On üç

1.7K 132 48
                                    



Ve, o zamandan beri geçen her gün, söylediğin her sözle; benden nefret ettiğin, sevdiğin her anla, seni biraz daha içten sevdim. Bu yanlıştı, ama hiçbir şey beni daha fazla mutlu edemezdi. Sen, yaptığım en iyi hataydın.

-

"Ah, sonunda!"

Uzun zamandır Harry, Ron ve Hermione'yi bulmaya çalışıyordum. Sonunda onları bina puanlarını sayan kum saatlerinin önünde bulduğumda, üçü de iç karartıcı bir gülümsemeyle bana baktı. Hiçbiri beni gördüğüne sevinmiş gibi görünmüyordu, ve bunun için onları suçlayamazdım. Dün Umbridge ne yaptığımızı anlayınca, biz DO toplantısından kaçmaya çalışırken Draco, Harry'i yakalamıştı. Umbridge'in tüm yeni kurallar ve kararnamelerine bakıldığında DO toplantıları açıkça yasadışıydı. Harry'nin yakalanması onun sadece okuldan atılma tehlikesiyle karşılaşmasına değil, aynı zamanda Dumbledore'un DO ile bir bağlantısı olduğunun düşünülmesine ve Dumbledore'un kaçmasına neden oldu. Teknik olarak, Dumbledore'un kaçması ve Umbridge'in yeni müdür olması Draco'nun suçuydu.

Özellikle en hızlı şekilde Gryffindor'un olmak üzere, kum saatlerinde uçuşan kristalleri görünce gözlerim bir anda kocaman açıldı. "Neler oluyor?" dedim.

Fred ve George mermer merdivenden bize doğru gelirken bir adım öne çıktım. "Demek fark ettin." dedi Fred.

"Malfoy az önce hepimizden elli puan düştü!" dedi Harry sinirden deliye dönmüş bir şekilde.

Fred bir anda bana baktı. "Pekala, Isobel." diyerek konuşmaya devam etti. "Bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama, erkek arkadaşın tam bir pislik."

"Biliyorum." diye mırıldandım.

"Aslında." dedi George. "O sadece bir pislik değil. O büyük, kocaman, adi pislik-"

"Eminim ki şu an Isobel de Malfoy'dan nefret ediyordur." dedi Hermione, yüzünde sempatik bir gülümsemeyle. Kendimi gülümsemeye zorladım.

"Aslında, bunu yapmayan çalışan bir tek o değildi." dedi George, ama kuşkulu görünüyordu. "Montague da tatil sırasında bizden puan düşürmeye çalıştı. Eğer onu kaybolan dolabın içine tıkmasaydık az kalsın sıyrılacaktı."

Hermione bir süre şaşırmış bir şekilde onlara baktı. "Ama bunun yüzünden başınız daha da fazla derde girer!"

"Ah, onu artık pek takmıyoruz." dedi Fred rahatça. "Ayrıca, yeni müdürümüzün ihtiyacı olan şeyin biraz kargaşa olduğuna karar verdik."

"Ne?" dedi Ron, biraz korkmuş görünüyordu.

"Bunu kesinlikle yapmamalısınız!" diyerek fısıldadı Hermione. "Umbridge, zaten sizi okuldan atmak için bir neden arıyor."

George gülümsedi. "Artık burada kalmak umrumuzda değil." dedi, rahatça. Hermione hayretler içinde bir Fred'e bir de George'a bakıyordu. "Eğer Dumbledore'un hatrına bir plan yapmamış olsaydık şu an bu kapıdan çıkıp giderdik."

Fred ve George gittiğinde Ron ve Hermione bir anda ne planlamış olabileceklerine dair fikirler üretip kızgınca fısıldaşmaya başladı. Harry, konuşmalarına karşı hiçbir ilgi göstermeden, boş boş onlara bakıyordu.

"Umarım aptalca bir şey değildir." dedi Ron. "Annem canlarına okuyacak."

"Saçmalama Ron." dedi Hermione sabırsızca. "Sadece tehlikeli bir şey olmasın yeter. Bazen fazlaca umursamaz olabiliyorlar, değil mi? Sen ne düşünüyorsun, Isobel?"

"Ben, bu puanla asla yıl sonu galibi olamayacağımızı düşünüyorum." dedim sefil bir şekilde. "Baksanıza, tüm puanlarımız neredeyse tükendi."

Kum saatlerine bakmak için hepsi bana doğru döndü. Yakut rengindeki kristaller çok hızlı uçuşuyordu. Ron kızgınca, "Şey." diyerek konuşmaya başladı. "Eğer erkek arkadaşın olmasaydı şu an kalan puanların iki katına sahip olurduk!"

"Bana, bu benim suçummuş gibi davranma." dedim soğukkanlı bir şekilde. Kafamı kum saatlerine doğru çevirdim. "Her şeye bahse girebilirsin onu gördüğümde ona söyleyeceklerim var."

