Yabancı Adamlar

50 10 8
                                    


Pencereden sızan güneş içeriyi aydınlatıyordu. Dışarda esen tatlı rüzgar hafif bir uğultu yapıyordu. "Günaydın" dedi hala ayılamamış sesiyle Jennie pencerenin önünde duran Rosé'ye. "Hı... Sana da" dedi bıkkın şekilde Rosé. Jennie umursamadı ve mutfağa doğru ilerledi."Ah bileğim..." Jisoo bileğinde hissettiği sızı ile yatakta hafifçe doğruldu ve yanındaki yatakta yatan Lisa'ya döndü. "Ne saklıyorsun? Söyle artık. Sen ve bulmacaların beni deli ediyor..." diyerek mırıldandı. Tam bu sırada odayı basan tatlı koku ikisinin de ilgisini çekmişti. Jisoo Lisa'nın da yardımıyla yataktan kalkıp mutfağa doğru ilerledi. "Günaydın. Bu koku... YOKSA..." "Eveeeet.. Hadi kahvaltıya siz ikiniz ne dikiliyorsunuz orada?" "Bu...bu vişne reçelli pankek mi?" dedi şaşkınlıkla Jisoo. "Evet ben vişne reçelli pankeke bayılırım. Yoksa sen sevmez misin?"dedi Jennie. "H-hayır aksine bayılırım" dedi Jisoo. Dört kız bu konuşmadan sonra yemek yemeye koyuldular. 

"Ah işte bu aradığım lezzet. Son bir kaç gündür kendimizde değildik." Dedi Lisa göbeğini patpatlarken. Jisoo fırsattan istifade konuştu "Hah, kendine olmayan sendin. Dilini yuttun sandım." Lisa sesli bir şekilde yutkundu ama bir şey söylemedi. Kahvaltı masasından kalktılar. Jennie bu sefer kendisinin Rosé ile gideceğini ve Lisa'nın Jisoo'ya göz kulak olmasını söyleyerek Rosé'yi de alıp evden çıktı. Ortamda sessizlik hakimdi. İki kızda sus pus oturuyordu. Lisa ayağa kalktı ve mutfağa ilerledi. "Su ister misin?" Jisoo hayır anlamında kafasını salladı. Lisa suyunu içip geldiğinde Jisoo artık dayanamadı. "Seni anlamıyorum. Bir şeyleri bizden saklıyorsun ve Jennie'nin ukala sırıtışından anladığım kadarıyla o biliyor ama biz bilmiyoruz." Lisa derin bir iç çekti. "Hayır Jennie'yi bilmiyor musun sanki? Sizden sakladığım herhangi bir şey yok. Kafanda komplo teorileri kurma lütfen, hem sizden ne saklayabilirim ki?" "Ben çocuk değilim Lisa daha fazla zorlamayacağım seni ancak her ne saklıyorsan iyi bir nedenin vardır umarım..."dedi sinirle Jisoo. İki kız sessizlikte bir süre oturdular. 

"Ah hadi ama tamam benden sakladığını söylemeyeceksin biliyorum ama sence de beyaz bayrak çekemez miyiz bır süre.Hımm..?"dedi Jisoo "Tamam ama sadece kalkıp burayı terk edip seni yalnız bırakmadığım için olanları unuttuğum için değil" dedi Lisa. Jisoo derin bir iç çekti ve öğleden sonrayı evi temizleyip düzenleyerek geçirdiler. Saat 5 sularında Rosé ve Jennie eve geldi. Jisoo'da daha iyi hissettiği bahanesiyle onlara çay hazırladı. "Daha iyisin sanırım, Jisoo?" Dedi Rosé "Evet daha iyi hissediyorum yarın hep birlikte çıkalım." 

Monotonluğun zirvesinde geçen bir öğleden sonra maalesef öyle devam etmedi. Hep birlikte çimlerin üzerinde hava almaya çıktıklarında Lisa bir anda irkildi. "Biri geliyor!" Kızlar panik olmuştu. Telaşla içeriye girdikleri sırada Jisoo bileği yüzünden yeniden düştü. Rosé kalkmasına yardım ettikten sonra kulübeye girdiler. Jennie telaşla halıyı çekti ve altındaki tozlu kapağı açtı "İçeri!" Evin kapısını kilitledi, pencereleri ve perdeleri kapattı. En sonunda kapak açıkken halıyı kapağın üzerine örttü ve kapağı da kapayıp kilitledi. 

