Silent of Scream-New Friend

116 8 1
                                        

Merhaba, hikayeye başlıyorum ve ilk bölümü yayınlıyorum. Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum, umarım beğenirsiniz!
× × × × × × × ×

Sabah güzel ve sıcacık yatağımdan kalktım. Baş ucumda titreyip duran telefona baktım fakat onu almaya üşendim. Ama, yavaşça doğrulup telefona eğildim ve kimin aradığına baktım.

*Everything calls you*

Telefonu açmadan önce saate baktım, saat 08.20 idi. Kahretsin ki Ashton bana çok kızacaktı, çünkü her sabah aynı saatte sözleşmezsek o gün ondan çok büyük azar işitiyordum. Korkarak da olsa telefonu açtım.

"BLAIR?! Neredesin Tanrı aşkına, saat kaç oldu?"

"Ashton, sakin ol! Uyuya kalmışım..."

"Meraktan geberiyordum kızım, neredesin?!"

"Sakinleş, iyiyim ben sadece biraz başım ağrıyor bu yüzden uyuya kalmışım.."

"Kapının önüne çıkmak için sadece 5 dakikan var."

"Ash-"

"60, 59, 58, 57.. Dakika dakika saymaya başladım. 54, 53.."

"Pekala pekala, biraz bekle. Giyinip çıkıyorum."

Telefonu kapattıktan sonra odamdaki aynanın karşısına geçtim ve sarı saçlarımın uçlarındaki mor bukleleri güzelce düzelttim. Daha sonra siyah yırtık kotumu ve üzerime bol siyah bir tişört giyerek tembel benden çıkıp kendi benliğime büründüm. Ayağıma siyah Vans'larımı giydim ve banyoya koşar adımlarla yol aldım çünkü emin olun beklerken sinirlenmiş bir Ashton'dan daha kötü bir şey olamaz. Banyoya gelince dişlerimi fırçaladım ve parfüm sıktım. Daha sonra yüzüme ve ellerime krem sürdükten sonra çantamı alıp kapıya koştum.

Her zamanki gibi kahvaltı yapmadım. Çünkü babam ve "tek gecelik" sevgilisini rahatsız etmek istemedim. Keşke benimde her genç kız gibi normal bir hayatım olsa. Sabahları kapımı yumruklayarak beni uyandırmaya çalışan, daha sonra yumurta yemem için zorlayan ve bana bir kahvaltı hazırlayan annem olması için nelerimi vermezdim..

Kapıdan çıktım ve kapıyı kapattım. Karşımda endişeli gözlerle arabaya yaslanıp beni bekleyen bir Ashton ve sarı saçlı, mavi gözlü çocuk ile karşılaştım.

"Blair, neredesin?"

"Geldim işte Ashton, uyuya kalmışım."

"Ne demek uyuya kaldım? Meraktan deliye döndüm. Sabahtan beri seni arayıp mesaj atıyorum, senin derdin ne?" diye çıkıştı Ashton. Aslında bu kadar abartmasını beklemiyordum. Tamam endişelenirdi, biliyorum ama bu kadar değil.

"Ashton, üzgünüm.. Ben.." Attığı 25 endişeli mesajı okuduktan sonra telefonumu kapattım ve cümleme devam ettim.

"Yani, gerçekten özür dilerim. Bu kadar endişeleneceğini düşünmemiştim.. Yani kimse beni bu kadar merak etmez."

"O ne demek Blair?! Kahvaltı yaptın mı? İlaçlarını içtin mi? Hayır, Blair Azura McClain, ciddi bir cezayı hak ediyorsunuz."

"Ashton, özür dilerim, üstüme gelme!" derken dudaklarımın ıslanması ile ağladığımı yeni fark ediyordum.

"Blair, kapınızı kıracaktım! Baban nerede senin?!"

"Bağırma bu kadar Ashton, uyuya kaldım diyor işte." diye beni savundu sarı saçlı çocuk.

