7 Temmuz, Maral
00.00
Gelen bildirime baktıktan sonra beyaz bir ışık yandı. Ölmüş müydüm? Ölüm böyle bir şey miydi? Her doğum günümde bir felaket olurken bu sefer de ölmüş müydüm? Yavaşça gözlerimi araladım ve etrafa bakmaya başladım. Bedenimi hareket ettiremiyordum. Gözlerimin ardında buğulu bir cam vardı.
Hareketlenmeye çalıştığımda bedenim beni dinlemiyordu. Buğu ağır ağır giderken etrafa bakındım. Karşımda dört kapsül daha vardı. İçindekiler net bir şekilde gözükmüyordu. Gerilmiştim ve her zamanki gibi gerilince yaptığım şeyi yaptım. Ağzımdaki hayali sakızı çiğnemeye başladım. Çocukluktan beri gerildiğimde ağzımdaki hayali sakızı çiğnerdim. Çünkü annem sakız çiğnememe izin vermezdi. Ne kadar büyüsem de bu alışkanlığımdan vazgeçememiştim.
Artık hayali sakızımda bir işe yaramamaya kapsülde rahatsız bir şekilde kıpırdandım. Kapsülde sanki bunu bekliyormuşçasına büyük bir gürültüyle açıldı. Tekrar kapsülün kapanabileceği düşüncesiyle seri bir hareketle kapsülden dışarı çıktım.
Çıktığımda şaşkın bakışlarını birbirinin üzerinde gezdiren dört kişiyle karşılaştım. Anladım ki beşimizde buraya neden geldiğimizi bilmiyorduk. Ve etrafta bir cevap arıyorduk. Düşünceleri dışında etraf gayet hoştu. Biraz daha etrafa bakınınca ağaçların üzerinde işaret dikkatimi çekti. Ağacın üstünde işaret bileğimdeki doğum lekesi olduğunu düşündüğümde aynıydı. Düşünce bu işaret doğum lekesi olamayacak kadar özenliydi. Bu işaretten hep rahatsızlık duymuştum. Abim ne kadar acısız dövme yaptırdığım için şanslı olduğunu söylese de ben her zaman bu işareti çok anlamsız bulmuştum.
Ağaçtaki işaret ile kolumdaki işaretin aynı kesinleştirdiğimde bu konuyu sonradan düşünmek için aklımın bir köşesine yazdım. Ve varlığını unuttuğum insanların sanki onların olduğunu daha yeni görmüş gibi onları inceledim. Hepsi etrafına bakınıyordu.
Siyah saçları ve saçlarının uçları mavi olan çocuk mavi gözlerini büyülterek sanki okul arkadaşlarıyla konuşuyor gibi "Naber gençler nasıl gidiyor?" dedi. Bu soruyla birlikte hepimiz anın etkisinden kurtularak gözlerimizi önce çocuğa sonra birbirimize çevirdik.
Sinir bozukluğumu belli eden bir ses tonuyla güldüğümde herkes bunu bekliyormuşçasına güldü. Sonra ciddileşti. Sonra tekrar güldü. Bunun bir daha tekrarlanmaması için boğazımı temizleyip "Ne saçmalıyoruz?" dedim ve onlarla yeni tanıştığımın farkına varıp pişman oldum ve "Yani. Öf. Boş verin. Neden buradayız?" diye sordum.
Herkes bu sorunun cevabını biri bilir umuduyla birbirine baktı. Fakat düşünüldüğü gibi kimse burada neden, niçin olduğumuzu bilmiyordu. Ve burası neresiydi? Belki işimize yarar diye bir umutla "İşimize yarar mı bilmiyorum ama bileğimdeki işaretin aynısı şuradaki ağaçlarda var"
Koyu pembe gözlü, pembe saçlı kız hemen atılıp "Bende de aynısı var" derken bunu kanıtlamak istiyormuşçasına bileğindeki işareti bize gösterdi.
Kırmızı göz ve saçlarıyla bir ateşi andıran çocuk " Sanırım hepimizde aynısı var" dediğinde herkes bileğini ortada buluşturdu. Gerçekten de hepimizde de aynı işaretler vardı ve bu kafamın daha çok karışmasına neden olmuştu. İlerideki ağaca ulaşmak için tepeyi inmeye başladığımda hepsi beni takip etti.
Belki cevabı bu ağaçlarda bulabiliriz umuduyla ağaçlara doğru ilerledik. Hep cevapsız kaldığımda önüme çıkan her şeyde cevap arardım bunun kaderin bir oyunu olduğunu ve bunun karşımıza çıkmasının bir sebebi olduğunu düşünürdüm.
Ağacın karşısına geldiğimizde gözlerimi ağacın üzerinde gezdirdim. Aslında uzaktan gayet sıradan görünen ağaçlar o kadar da sıradan değillerdi. Her yaprağın üzerinde bileklerimizdeki işaret vardı. Ama bu iş gittikçe saçmalaşmaya başlamıştı. Sıkıntıyla oflayarak alnımı ovalamaya başladığımda siyah saçları ve yorgun gri gözleri olan çocuk yere doğru eğildi ve bulduğu zarfı bize göstererek "Sanırım bu bizim için..." dedi. Elinden büyük bir heyecanla zarfı çektim. O an o kadar heyecanlanmıştım ki kabalığımın bile farkına varmadan zarfı açıp okumaya başladım.
Sevgili Gençler,
Şu an aklınızda birçok soru var. Hepsini olmasa da bu mektupta bazı sorularınızı cevaplayacağım.
İlk olarak en çok merak ettiğiniz soru, neden burada olduğunuz. Maalesef ben bu sorunun cevabını sizin bulmanızı istiyorum. Ama size buradan nasıl çıkacağınızı, nereden öğrenebileceğinizi söyleyebilirim. Fakat bunu söylemek için biraz erken. İlk göreviniz birbirinizi tanımak. Bu görevi tamamladığınızda ikinci görevinizi öğrenebilirsiniz ancak. Ve ellerinizdeki işaret... Siz doğduğunuzda hatta daha öncesinde seçilmiştiniz. Şu an her şey saçma geliyor ama bir gün her şeyi anlayacaksınız ve belki de gerçek dünyadan daha temiz olan Yama'dan ayrılayamayacaksınız.
Evet, burası Yama bir tek masumların ayak basabildiği gezegen...
OYUN BAŞLADI...
-Y
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♢YAMA♢
Adventure"Ve sırtımızda çocuk kalan benliklerimiz, boynumuzda ise bizi yaşlandıran hedeflerimizle biz beş arkadaş o gün Yama'yı kabullendik. Ama bilemezdik değil mi kabullenmemizin bize mutluluğu getireceği kadar acıyı, kederi ve kaybedilişi de getireceğini...