Sabahın erken saatlerinde gözlerine çarpan güneşle uyandı Langa. Kollarının uyuştuğunu hissediyordu. Her yeri tutulmuştu. Yanındaki Reki'ye baktığında yanında değil üstünde olduğunu fark etti. Koala gibi yapışmış, bırakmaya niyeti yoktu.
"Uyan artık." Burnunu hemen önündeki saçlara sürttü. Okul yoktu ama yine de bir an önce uyansa iyi olurdu.
Gözlerini araladığında gözüne çarpan güneşle kendi kendine bir şeyler mırıldandı. Langa küfür ettiğini biliyordu. Gülerek onu üzerinden indirip yan tarafa doğru itti.
"Ölüyorum."
Reki gözlerine gelen güneşi umursamadan gözlerini açabildiği kadar çok açıp Langa'nın mavileriyle buluşturdu. "Ne saçmalıyorsun?"
Langa, oturduğu yerde aşağı doğru kayıp bir elini beline götürdü. "Belim kopacak sanırım."
"Hadi ya, o kadar da sert davranmamıştım dün gece."
Gülerek konuştuğunda Langa ona doğru uzanıp her zamanki uyarı atışlarından birini yapmıştı kafasına. "Yalan söylemeye utanmıyor musun? Hem o boyla-"
Sözünü yarıda kesen Reki'nin adeta onun üzerine atlamasıydı. Kollarını sıkıca boynuna dolamış, Langa'yı kendine doğru çekiyordu. Sırtı Reki'ye çarptığında çekmeyi bırakmış, kollarıyla boynunu sıkarak onu öldürmeye çalışıyordu.
"Sadece beş santim uzunsun! Lanet olası bir beş santim! Daha fazlası değil, tamam mı!?"
Langa gülmemek için kendini tutarken bir yandan da Reki'nin kollarını boynundan çekmeye çalışıyordu. Kolları biraz gevşetebildiğinde kendini aşağı doğru itmeye başlamıştı.
"Kollarını çekmezsen yatabileceğin bir Langa olmayacak. Ölüyorum."
Reki ani gelen farkındalıkla kollarını Langa'nın boynundan çektiğinde sinirle önüne dönmüştü. "Önceden söylesene sen de madem ölüyorsun."
"Beyin yerine ne taşıdığını merak etmiyor değilim." Langa bıkkınla derince bir nefes aldığında Reki tekrar ona dönmüştü. Düşürdüğü yüzünü toplamış yeniden gülüyordu. Langa'ya iyice yaklaşıp ellerini onun göğsüne koyduğunda yüzleri yine çok yakındı.
"Beynimi bilmem ama kalbimde seni taşıyorum." Langa yüzünü ekşiterek Reki'ye baktığında, Reki sinyali almış kaçmak için geriye doğru hamle yapmıştı. Kaçmasına engel olan şey ise Langa'nın onu ensesinden yakalamasıydı.
"Özür dilerim, özür dilerim. Çok özür dilerim. Bir daha abaza amcalar gibi konuşmak yok. Langa bak cidden özür dilerim, vurma sakın."
Reki canının bağışlanması için yalvarırken, Langa onu ensesindeki eliyle kendine doğru çekmeye devam ediyordu. Yüzleri Reki'nin konuşmak için yaklaştığından daha yakın bir konuma geldiğinde Langa'nın dudakları, Reki'nin alnıyla buluşmuştu.
Alnına konan küçük öpücükle Reki gözlerini kapayıp tuttuğu nefesini verirken canı bağışlandığı için de minnettardı.
"Öldüm mü? Kesin cennetteyim. O son abaza amca numarasını kullanmayacaktım. Özür dilerim kami-sama."
Langa gülerek Reki'yi uzaklaşması için ittirdiğinde alnına bir fiske vurmayı da ihmal etmemişti. "Kimse sana flörtleşmeyi öğretmedi mi ya?"
Reki yeniden Langa'nın yanındaki yerini alıp bir süre düşündü. Ardından başını iki yana salladı. "Biri öğretmeli miydi ki anlamadım?"
Langa elini havada sallayıp boş vermesini söyleyen bir işaret yaptığında ayağa kalkıp kenardaki kaykayını aldı. "Hadi artık eve gidelim."
"Biraz daha, biraz daha duralım. Çok özledim yemin ederim."
Boştaki eliyle Reki'yi yakasından tutup ayağa kaldırdığında yüzüne doğru yaklaşıp dudaklarına uzun ama derin olmayan bir öpücük bıraktı.
"Şimdi eve gitmekten vazgeçersem uğraşmam gereken daha büyük sorunlar olur."
Reki olayı anladığında mecburiyetten onu onaylamış. Kendi kaykayını alıp önden çardaktan ayrılmıştı. Langa yavaş adımlarla onu takip ederken sinirlendiğini anlayabiliyordu. Ayaklarını yere vura vura yürüyor, arada homurdanıyordu.
"Reki!"
Adı seslenildiğinde arkasına dönmeden olduğu yerde durdu Reki. Durmak yerine yürümeye devam etse Langa kırılırdı.
"Eve gidince ararım seni, homurdanıp durma."
Reki'den küçük bir 'hah' sesi duyulmuş, hemen sonrasında arkasına dönmüştü.
"Homurdanmıyorum ben. Uydurma."
Langa gülerek başını yukarı aşağı sallayıp yavaş adımlarla yola devam etmişti. Reki de hızlı adımlarla peşinden geliyor, sürekli konuşuyordu.
"Homurdanmıyorum dedim. Kabul etsene, homurdanmıyorum."
Langa cevap vermedikçe sinirle dişlerini birbirine sürtüyordu.
"Sözünü geri alır mısın? Homurdanmıyorum."
En sonunda Reki'nin evine geldiklerinde Langa ona doğru dönüp bir eliyle evi gösterdi. Reki konuşmaktan geldiklerini bile anlamamıştı.
"Bunu sonra görüşeceğiz, kaçamazsın." İşaret parmağını havada sallayarak konuştuğunda, Langa havadaki elini tutmuş ve salladığı işaret parmağına en narin öpücüklerinden birini bırakmıştı.
"Git artık, ne çok konuştun."
Reki dil çıkarıp Langa'nın elindeki kaykayı da aldıktan sonra hızla önce garaja girmiş, sonra da Langa'ya el sallayıp cebindeki anahtarla kapıyı açarak eve girmişti.
Langa o gidene kadar gülümseyerek ona baksa da, Reki içeri girdiğinde anında yüzü normale dönmüş ve içinden bir his geri geri gitmesini söylerken evin yolunu tutmuştu.
⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀ ⠀⠀
⠀⠀⠀ ⠀⠀ ⠀ ⠀⠀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sinful children of god | renga
NouvellesBaşka hiçbir şey böyle yakmazken içlerini, birbirlerine dokunmak bunu yapıyorsa eğer o yüzden günah olarak nitelendirmişti insanlar onların ilişkilerini.