"Babam mı?" Elimin tersiyle gözlerimi sildim. "Babam, her gece lanet olası farklı bir sürtük ile geliyor. Sabahlıyor. Sabaha kadar seslerden uyuyamıyorum, üstüne yetmiyormuş gibi sinirden krizlerim geliyor, çok mutluyum Ashton, sevgi dolu bir ailem, sabah bana kahvaltı yapmam için kahvaltı hazırlayan güzeller güzeli bir annem var!"

Ne olduğunu bile anlamadan koşmaya başladım, sadece uzaklaşmak yalnız kalmak istiyordum. Ne okula gitmek ne de  o lanet olası derslere girmek istiyordum.

"Blair, Blair bekle!" diye bağırarak arkamdan koşuyordu Ashton.

"Yalnız bırak beni!" diye karşılık vermek istemiştim fakat bir taşa takılıp düştüğümde avucumdaki kırmızı sıvı ve yanma hissi ile göz yaşlarıma hıçkırıklar da eklendi. Ashton'ın şefkatli, sıcak ve bir o kadar da kaslı kolları beni sarınca, 'Ah evet, işte bana güven verebilen tek erkek.' diye içimden geçirmeden edemedim.

"Bırak beni Ashton!" diye yalvarırcasına çırpındım.

"Geçti bebeğim, geçti. Ben çok üzgünüm, bilmiyormuş gibi ileri geri konuştum.." Soğuk parmak uçları özür dilercesine adeta saçlarımın arasında dans ediyordu. Sadece ağlamak istiyordum, ve omuzunda ağlayacağım tek kişi şuan Ashton idi. Kollarımı boynuna doladım ve kafamı boynuna gömüp ağladım. Ağladım ama kimse bana ağlama demedi, beni yalnız bıraktı, tamsa olması gibi. Sadece yerden yükseldiğimi ve bacaklarımda parmaklarının yaptığı baskıyı hissettim. Beni kucağına alıp arabaya kadar taşıdı, sarı saçlı arkadaşı ise kapıyı açıp binmemizi sağladı. Ashton beni oturttu ve yanıma kendisi oturdu. Sarı saçlı çocuk çoktan arabayı çalıştırmıştı.

Okula kadar ürkütücü sessizlik devam etti. İşte, sessizliğin çığlıkları. Okula geldiğimizde ben ve sarı kafa sınıfa yürürdük. Sanırım benim sınıfımdaydı. Sınıfa kadar da konuşmadık, daha dersin başlamasına vardı. Sarı kafa, -sıkıldığını yüz ifadesinden anlayabiliyordum- konuşmaya başladı.

"Ben Luke. Luke Robert Hemmings. Ashton'ın kuzeniyim ve Almanya'dan geldim. Ashton bana seni çok anlattı, emin ol bu sabah da seni kırmak istemedi." dedi güven verircesine gülümserken. Cevap vermeden önce onun beni ona anlatmasına gülümsedim ve bu sırada ağzımdan küçük bir hıçkırık kaçtı. Konuşmak için ağlamaktan kızarmış olduğum gözlerimi Luke'a diktim ve onun da gülümsediğini gördüm.

"Bende Blair, Blair Azura McClain. Ashton genelde Blair der, sen istersen Azura da diyebilirsin. Bende annesi ve babası yok sayılan ve küçük krizler geçiren bir genç kızım." gülümsedim.

Bayan Grande derse girince ikimizde tahtaya döndük, o sırada kapı çalındı. Ve içeriye girenle gözlerim yuvalarından fırlar iken, ağzımda bir karış açılmıştı. Luke bunu fark etmiş olacak ki hemen bir soru yöneltti.

"Onu tanıyor musun?"

"Ah, baş belası."

× × × × × × × ×

Burada yeni bir karakter giriyor, bu karakter için Dylan Sprouse kullanacağım. Umarım beğenirsiniz!

Silent Of ScreamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin