Göz göze gelmek iki insan arasındaki en büyük iletişim aracıdır aslında... tüm duygular herhangi bir temas olmasa bile karşı tarafa en güzel biçimde iletilir...
Mount Sinai de saat 9 u geçiyordu ve Emily ve ben hala pencere kenarında duruyorduk...
Emily nin ağlamalarından sonra bende konuşacak hiçbir şey kalmamıştı... Onu öyle üzgün görmek beni de gerçekten mahvetmişti.. O güzel gözlerinden yanağına süzülen yaşlar sanki benim yüreğime damlamıştı...
İçeri hemşire girdi
"-Günaydın" diyerek. ..
Hemşire Emily e bugün nasıl olduğunu sordu ve Emily de hala biraz baş ağrısının olduğunu söyledi...
Ben odadan çıktım ve sigara içmek için hastanenin bahçesine geçtim..
Hastane bahçesinde oturup sigaramın zehrini içime çekerken bi yandan da Emily i düşünüyordum.. Onun bakışları güzel saçları ufak da olsa attığı küçücük tebessüm ve muhteşem fiziği... Aman Allah'ım yoksa ben... ben ona aşık mı oluyordum...
Birden silkelendim ve kendi kendime o sadece senin yardımcı olduğun bi kadın ve kötü durumda... Onun bu yalnızlık psikolojisinden yararlanmayı asla düşünme asla dedim....
Ama ne olursa olsun o aklımdan bir türlü çıkmıyordu...
Sigaram bitmişti ve Emily nin yanına tekrar çıktım.. Yatağa geçmiş uzanıyordu ama uyanıktı.. Hemşire biraz daha dinlenmesi gerektiğini söylemiş ve benim hakkımda da konuşmuşlar işin gerçeği...
Bir ara Emily bana dönüp
-Sabaha kadar başımdan hiç bir an bile ayrılmamışsın ?? dedi..
-Bunu sen nerden biliyorsun??
+Hemşire söyledi.. Bir yakınım yada sevgilim sanmış seni.. çok telaşlı göründüğünü de söyledi...
Bir an ne diyeceğimi şaşırdım küçük bir sessizlik oldu odada...
"Sonuçta bir insan hayatı söz konusu.. seni ben o halde buldum ve ben getirdim ister istemez o halde görünmüş olabilirim" diyebildim sadece...
Hafif bir tebessüm bıraktı yine ve lavaboya gitmesi gerektiğini söyledi.. Hemen kalkmasına yardımcı oldum iki adım yürüdü duraksadı yanına gittim ve o an kucağıma yığılıp kaldı... Hala aldığı alkolün etkisini tam atamamıştı belli ki...
"-iyi misin!?" dedim
"- evet" dedi ve gözlerim gözlerine kilitlendi kaldı...
O masmavi gözler..
Kocaman sonsuz gökyüzü gibi derin bakışlar... çölde susuz kalmış bir insanın bir vaha bulup suyun içerek kendini serinletmesi gibi onun da bakışları benim yanan yüreğimi serinletmişti...
Ayağa kalktık fakat gözlerim hala onun gözlerindeydi...
Emily de bunu farketmiş olmalı ki bi an utandı ve gözlerini kaçırdı benden... Bende kendime geldim ve ona lavaboya kadar eşlik ettim...
Ah Emily...
Tanrı'm gerçekten olabilir miydi?? Ona aşık mı oluyordum yoksa?? İçimdeki hislerin başka bir tercümesi olabilir miydi ki??
Emily lavabodan çıktı ve tekrar yanına gidip odaya gelene kadar ona eşlik ettim... geldi ve yatağa uzandı..sonra bana döndü ve;
"- Mıchael..? Sen beni tanıdın ama bem senin isminden başka hiçbirşeyini bilmiyorum.. bana kendini anlatır mısın? ?" dedi..
Neyi anlatacaktım ki.. Manhattan kenar mahallelerinin birinde eski bir evde oturan biri olduğumu mu? Yoksa sersemin teki olduğumu? Yoksa kötü işlere karışıp sabahlara kadar nezarethanelerde kaldığımı mı???
- Manhattan da oturuyorum 25 yaşındayım belirli bir işte çalışmıyorum sürekli işim yok günlük işlerle geçimimi sağlıyorum... bende senin gibi ailemi kaybettim.. 12 yaşındayken evimizde çıkan bir yangında annem hayatını kaybetti.. buna dayanamayan babam da 8 ay sonra intihar etti. . Bi tane ablam vardı o da Almanya dan bir çocukla internetten tanışıp sevgili oldular.. yaklaşık 1 sene önce de evlenip Almanya ya taşındılar... bende senin gibi tek başına yaşıyorum anlayacağın. ....
Anlattıklarımı büyük bir dikkatle dinledi ve üzgün bir ifadeyle;
- Ailen için üzüldüm.. dedi..
Ama ne kadar üzülsekte gidenler geriye gelmiyor...
Ufak bir sessizlik daha yaşandı o sırada Emily nin doktoru geldi ve onu muayene etti.. durumunda kötü birşey olmadığını fakat denetim amaçlı bugünü de Mount Sinai de geçireceğini ve yarın da taburcu olacağını söyledi...
Doktor bunu söyleyince Emily nin suratını biraz düşünce biraz da üzüntü dolu bi ifade almıştı. ..
Doktor gittikten sonra Emily e ne olduğunu sordum..
- Hastaneden çıkınca gidecek yerim yok yine sokaklarda kalmak istemiyorum...
Emily nin bu sözleri beklediğim şey miydi yoksa..
Onu kendi evime davet etsemiydim?? Onu davet etsem ne geçirirdi aklından??
Acaba aklına sapık bir psikopat olduğum yada bir tecavüzcü olduğum gelir miydi??
Ne yapmalıydım.....????