Tam tamına yarım saat yürüdük. Ne benden ses çıkıyordu ne de ondan. Bana dokunmaması için 2 3 adım uzaktaydım. Mystic Grill'in yanında ki saat kulesinin önüne gelince durdu ve bana döndü ellerini cebinden çıkarttı.
Yavaşça kafasını kaldırdı saat kulesinin tepesine baktı "Oraya çıkalım." burnunu çekti ve yüzüme baktı.
"Çıkalım." saat kulesine doğru ilerledim.
Bir süre arkamdan baktı "İşleri zorlaştırmayı seviyorsun." derin bir şekilde iç çekti ve peşimden geldi.
Derin bir nefes aldım "Seni oraya kadar taşıyacağımı düşünüyorsan yanılıyorsun." kollarımı göğsümde birleştirdim.
Hızlıca üstünü düzeltti "Harika fikir hadi hızlıca oraya çıkalım." önümde gelip durdu.
"Ne demezsin." gözlerimi devirdim ve kulenin kapısını ittim. Yaklaşık 7 tane merdiven çıktıktan sonra sonunda tepesine ulaşmıştık. En uca doğru yöneldim ve yavaşça oturdum ayaklarımı aşağıya sarkıttım Kai'de aynı şekilde yanıma oturdu.
Bana bakmaya başladı ama ben ona bakmıyordum "Ne istiyorsun?" sesli nefes vererek ona döndüm.
Bacaklarını sallamaya başladı "Güç, meclisin başına geçmeyi." gözlerini gözlerime dikti.
"Peki bunlar eline geçti. Sonucu ne olacak? Napacaksın?" ellerimi yere iyice sabitledim.
Gülmeye başladı "Aileme kendimi ispatlamış olacağım." yüzü düştü ve önüne döndü.
"Sen kimsin?" hafifçe uzaklaştım ve arkama yaslandım.
"Malachai Parker. Ama sen Kai de. Tam ismimi kullananları öldürüyorum." benim yaptığım gibi geriye doğru yaslandı.
İçim ürperdi ve gözlerimi ona diktim "Neden öldürüyorsun?"
Yaslandığı yerden hafifçe doğruldu "Sorunlarımı böyle hallediyorum." yüzüne o iğrenç gülümsemesini yerleştirdi.
İğrenç gülümseme derken şu dudağının bir tarafı böyle yukarı doğru kıvrılıyor. Hep öyle gülüyordu zaten.
"Tamam benden ne istiyorsun?" ayağa kalktım ve ellerimi sirkeledim.
"Jo'yu bana getirmeni." hızlıca ayağa kalktı ve karşımda durdu.
"Bana ne yararı olacak?" omuzlarımı silktim ve karşıda duran manzarayı izlemeye başladım.
"Yardım etmeyeceksen o zaman kendim bulurum." saat kulesinden aşağıya baktı.
Kendini tam aşağı bırakacaktı ki hemen elinden tuttum. Elimin içinden sanki ateşler çıkıyordu."Gerizekalı!" acının etkisiyle bağırmıştım hızlıca onu yukarı çektim ve elini bıraktım.
Sesli şekilde gülmeye başladı "Gücünü emdim istemeden." karnını tuttu gülmeye devam etti.
"Anlayabiliyorum." avcumu açtım ve ovuşturdum.
"Fikrini mi değiştirdin? Değiştirmediysen bu sefer tutma." tekrar eğildi ve ayaklarını sarkıttı.
"Jo'yu direkt sana getiremem ama sana yakınlaştırabilirim." kolumu duvara yasladım.
"Kötüyle oynamak." ciddi şekilde baktı.
"Hayır sadece Jo'yu da tanımıyorum bu yüzden riske atsam umrumda olmaz."
Bir süre aşağıya izlemeye devam etti "Sanırım misafirimiz var." diye mırıldandı.Oturduğu yerden kalktı ve birden kolumdan tutup beni kuleden aşağıya doğru itti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen canavar değilsin/Kai Parker\
FanfictionElinin arkasından çıkardığı sivri bıçağı kalbimin tam üstüne yerleştirdi. Derin nefes aldım ve elini tuttum "Kai...yapmak istemiyorsun." diye mırıldandım. Bıçağı kalbime doğru yavaşça itti o an anladım ki bıçağın etrafı mineliydi. Elini tutan elim t...