Küçük bir evin içinde tek başımıza oturuyorduk. Küçük ama iki kişi için büyük bir ev. Şehirin tam ortasında olan bir ev. Buraya neden geldiğimize dair en ufak bir fikrim bile yoktu. Madem kaçıyoruz neden şehirin ortasındayız. Yüzünde olan buruk gülümsemesi ile bana döndü. Kahretsin ki bu düşünceleri ona dik dik bakarak düşünüyordum.
"Ne sormak istiyorsun Asel?" yerinde kıpırdandı ve bana baktı.
"Adel." diye düzelttim onu. Beni bulduğundan beri bir sürü isimle hitap ediyordu resmen ama bir kere bile doğrusunu söyleyemiyordu.
"Evet Adel ne istiyorsun?" diye kendini düzeltti ve tekrarladı.
"Madem kaçıyorsun neden şehirin ortasındayız?" kaşlarımı çattım ve camın kenarına oturdum.
"Çünkü burayı sadece Jo o salak beynini çalıştırırsa bulurlar." ensesini kaşıdı ve bana doğru gelmeye başladı.
"Nasıl yani?" oturduğum yerde toparlandım ve ona baktım.
"18 sene önce bu ev ile beraber tarihten silindik yani ev gizli." camın diğer ucuna oturdu beni izlemeye başladı.
Hiç beklemediği an birden göğsüne vurdum "Hayalet değilsin." dedim ve elimi çektim.
Göğsünü tuttu ve eğildi gülmeye başladı "Sorabilirdin." göğsünü ovuşturdu.
Kendimi daha fazla tutamıyordum kafamı çevirdim gülmeye başladım. Yüzümü ellerimle kapattım ve gülmeye devam ettim.
"Beni bulacaklar biliyorsun değil mi?" ellerimi yüzümden çektim ve saçlarımı düzelttim.
"Evet Jo sayesinde. Ben de Jo ile karşılaşmış olacağım." yüzündeki gülüşü dondu ve o gülüşün yerini ciddiyet aldı.
"Neden ondan nefret ediyorsun?" dizlerimi kendime çektim ve kafamı dizlerime yaslayıp onu izlemeye başladım.
"Neden beni öldürüp kurtulmuyorsun?" kafasını eğip bana baktı.
Haklıydı şuan istesem kalbini sökebilirdim ve herkes ondan kurtulabilirdi. En son cadı öldürdüğümde olanlar geldi aklıma başımı dizlerime gömdüm "Kabuslar görmek istemiyorum." sesim boğuk çıkıyordu.
"Ne kabusu? Öldürünce kabus mu görüyorsun?" burnundan güldü ve elini dizime koydu.
"Lanetlendim ben. Kabuslarım beni öldürene kadar kabus görürüm." burnumu çektim.
"Nasıl kurtuldun?" çenemi tuttu ve başımı kaldırdı.
Kafamı geri çektim "Önce sen soruma cevap ver." yüzüne incelemeye bakmaya başladım.
Mavi ama içinde karanlığı taşıyan gözleri dolu dolu bakıyordu içine düşersen kurtulman imkansız gibi. Burnu. Burnu çok güzeldi o kadar düzgündü ki. Hafif çıkmış sakalları kesilmeyi bekliyorlardı. Belki de kesmeyecekti.
Dudağını yukarı doğru kıvırdı "Ben ondan nefret etmiyordum." başını geriye doğru yasladı.
"Neden seni hapsettiler? Neden yani bana anlat Kai." fısıldayarak yaklaştım.
Boş bir ifadeyle bana bakmaya başladı "Ailemi öldürdüm." omuzlarını silkti ve devam etti "Çünkü sırf sifon olduğum için beni herkesten uzaklaştırdılar. Sevmediler herkes Jo'yu tebrik ederdi yaptığı küçük büyüler yüzünden. Ben ise odamın penceresinden tek başıma izlerdim." ayağa kalktı ve başka odaya doğru yöneldi.
Hızlıca ayağa kalktım ve kolundan tuttum "Sonra?" kolunu sıkıca tutuyordum.
İlk defa yüzünde hüzün belirtisi görüyordum kaşları hafif çatılmış gözlerinin karanlığı düşmüştü.
"Sonra benim meclisi batıracağımı düşünüp başka çocuklar yaptılar ta ki ikiz doğana kadar." kolunu çekti.
"Liz ve Luke." diye mırıldandım.
