"... Sağda solda duran giysilerimi aradım. Buradan çıkmak, hemen uzaklaşmak istedim. Kalbim sızlıyordu. Şapkamı aradım.
Yazı masasının üzerinde, içinde birkaç gülün bulunduğu vazo hemen yanındaydı. Ve benim sana gönderdiğim beyaz güller de hemen yanında.
Anıların canlanmasını istedim. "Bu beyaz güllerden bir tanesini bana verir misin?" diye murıldandım. "Tabii." dedin. Vazoya uzanıp bir tanesini verdiğinde "Belki seni seven bir kadın vermiştir." demiştim o an. Dudaklarını bilmez bir tavır ile büzüp "Belki... Fakat kim yolladı bilmiyorum. Geldiler, bu vazoya koydum. Hoşuma gidiyorlar..."
Gözlerinin içine baktım. "Belki de çoktan unutmuş olduğun bir kadın yollamıştır." dedim.
Bana biraz şaşırmış gibi baktın. Bakışlarımı yüzünden çekmedim. "Tanı... Yeter artık tanı beni..." diye içimden haykırdım. Ancak sen sadece gülümsedin. Anlamamıştın dediğimi. Yaklaşıp öptüm sana beni, tanımamıştın yine beni.
Hızla kapıya gittim. Gözlerim yaşarmıştı. Senin görmeni istemedim. Az kalsın hizmetkârın Alex ile çarpışıyordum. Anlıyor musun, beni çocukken birkaç defa gören o tanımıştı beni.
Sen bir tek beni hiçbir zaman tanımadın...
Dün çocuğum öldü, çocuğumuz öldü. Bu dünyada seveceğim hiç kimse kalmadı, senden başka..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
white roses ❦ jaehyun + rosé ✓
FanfictionJung Jaehyun her doğum gününde evine gelen beyaz güllerin kimden olduğunu bilmez bir şekilde geçiriyorken bu doğum gününde uzunca bir mektup ile karşılaşmıştı. 2021 | haerim