Yazarın Anlatımından 2007 / Maral
Küçük Maral artık beş yaşındaydı. Ona kalırsa çok büyümüştü. Artık gecenin geç saatlerine kadar uyanık kalabilir, televizyonda büyük kanalları izleyebilir ve dondurma yedikten sonra ılık su içmek zorunda kalmayabilirdi. Ama bunu annesine ve babasına anlatmaktan sıkılmıştı artık ne zaman yeterince büyüdüğünü anlatmaya çalışsa aynı konuşma geçiyordu.
Ve Maral içinden geçirdi. "Son bir kere daha soracağım ve bunda da aynı cevabı alırsam pes edeceğim. Son bir kere..." Maral ailesinin yanına gitmek için odasından çıktı ve aklına gelen görüntü ile koşmaya başladı.
Aklına gelen görüntü... Dönemin en tüyler ürpertici korku filminden bir sahne ve çığlık. Çığlıklar, Maral artık en çok onlardan korkuyordu. Korkuyordu ve ona göre suçlu ailesi idi. Çünkü Maral için hep kuralları vardı. Bunlardan biri ise ailesinin ona söylediği iki çizgi film kanalı dışında başka bir kanal açmamaktı. Ve çocuklar kendisine koyulan yasaklara ilgi duyardı. Elbette Maral'da açtı. Dadısı tuvalete gittiğinde bunu fırsat bilip başka bir kanal açmıştı ve karşısına çıkan sahneden çok çığlık onu daha çok etkilemişti, rüyalarında görüyordu Maral. Korkuyordu çığlıklardan. Vaveylalardan...
Bu düşünceleri aklından kovmaya çalışarak salona doğru ilerledi. Salona girdiğinde annesini salonda tek başına gördü. Bugün pazarı bütün herkes evdeydi. Annesi salondaki tekli koltuğa oturmuş bir yandan ablasının ödevlerini kontrol ediyor bir yandan da televizyonda ki haberleri takip ediyordu.
Annesi, salona Maral'ın girdiğini farketmesiyle başına kitaptan kaldırdı ve Maral'a baktı ve göz kırptı. Maral da onu taklit etmeye çalıştı ancak iki gözü kapanınca bu uğraşından vazgeçti ve sevimli bir şekilde annesinin olduğu koltuğun yanına geldi. Koltuğun yanında durdu ve "Artık yeterince büyüdüm bu yüzden dolapta ki dondurmayı yemekten önce yiyeceğim. " dedi Maral. Annesinden çekinse de bunu belli etmemeye çalışıyor kendinden emin gibi davranıyordu.
Maral'ın annesi artık bu durumdan bıkmıştı. Maral ve büyüme sevdası... Ama küçük Maral bilemezdi değil mi büyüdüğününde ise küçülmek isteyeceğini. Ve genç kadın bu sefer farklı bir taktik denemeye karar verdi. O da Maral gibi iddalı bakışlar attı ve "Haklısın " dedi. Annesinin bu söyledikleri karşısında Maral'ın ağzı "o" şekli aldı.
Genç kadın Maral'ın zaaflarını biliyordu; çikolatalı dondurma, oyuncakları ve dadısı. Ve dadısına oynamaya karar verdi. "Haklısın büyüdün ve artık baban ve ben işte, ablan ve abin okuldayken evde tek kalabilirsin. Yani dadını işten çıkarmamı gerektirmeyecek bir husus yok öyle değil mi Maral?"
Maral birkaç saniyede olsa bir umuda kapılmıştı. Yeterince büyüdüğüne inanmıştı ama annesinin söyledikleri ile hüsrana uğradı. Büyümek ve dadısı... Elbette dadısını seçerdi. Ah, dadısı çok iyi bir kadındı. Maral ile pasta kreması savaşı yaparlardı, kendi rujlarını Maral'ın oyuncak bebeklerine sürerlerdi ve en önemlisi Maral'a hiç "sen küçüksün" demezdi.Maral dadısını çok severdi. O kovulursa dayanamazdı .
Bu yüzden bu büyük-küçük konusunu kapatmaya karar verdi. " Tamam tamam küçüğüm ben. Çok küçüğüm. " dedi Maral. Küçük kelimesine vurgu yapmıştı ve annesinin cevabını beklemeden odasına koştu. Merdivenlerin başına geldiğinde ekledi Maral "Dadımı kovarsan oyuncaklarıma rujlarınla pasta yaparım." Kovamazdı kovarsa gerçekten yapardı.
Bu konuyu düşünmek için odasına girdi Maral. Kapısını çarparak kapattı. Sonra yatağına uzandı. Ayaklarını kendine doğru çekti ve yorganı ile minik gövdesi örttü. Ve düşündü Maral. Annesi kovmasındı dadısını. Şaka yapmış olsundu annesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♢YAMA♢
Adventure"Ve sırtımızda çocuk kalan benliklerimiz, boynumuzda ise bizi yaşlandıran hedeflerimizle biz beş arkadaş o gün Yama'yı kabullendik. Ama bilemezdik değil mi kabullenmemizin bize mutluluğu getireceği kadar acıyı, kederi ve kaybedilişi de getireceğini...