-

Slytherin ortak salonunun girişini gizleyen duvara vurabileceğim kadar yaklaştığımda ona seslenmeye başladım. Hemen hemen DO'daki herkes, bana şimdiye kadar Draco'nun davranışları hakkında bir nutuk çekmişti ve hepsi de yaptıklarından dolayı beni suçluyordu. Şimdi öfkeyle patlamaya hazırdım.

"Draco! Dra-"

Birkaç dakika sonra ortak salonu gizleyen kapı yok oldu ve Draco'nun kapıyı çarparak bana doğru gelmesine sebep oldu. "Ne?" diyerek tısladı. "İçerideki herkes seni duyabiliyor-"

Yüzümdeki ifadeyi görünce bir anda duraksadı. "Umarım kendinle gurur duyuyorsundur." dedim soğuk bir şekilde. Böyle bir an yaşayacağımızı tahmin etmiş gibi bir iç çekti. Bakışlarımı üzerine sabitledim ve bir şey söylemesini bekledim. "Ve?"

Draco bana bakmayı reddediyordu. "Bunu yapmam gerektiğini biliyordun, Isobel."

"Hayır, yapmak zorunda değildin. Umbridge'in yeni müdür olarak atanması senin için daha avantajlı olabilir ama, senin dışında neredeyse herkes ondan nefret ediyor. Bunu yapmak zorunda değildin, Draco, sesini çıkarmama hakkın vardı-"

"Şart değil-"

"Harry-" diye ekledim elimi kızgınca yukarı doğru sallayarak. "Şu an Umbridge'in odasında sorguya çekiliyor, hem de Veritaserum'la!" Başından beri bunu mu istiyordun? Bizi sefil halde görmek mi?"

"Ne istersem onu yaparım." dedi sertçe. "Ve ayrıca, bunu yaparak Slytherin'e elli puan kazandırdım."

"Elli puan mı?" dedim sözünü keserek. "Ah, gerçekten kendinle çok gurur duyuyor olmalısın! Tebrik ederim, puan almak için ne kadar da adil bir sebep-"

Draco yakındaki merdivene oturdu ve kollarını dizlerine yasladı. Açıkça sinirlerini kontrol etmeye çalışıyordu. "Isobel, kişisel yaşantına saygı göstereceğimi söylemiştim ama, benim de yapmam gereken görev ve sorumluluklarım var-"

"Görevler!" diyerek tekrar sözünü kestim. "Görevlerin, ah, evet, çok özür dilerim-"

"Ben bir şey yapmadım!" dedi. "Seni ispiyonlamadım, sadece tek yaptığım şey Potter'ı yakalamaktı!"

Alınmış bir şekilde ona baktım. "Hiçbir suçluluk hissetmiyorsun, değil mi?"

"Kendimi suçlu hissedecek bir şey yok!"

Tam o anda yüksek bir gümbürtü koptu ve Draco ile birbirimize bakmaya başladık. Birkaç saniye tereddüte düştükten sonra en yakın camdan dışarı bakmaya karar verdim. Kırmızı ve altın renginde parıltılar tüm gökyüzünü boyamıştı. Bir anda sırıttım ve, Fred ve George'un sabah bundan bahsettiğini fark ettim. Bir gümbürtü daha kopunca gümüş renginde parıltılar gökyüzünde kaybolmadan önce birkaç kere yanıp söndü. Etrafta birkaç çarpışma ve sevinç çığlıkları duyunca, ikizlerin havai fişeklerinin okula da girdiğini anladım.

Draco, arkamdaki havai fişeklere korkudan ifadesiz bir şekilde baktı. "Bu da ne-" dedi. Yüzümdeki ifadeyi fark edince bir anda durdu. "Bunu kimin yaptığını biliyor musun?"

"Evet biliyorum." dedim öfkeyle. "Ama sana kimin yaptığını söylemeyeceğim, çünkü büyük ihtimalle onları da ispiyonlarsın."

Draco ile tartıştıktan sonra, kızların çoğu bana daha iyi davranmaya başlamıştı. Kesinlikle, Draco için çalışan bir casus olmadığımı ve ikimizin de farklı görüşleri olduğunu anladılar. Ve bu, beni biraz daha iyi hissettirdi. Hermione, Ginny ve Luna, Draco'yu hala onaylamasalar da bana nazik davranıyorlardı ve hatta diğerlerinin de öyle davranması için ısrar ediyorlardı.

Draco'yla beraber olmak kafamı o kadar karıştırmıştı ki. Yakın zamanda bu agresif hareketlerinin özellikle Harry'e karşı olduğunu fark ettim. Ancak, bazen eğer ikimizde aynı tarafta olsaydık her şeyin ne kadar kolay olabileceğini düşünmeden edemiyordum. Taraflar arasındaki bu savaş giderek daha da kaçınılmaz bir hal alıyordu ve kimin hangi tarafta olduğu daha da belirginleşiyordu ve bu sadece, Draco ile olan ilişkimizin daha da karışık bir hal almasına neden oluyordu.

dear draco // Türkçe ÇeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin