0.8

170 20 10
                                    

❧ 

Sessizdik.

Eve gelmiştik, yan yana oturuyorduk ve ikimizden çıt çıkmıyordu.

"Annem hasta," diye başladı sözlerine uzun bir sessizliğin ardından. "Ağır bir hastalık ve şuan evde, hastaneden bıktığı için babam odasını hastaneye çevirdi."

Nefesimin kesildiğini hissettim.

"Ağrıları geçmiyor, morfinle tedavi ediliyordu ancak o da eksik gelmeye başladı. Onun ağrılarını geçirecek morfinin ülkeye girişi yasak çünkü düzgün kullanılmadığında öldürebilecek düzeye getiriyor." açıklama ihtiyacı duydu. "Daha önce bu tür vakalar yaşandığından getirilmiyor."

Sessiz kalmaya devam ettim.

"O ilacı arıyordum, buldum." bakışları bana döndü. "Senin peşinden geldiğim zaman bulmuştum, son gittiğimde de morfini almak için gittim."

"İki gün sürdü," diye mırıldandı.

"İki gün sürdüyse neden bir ay sonra yanıma geldin?" dedim bu sefer kafamı kaldırırken, geldiğimizden beri ilk kez konuşmuştum.

"Annemin iyi olduğunu görmem gerekiyordu," kısa bir an gözlerinin parladığını gördüm. "Artık bizimle konuşabiliyor."

Annesi hastaydı ve ilacın ülkeye girmesi yasaktı, onu almak için aylarca uğraşmıştı. Nasıl almıştı?

"Nasıl?" diye mırıldandığımda bunu soracağımı biliyordu.

"Yasadışı ilaç satan bir topluluk var, kötü insanlar değiller ama ilacı alabilmenin tek yolu buydu. Bazı hastanelere dilekçe göndermemize rağmen kabul edilmedi, annem de uçağa binemeyecek kadar kötü durumdaydı."

"Başka çaren yoktu." diye mırıldandım.

Kafasını salladı. "Yoktu."

"Neden söylemedin," fısıldayarak konuşuyordum çünkü sesli konuşacak gücü bulamıyordum kendimde. Bana anlatsaydı onu anlardım, yanında olurdum, yardım ederdim. Annesi çok mu kötüydü? Nasıl dayanmıştı?

"Nereye gittiğimi öğrendiğinde peşimden gelecek kadar," dediğinde sustu, devam edemedi. Delirmiştin, demedi. Beni seviyordun, demedi. Sustu. Belki başka bir şey diyecekti, seçenek çoktu ama zaman yoktu.

"Anlıyorsun değil mi?" 

Onu onaylarcasına başımı salladığımda dizlerimin üzerine çıkıp ona yaklaştım, başını geriye atmış bana bakıyordu. Gözleri sürekli saçlarıma kayıyordu. Bir an ne yapacağımı bekledi, başımı dizine koyup ona aşağıdan bakarken elleri direkt saçlarımı buldu. Belki bu durumda ben onu dizlerime yatırmalıydım ama saçlarımı okşamasını özlemiştim. 

"Ben yanında olurdum," dedim tam gözlerine bakarken. "Eğer bana anlatsaydın, seninle olurdum. Gelme dediğin yere gelmezdim, nerede kalıyorsan orada senin dönmeni beklerdim."

Gözlerinden kısa bir pişmanlık geçtiğinde başını kaldırıp üzerime eğildi, omuzlarımdan tutup kaldırdığında geldiği ilk günkü gibi belimi sarıp beni kucağına çekmişti. 

"Biliyorum," diye mırıldandı. Yorgundu, benim gibi. "Gittiğim yerin güvenliğinden emin olsaydım, seni de alırdım. Ama bilmiyordum."

Bakışlarım dudaklarına kaydığında koltuğa yaslanıp sağ elini çeneme çıkarttı ve baş parmağını alt dudağıma sürterken ona yaklaştığımı bu hareketinden sonra fark ettim. Dudakları benimkilerle buluştuğunda parmaklarım anında saçlarının arasında karıştı. Bir an nefesim kesildiğinde ciğerlerime oksijen gitmiyormuş gibi hissetmiştim. Uzun zaman olmuştu. Göğsüm sıkışıyordu. Sırtımdaki eli beni koltuğa yatırdığında üzerimden çekilmemiş sadece aramızda tek nefeslik boşluk bırakmıştı.

"Anlıyorum, bende peşinden gelirdim." kesik bir nefes verdi gözlerini ağırca kapatıp açarken. "Özür dilerim." 


*

merak ediyorum...böyle bir şey bekliyor muydunuz?

blue | taeyong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin