Sakin hayatımdan bıkmış olabilirdim. Ama bunların olucağını bilseydim,kitap okurken "Burada ki olayların yüzde biri başıma gelse yeter"diye sitem etmezdim veya sürekli"Bir ay sonraya ışınlansam bile fark etmem hergün birbirinin aynısı yemin ederim ya" demezdim. Ya da derdim. Ya da ve belki önceki cümlenin fazlalıklarıydı. Evet,korkuyordum. Evet,endişeliydim. Ama hepimizin ilginç güçleri olması, ellerimizde aynı işaretlerin bulunması ve gelen ilginç notlar beni heyecanlandırıyordu. Hayatı boyunca minik yuvasında ailesiyle birlikte yaşamış, okul ve ev arasında mekik dokuyan ve en büyük macerası olarak anılarında annesi ve ablasının kavgası bulunan bir kız olarak kendimi burada sıradan değil özel hissediyordum. Ve tüm bu olanlara rağmen kendimi huzurlu hissediyordum. Evde gibi. Yama'da ...
Ve evet özel hissediyordum çünkü bize notlar atan "Y" biz beşimizi seçmişti. Tabi o bizi seçtiyse. "Y" demişken bize attığı o en son nottan sonra bir köyde yaşıyacağımızı öğrenmiştik. Köy dediğimizde aklımıza ne kadar topluca yaşanan tatlı bir yer gelsede burada başka insanların da yaşadığını hiç sanmıyordum. Burası ne kadar mükemmel bir yer olsa da insanların yaşayabileceği bir yerleşim yerine hiç benzemiyordu. Ah,ama insanlar bu mor gökyüzünü göremeyerek çok şey kaybediyordu. Bu mor gökyüzünde yıldızlar o kadar büyük ve net gözüküyordu ki sanki parmak uçlarıma çıksam yıldızlara yetişebilirmişim gibi. Ama tabi ki bunu denemedim yeni tanıştığım insanların karşısında rezil olmazdım.
Ve o yeni tanıştığım insanların hâlâ "Y"nin notuna bakıyor olduklarını görünce içimden "Bunların okuması yok sanırım iki saatir bir kağıda bir yere bakıyorlar " diye geçirdim ve sıkıldığımı belli eden bir ses çıkarttım. Ve bütün gözler bana çevrilince, adının Dolunay olduğunu öğrendiğim çocuk "Sizce dediklerini yapmalı mıyız? " diye bir soru yöneltti. Ve ekledi "Y'nin". Ben tam elbette yapmamız gerektiğini savunacakken Almila söze atladı "Elbette yapmamalıyız, bizi buraya iznimizi bile almadan getirdi ve bizi savaştırdı. Ona güvenmemeliyiz." Nedenini bilmiyordum ama "Y"ye güveniyordum ama onlara bunu söylemedim. Ama bu düşünceleri saçmaydı. Bu yüzden hiç beklemeden Almila'ya cevap vermeye başladım.
"Ona güvenelim demiyorum ama belli ki bizden çok daha güçlü ,baksanıza ruhumuz bile duymadan bizi buraya getirdi ve bizim hakkımızda bizden daha çok şey bildiğine eminim yani onun elinden kurtulmak için yapabileceğimiz pek bir şey yok." Almila'nın ağzını açıp bana karşı çıkacağını anladığımda elime beklemesi için işaret verdim ve konuşmaya devam ettim. "Ha tabi burada durup kurdun kuzunun arasında uyuyabiliriz. Sonra da "Y" bizi evlerimize göndersin diye açlık grevine gireriz "Y"de bize kıyamaz " Oy yavrularım Y'niz yesin sizi , siz yeter ki aç kalmayın hadi evlerinize gidin " der elbette bunlar bariz belli olan şeyler ama ben açlığa dayanamam ve burada kalıp kolumdaki işaretin nedenini, güçlerimin sebebini, diğer insanlar değil de neden benim burada olduğumu öğrenmek istiyorum. Ama sanırsam biz bir takımız ve benim oyum köye gitmeye..."
Benim sözlerimi bitirmem ile bir alkış sesi yankılanmaya başladı. Beni alkışlayan kişi adını tam hatırlayamadığım, siyah saçlarına rağmen saçlarının uçları gözleriyle aynı tonda bir mavi olan bir çocuktu. Çocuk alkışlarını durdurup "Yargı kitabın nerede satılıyor Marul? Ya da bulmuşuz senin gibisini ver bize bir özel ders." dedi.
Ah,hatırlamıştım adını Atlas.
Seni övünce hatırlarsın tabi...
Kes sesini iç ses.
Atlas'a teşekkür etmek adına tam gülümseyeceğim sırada aklım kurduğu cümlenin sonuna takıldı. Bana Marul mu demişti ? Yanlışlıkla söylediğini düşünüp düzeltme ihtiyacı duydum. "Marul değil Maral." Bunu dememi bekliyormuş gibi sırıttı."Peki Marul."dedi. Ah, elbette bilerek söylemişti. Bununla uğraşamıyacağımı düşünerek bıkkın bir nefes verdim.
Köy işi hakkında diğerlerinin görüşünü öğrenmek için bakışlarımı onlara çevirdim. Beklentiyle Almila'ya baktım. Almila ise başını aşağı yukarı salladı ve "Pekala, haklısın. O halde benim de oyum köye ve dürüst olacağım en son yedi yaşımda köye gitmiştim bu yüzden sobaları,ağaçları ve sevimli evleri çok özlediğimi söyleyebilirim."
Almila'nın kararı beni memnun etse bile söylediklerine gülüp hevesini kaçırmamak için dudaklarımı ısırdım. Evet, gidiceğimiz yerin adı köydü ama sobanın ve tatlı bir yer olmadığına adım kadar emindim.
Köy hakkında ki düşüncelerimi sonraya sakladım ve köye gitmek için son bir oyun yeterli olucağını düşününce heyecana kapıldım. Dolunay ve Kayra'nın oylarından ne kadar emin olamasam da Atlas'ın köye gitmek istediğinden neredeyse emindim.
Bu yüzden Atlas'a baktım ve "Hadi oyunu ver Atlas." dedim. Ama bunu söylerken olabildiğince nazik olmaya çalıştım çünkü ne kadar Atlas'ın oyunu köyden yana kullanıcağını düşünsem de işimizi şansa bırakmazdım. Atlas nazik davranmaya çalıştığımı anlayınca sırıttı. Ve "Hmm bir düşüneyim." diyip eliyle çenesini okşayıp düşünüdüşünür gibi yaptı. Bu yaptığından dolayı ona ters bir bakış atınca gerçekten korkmuş gibi gözüktü ve ellerini suçsuzmuşçasına havaya kaldırıp "Tamam tamam, oyum Marul ve Pembe Panter'e."
Pembe Panter mi ?
Ah, tabi Almila'ya diyordu. Almila'nın gür koyu pembe saçları vardı ve onları balık sırtı yapmıştı. Ne kadar asla pembe saçın kimseye yakışmaycağını düşünsem de pembe saçlar Almila'ya şirin ve ayrı bir hava katıyordu. Ama ne kadar böyle olsa da biri bana Pembe Panter derse kesin sinirlenirdim. Almila'nın sinirli yüzünü görmek için ona baktım ama hiç sinirlenmiş gözükmüyordu, aksine bunu komik bulmuş gibiydi.
Bu kadar sakin olsam yeterdi...
Almila'yı, Pembe Panter'i ve sakinliği boş verdim ve köy oylamasını kazandığımızı düşünerek konuştum. "E, hadi gidelim görelim şu köyü."
Bunu dememle birlikte Dolunay eliyle Kayra'yı ve kendini gösterek "Bizim oylarımızın bir önemi yok mu yani? " dedi. Kaşlarını havaya kaldırmış bir cevap bekliyordu. Ah, saymayı bilmiyordu sanırım. Tam ağzımı açıp bir cevap vericektim ki Atlas benim yerime konuşmaya başladı.
"Oyun birşeyi değiştirmiyor İlk dördün." Atlas bunu söylerken iki yaşındaki bir çocuğa oyuncakçı da istediği oyuncağın satılmadığını söyler gibiydi. En sonda "Anladın mı abicim anladın mı İlk dördüncüm?"dedi.
Buna gülünürdü işte. Ben kendimi tutma ihtiyacı duymadan sırıtırken Almila ise kıkırdıyordu. Dolunay kollarını önünde bağladı ve kaşları çatılmış halde başka bir tarafa döndü. Böyle dururken küsmüş bir çocuğa benziyordu.
Almila da artık benim düşündüğüm gibi bu işin uzadığını düşünmüş olmalı ki "Artık gidelim lütfen , bu gün çok şey yaşandı bir an önce uyumak istiyorum"dedi. Hepimiz başımızı sallayıp köye doğru yürümeye başladık.
Ve sırtımızda çocuk kalan benliklerimiz boynumuzda ise bizi yaşlandıran hedeflerimizle biz beş arkadaş o gün Yama'yı kabullendik. Ama bilemezdik değil mi kabullenmemizin bize mutluluğu getireceği kadar acıyı, kederi ve kaybedilişi de getireceğini...
|BÖLÜM BİTTİ|
Gerçekten yazarken çok eğlendiğim bir bölüm oldu.
Ve Atlas ahahahsusuugjfjfj...
Şuan biraz daha kaynaşma evresindeler ve tabiki Yama'ya alışma bir sonraki bölümümüzde köyde olacağız :))
Bu arada okurken yorum ve oylarınızı eksik etmeyin. Teşekkürler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♢YAMA♢
Adventure"Ve sırtımızda çocuk kalan benliklerimiz, boynumuzda ise bizi yaşlandıran hedeflerimizle biz beş arkadaş o gün Yama'yı kabullendik. Ama bilemezdik değil mi kabullenmemizin bize mutluluğu getireceği kadar acıyı, kederi ve kaybedilişi de getireceğini...