O ilk kez gittiğinde daha yeni birbirimizi yeni tanımaya başlamıştık, 3 ay olmuştu ve sevgili değildik o zamanlar, aramızdaki çekimin farkında olup neredeyse her gün konuşuyorduk. Aramızda bir çekim vardı. İnkâr edilemez bir çekim. Ama o zaman fazla umursamıyordum çünkü fazla bağlanmamıştım, gittikten 7 gün sonra gelmişti.
Mesaj attım, dönmedi.
İkinci kez gittiğinde bir şeylerin başındaydık. Beni ilk kez öpmüştü. İlk kez gittiği zamanın üzerinden 6 ay geçmişti. Geldiğini söylemediği gibi giderken de haber vermemişti, bu sefer de onu anladım çünkü ben birilerinin gitmesine alışmıştım, gittikten 13 gün sonra gelmişti.
Aradım, açmadı.
Üçüncü kez gittiğinde artık beraberdik. İkinci kez gittiği zamanın üzerinden 9 ay geçmişti ve o yine gitmişti. Gittiği akşamın gecesi beraberdik ve sabah kalktığımda yanımda değildi, bu sefer onu anlamakta zorluk çekmiştim çünkü gitmesi için kendimi avutacağım bir nedenim yoktu. Ama bu sefer nereye gittiğini söylemişti, peşinden gittim ama bulamadan döndüm, gittikten 18 gün sonra gelmişti.
Ne mesaj attım, ne aradım.
Dördüncü kez gittiğinde onunla birlikteydim yine, bu zamana kadar ona hiçbir şey söylememiştim ama kırgınlığımı ve kızgınlığımı biliyordu. Yaklaşık 2 yıldır beraberdik, paylaştığımız çok şey olmuştu, ona bağlanmıştım ve bu sefer gittikten 2 gün sonra gelmişti.
Bu sefer o aramıştı beni. Belki de merak etmişti.
Aramıştı, açmamıştım.
Şimdiyse yanımdaydı, elleri bacaklarımın iki yanında, dudakları tenime emareler bırakıyordu.
Ben bunu değil, bana yapacağı açıklamayı istiyordum.
Bana bir şeyler söylemesini, beni kandırmasını istiyordum.
Gitmemiş olmasını diliyordum, kırgınlığım hiç geçmeyecekti.
Yakalarındaki ellerim sıklaştığında dudaklarını benden ayırıp sıkıca ellerimi tuttu, gözleri gözlerimdeydi. Durdum, onun hala arkasında dikilen Elisa'ya baktım. Taeyong bakışlarımı takip ediyordu. "İzlemeye devam edecek misin?"
Şaşkınlıkla bir şey demeden arkasını dönüp hızla gittiğinde, Jaehyun ve Maria da bizi yalnız bıraktı. Yakalarında duran ellerimi indirmedim, o da bacaklarımın yanındaki ellerini çekmedi.
"Gittiğini düşün," dedim acımasız çıkan tok sesimle. "Sana haber vermeden gittiğimi düşün, oradayken sana hiç haber vermediğimi, nereye gittiğimi ve ne yaptığımı söylemediğimi, sonra birden geri geldiğimi ve her şey normalmiş gibi devam ettiğimi."
Bakışları değişti.
"Ben burada kafayı yerken orada ne bok yediğini anlat bana!" Sesim yükselmişti, daha önce hiç olmamıştı ona karşı. Yumruğumu fark etmeden omzuna indirmiştim.
Yutkundu. "Burada olmaz."
"Beni anlamıyorsun," diye inledim gözlerimi kapatırken.
Anında cevap verdi. "Seni anlayacağım, sen de beni anlayacaksın."
Başı biraz daha yaklaştı, göz kapaklarım aralandığında gözlerimin dolmuş olduğunu bakışlarının tekrar değişmesinden anladım.
"Sara," diye mırıldandı. Sessiz kaldım.
Titreyen ellerim yakasını bıraktığında boynuna sarılıp yüzümü oraya gömdüm, elleri anında belimi sardı. Titriyordum, soğuktan değildi. Onun sıcaklığını uzun zamandır almadığımdandı.
"Şunu unutma," diye mırıldandım, duyacağını biliyordum. Beni dinlediğini biliyordum. "Sana olan hislerimi yok edemem ama anlattıklarından sonra seni affetsem bile sana olan kırgınlığım geçmeyecek, beni bırakıp gitmelerini de hiç unutmayacağım."