"Ve ben de ailemi öldürdüm. Sonra Jo o küçük beyniyle beni kandırdı ve babamla beni kodes dünyaya hapsetti." arkasına bile bakmadan odaya girdi.
Yavaşça peşinden gittim ve kapıdan baktım. Odanın tam ortasında bir yatak ve karşısında dolap vardı. Geceyi aydınlatan Ay'ın gölgesi pencereden içeri sızıyordu.
Yavaşça yatağa uzandı ve arkasını döndü "Uyuyacak mısın?" odaya girdim ve yatağın kenarına oturdum.
Cevap vermesini bekledim ama tek bir harf bile çıkmamıştı ağzından.
Gözlerimi odada gezdirdim ve en son Kai'ye odaklandım. Çocukluğumuz benziyordu. Hem de çok benziyordu. 140 sene önce babamdan öldüresiye dayak yerken kurtarmıştı abimler beni. Babamın dayağı sonucunda ölmeyeyim diye kanlarını vermişlerdi bana. Bu ızdıraptan hep Stef sayesinde kurtulmuştum. Her gece bana gösterdiği güzel rüyalar sayesinde. O rüyalar aklıma gelince gülümsedim ve yavaşça Kai'nin arkasına yattım.
Ona doğru yaklaştım bir elimi kafasına koydum ve gözlerimi kapattım düşünmeye başladım.
" "Malachai, gel oğlum buraya." diye bir ses yükseldi evin mutfağından ve sonrasında kapıda annesini izleyen o küçük çocuk görüldü. Hızlıca annesine doğru koştu ve bacağına sarıldı. "Acıktım." diye mırıldandı ve annesinin eteğini çekiştirdi.
Kadın gülümsedi ve küçük çocuğu kucağına aldı "Ben de acıktım seni mi yesem?" dedi ve çocuğun yanaklarını ısırdı. Çocuk sesli bir şekilde güldü ve annesinin elini tuttu. Annesinin elini tutunca fark etmeden gücünü emmişti hemen elini geri çekti ve yüzü düştü "Özür dilerim anne" diye mırıldandı. Kadın çocuğu masanın üzerine oturttu ve parmağını uzattı "Zamanla öğreneceksin Malachai." dedi ve parmağını gösterdi. Küçük çocuk yavaşça annesinin parmağını tuttu. Bu sefer yapmamıştı. Bu sefer emmemişti annesinin gücünü. "Aferin oğlum." kadın gülmeye başladı çocukta onu görünce gülmeye başladı ve o tombul yanaklarında ki gamzeleri çıktı ortaya. "Seni herşeyden çok seviyorum." diye mırıldandı kadın ve çocuğun burnunu öptü..." "Elimi yavaşça kafasından çektim ve gülümsedim "İyi geceler" diye mırıldandım ve ellerimi başımın altına koydum...
~O sırada Salvatore Malikanesi~
"Bu adamı öldüreceğim." damon sertçe masaya tekme attı ve masa yere devrildi.
"Sakin ol. Bulacağız." Bonnie kafasını geri haritaya doğru eğdi ve stefan'ın kanını haritaya döktü. Bir süre mırıldandıktan sonra kan haritanın üstünde yol almaya başladı ve tam şehirin ortasında durdu.
"Uzakta değiller." diye mırıldandı ve haritayı Damon'a çevirdi."O p¡çin eceli olacağım." kapıya doğru ilerledi ve Stefan'a döndü "Adel'i almaya gidiyoruz." kapıyı açtı ve stefan ile evden ayrıldı.
"Hepsi benim yüzümden." jo mırıldandı ve gözlerini sildi alaric ise onu desteklemek için sarıldı.
"Hayır değil." dedi ve saçlarını okşadı.
"Ben anlayamıyorum siz ciddi misiniz? Adel şuan da bir sosyopatın elinde ve herkes oturmuş birbirini teselli ediyor." gözlerini devirdikten sonra Caroline yerinden kalktı ve damonların peşinden gitti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen canavar değilsin/Kai Parker\
FanfictionElinin arkasından çıkardığı sivri bıçağı kalbimin tam üstüne yerleştirdi. Derin nefes aldım ve elini tuttum "Kai...yapmak istemiyorsun." diye mırıldandım. Bıçağı kalbime doğru yavaşça itti o an anladım ki bıçağın etrafı mineliydi. Elini tutan elim t...