Jisoo'nun ağlayacak derecede canı yanıyordu. Rosé ona yardım etmeye çalışırken Lisa hala olanları kavrayamamıştı. Kapının zorlandığını duydular. Jisoo acıdan inlemeye başlamıştı. Jennie eliyle susun işareti yaptı ve karşıdaki duvara monte edilmiş küçük dolabı gösterdi. Lisa yavaşça dolaba ilerledi ve kapağını açıp içinde bulunan merhemlere göz attı. "Sadece kuru zeytin ve sarımsak var. Aman tanrım bunların yeteceğinden emin değilim. Yukarıdan bir şey alma-" kapının açılma sesiyle sustular. 

Bir erkek sesi geldi. "Ah aptal muhafızlar. Omzun pek iyi görünmüyor. Sanırım burada yakın zamanda biri varmış. Umarım geri dönmezler. Sen şurada yat ben dolapları karıştırıp işe yarar bir şeyler arayacağım." "Tama-ah bu gerçekten acıtıyor, sanırım kusacağım." diğer adam sıkıntıyla söylendi "Ah biraz daha dayanamaz mısın Axel? Cidden hiç sırası değil." "Sanki benim elimde olan bir şeymiş gibi konuşma Darcy." yataktan ses geldiğinde Axel ismindeki adamın uzandığını anladılar. Seslere bakılırsa Darcy dolapları karıştırıyordu.

Jisoo hala inliyordu. Acı vücudunun her yanında hissediliyordu. Dolaptakiler ile yetinmek zorundaydı. Evet bu pek bir etki etmeyecekti ancak az da olsa acısını dindirecekti. Jennie dolabı biraz daha karıştırınca içinden biraz bez parçası çıkmıştı. Hemen merhemi hazırladı ve beze sürüp Jisoo'nun ayağına sardı. "Üzgünüm elimden gelen tek şey bu..." dedi Jennie. Rosé ise hiç konuşmuyor öylece bir Jisoo'nun ayağına bir de kapağa bakıp duruyordu. "Rosé?" dedi Lisa. Rosé aniden konuştu "Özür dilerim ben yaptım bunu ancak hatamı düzelteceğim..." 

Fısıldayarak konuşmak çok zor olsa da yukarıdakilerin onları duymamaları gerekiyordu. Jisoo konuştu "Saçmalama Rosé senin bir suçun yok. Bu seferki gerçekten benim suçumdu. Kendini üzmene gerek yok." O sırada yukarıdaki adamlar yataklara yatmış uykuya dalıyorlardı. Lisa yavaşça fısıldadı "Burada yiyecek bir şey yok. Mecburen yukarı çıkıp alacağız. Jennie ve ben gitmeye çalışalım. Siz burada kalı-" "Hayır. Riske girmeye gerek yok. Şuan çok aç değiliz. Sabahın erken saatlerinde gitmek daha mantıklı."  dedi Jisoo. Haklıydı da. Yerdeki eski minderlerle ilk önce Jisoo'ya bir yatak yaptılar. Sonra geriye kalan minderlerden iki tane daha yatak yapıp nöbetleşe uyudular. 

Sabah saat 4'ü gösterdiğinde nöbetçi olan Lisa Jennie'yi hafifçe sarstı. Jennie uyanır uyanmaz da eliyle ağzını kapattı. Jennie kendine geldiğinde Lisa elini çekti ve o da yavaşça doğruldu. "Şimdi mi?" "Evet. Hadi." Yarım saatlerini kapağı sessiz açmaya uğraşarak geçirdiler. Sonunda eve çıktıklarında Jennie hızla dolapta ne kadar yiyecek varsa yarısından fazlasını aldı. Lisa ise merhem almıştı. Kıyafetlerin olduğu bavulu da alıp aşağı inecekken çok ani bir şey oldu...

***************************************************************************************

Biliyoruz kısa oldu ama bir dahaki bölüm daha uzun olacak. Şimdilik hoşçakalııın <3

Inside The CastleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin