1. Bölüm: Saklanan Yaralar

23 5 7
                                    

Selam. 1. Bölüm ile karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. 😍 Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Herkese keyifli okumalar diliyorum.



GÜNÜMÜZ - 4 SENE SONRA

Pelerinimin kapüşonunu kapadım ve başımı yere eğerek yürümeye başladım. Bulunduğum sokak ne olduğu belirsiz tiplerin kendine mesken seçtiği, tekinsiz    bir yerdi.   Bu yüzden tanınmak istemiyordum. Özellikle de köşede durmuş sigarasını keyifle içen Jack'e. Göz ucuyla yanındaki arkadaşlarına baktım. İki kişi birbiriyle kavga ediyor, diğerleri ise başlarında toplanmış tezahüratlarla iki tarafı da kışkırtıyordu. Geçen gün Jack 'e kafa tutmamdan sonra canımı zor kurtarmıştım. Bu aralar ona çok görünmesem iyi olurdu. Olanlardan henüz Apollonun haberi yoktu. Bilseydi boş konuşmalarıyla beni deli edeceğini bildiğim için hiç bir şey olmamış gibi hayatıma devam etmiştim.

Olabildiğince köşeye geçerek daracık sokakta yürümeye başladım. Tam önlerinden geçtiğim sırada ise, ne olduğunu anlayamadan üzerime gelen ağır bir gövdenin altında kalmaktan son anda kurtularak sert bir şekilde yere kapaklandım. Avucuma batan soğuk  taş zemin ellerimde çizik ve lekeler bırakmıştı. Sessizce küfür mırıldandım.

"Arkamda ne işin var, dikkat etsene!" diye bağırdı, bana çarpan adam. Çarpan oydu, ben niye dikkat ediyordum ki! Cidden bu insanlar yarım beyinliydi. Kafasına bir yumruk geçirerek  ona haddini bildirmek lazımdı. Tanrı biliyorya eğer Jack burada olmasaydı gözümü bile kırpmadan çoktan yapmıştım bile.

Tüm gözler sırayla üzerimde gezindi. Ani bir duraksamadan sonra neredeyse açılmak üzere olan kapüşonumu iyice aşağı doğru indirerek,yerimden kalktım ve hızlı adımlarla yürümeye başladım. Tam ucuz atlattığımı zannediyordum ki arkamdan gelen ayak seslerini fark ederek paniğe kapıldım. Belki de beni görmüştü, sadece köşeyi dönmemi ve beni sıkıştırmayı bekliyordu. Bu düşünceyle ürperdim. Kahretsin! Bıçağımı yanıma almayı da unutmuştum. Neyseki dövüşte de pek fena sayılmazdım. Yumruğumla onu bir kaç saniyede yere yapıştırabilirdim. Tabii geçen seferki gibi bütün çetesini çağırmazsa.
Ayak sesinin sahibi beni geçerek geride bıraktığında rahat bir nefes aldım.

Etrafımı kolaçan ederek boyaları neredeyse akmış kırmızı tabelalı dükkana girdikten sonra metal zili bir kaç defa çaldım. Burası "sözde"  bir antika dükkanıydı. Beyaz Şehir' den gelen kaçak mallar  buraya getirilirdi. İçeriye ilk girdiğinizde tepeleme yığılmış antika eşyalarla karşılaşırdınız fakat köşedeki aynayı açtığınızda sizi bir kapı karşılardı ve işte o kapının arkasında daha önce görmediğiniz aletlerle, kıyafetlerle, eşyalarla karşılaşırdınız.  Bay Boris, bir süre sonra aynanın içinden geldi.

Dirseklerini masaya koydu, suratına her zaman takılan geniş gülümsemesiyle beni selamladı. Üzerinde  'Son savaş' ın da öncesinden kalma eski soluk kahverengi, bir takım elbise vardı.

" Sizi burada görmek güzel, Bayan Hunt. Bugün tam sizlik bir şey elime geçti." dedi. Tezgahın arkasından  heyecanla küçük siyah bir kutu çıkartarak masaya koydu ve kapağını dikkatle açtı.

"İşte " dedi, orta büyüklükteki hançeri göstererek.

Hipnoz olmuşçasına gözlerimi bir saniye dahi hançerden ayırmadan "Vay canına" dedim. İşte ağızımdan yanlışlıkla çıkan bu beğeni belirtisi Bay Boris'e aleyhime kullanılacak bir hamle vermişti. Yaptığım şeyi farkına vararak "Bunu almak için yeterince param olduğunu sanmıyorum Bay Boris ve lütfen beni süslü kelimelerinizle de kandırmaya çalışmayın." Dedim.

Söylediklerimi duymazdan gelerek devam etti.
"Bu  çok nadide bir alet. İtiraf etmeliyim ki daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim."

Kının üzerindeki işlemeleri yaşlılıktan buruşmuş zayıf ve ince parmağıyla işaret etti.
"Böyle bir işçilik çok zor bulunur." dedi. Hafif çatlak sesiyle.
Hançeri merakla elime alarak üzerindeki işlemelere baktım. Sarmaşıkta açan güllerin arasında yılanların vücudunun her bir yanını esir aldığı bir kadın silüeti vardı. Sarmaşık ve güller kının ucuna kadar uzanıyordu. Kabzasında ise gül şeklinde saydam bir taş vardı ve onun da etrafına sarmaşıklar dolanmıştı. Hançeri kınından dikkatlice çıkardım. Camdan bir hançerdi. Parlak yansımasından kendi gözlerime dahi bakabiliyordum. Daha önce gördüklerime hiç benzemiyordu. Hançeri kınına yerleştirdim ve ne kadar istemesem de kutusuna geri koymak zorunda kaldım.

Karanlık Şehrin AvcılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin