Gunlerden cuma..
Saat 23:17...
Manhattan sokaklarında aynı sıradanlık..
Bronx köprüsü yine sakin trafiğin eşliğinde yalnızların ve hayattan bıkanların mekanı...
Bugününde diğer günler gibi sıradan biteceğini düşünüyordum..
Ta ki onu görene kadar...
Yürüyüşünden belliydi sarhoş olduğu ve gözlerindeki rimelinin akmasından belliydi ağladığı..
Çok kötü görünüyordu ve aklından kötü şeyler gecirdiği de belliydi..
Hafiften yanına yaklaşmaya başladım o güzel yüzünü daha yakından görebilmek için..
Ani bir hareketle köprünün ucuna yöneldi, hızlandım "-Dur!!!" dedim fakat dinlemedi refüjün diğer tarafına geçti niyeti belliydi kesin atlayacaktı..
Koşmaya başladım ve tekrar bağırdım
"-Dur sakın yapma!!!!"
Tam kendini karanlık denizin azgın sularına bırakacakken kolundan yapıştım..
"-Bırak beni" dedi ağlayarak..-Hayır bu istediğini yapamam..
+Sana beni bırak diyorum lanet olasıca bırak beni!!!
-Hayır bırakmam!! dedim ve ani bir hamleyle kendime doğru çektim..
İkimiz birden yola düştük..
Bayılmıştı..
Hemen onu yerden kucaklayıp yoldan şans eseri geçen taksinin önüne atıldım..
Acı bir fren sesiyle durdu taksi ve şoför kafasını camdan çıkartıp
"-Ne yapıyorsun sen sersem!!"dedi..
"-Konuşma yardım et !" dedim ve apar topar taksiye bindik..
"-Acele et hemen Mount Sinai ye!!" dedim..
Mount Sinai Amerika'nın en büyük ve en eski hastanelerinden biridir..
1852 yılında kurulmuş ve hala ayaktadır..