Minik kız titreyen kirpiklerini karşısındaki abisine çevirdi. Annesi ve babası hala gelmemişti. Ne zaman geleceklerdi? Küçük kalbi acımaya başlamıştı. İlk defa hissettiği bu şeyi anlamlandıramıyordu. Korkuyordu ve midesi bulanıyordu. Karşısındaki onun öz abisi değildi, bunu biliyordu. Babası da öz babası değildi. Bunu da biliyordu. Babası güzelce açıklamıştı çünkü ona.
''Sen benim tek babamsın. Bunu hiçbir şey değiştiremez ki!'' diye şakımıştı ince sesiyle. Şeref ise gülümseyerek kızının saçlarına öpücük kondurmuştu.
''Sen de benim kızımsın. Bunu kimse değiştiremez. Seni tüm babalardan daha çok seveceğim, daha çok koruyacağım. Kimsenin canını yakmasına izin vermeyeceğim.''
Küçük Dila, o zamanlar geleceği bilseydi yine de babasına karşı böyle sevgi dolu olur muydu?
Evet, olurdu. Çünkü o herkesin içindeki iyiliği görürdü sadece.
Küçük bedeninin karşısında duran abisinde de sadece iyi olanı görüyordu. Kötü bir şey aklına gelmiyordu. Sadece oyun oynuyorlardı ki! Ama.. O zaman mutlu olması gerekmez miydi? Niye korkuyor gibiydi?
''Hadi ama kardeşim, bak çilekli şekerlerden de aldım. Kazanan daha çok yiyecek. Kimseye anlatmazsan haftaya daha çok getireceğim.''
''Ama o kadar parayı nasıl alıyorsun ki?'' demişti masumca üzerinde kalan atletin etek kısmına parmaklarını geçirirken. ''Paran çok mu var senin?''
''Evet. Ben senden büyüğüm diye daha büyük para alıyorum. Hadi çıkar kalanları da. Bak süremiz azalıyor!''
Kafasını eğdi küçük Dila. Saçları yüzüne gelirken kulaklarının arkasına sıkıştırdı yavaşça. Çıkardı atletini. Abisi hızla çekti fotoğrafını. Dila dudaklarını büzerek ayaklarına baktı. Sadece annesinin yanında böyle kalıyordu. Ama abisinin yanında da bir şey olmazdı, değil mi? Abisiydi sonuçta.
Acıyla inledi saçlarındaki parmaklarla. Bir anda şu ana dönüş yapmasıyla gözünden yaşlar akmaya başlamıştı. O anda kalması mı iyiydi şu ana dönmesi mi karar verememişti.
''Senden istediğimi almadan ölmene izin vereceğimi mi sandın? Orospu!'' Saçlarını sertçe çekerek boynunu o camdan uzaklaştıran adam haykırdı yüzüne doğru. Dila vücudundaki titremeye teslim olmuş bir şekilde gözlerindeki yaşların akmasına izin verdi.
Güçsüzdü, acizdi ve korkuyordu.
Tekrar yaşamayı kaldıramazdı. Bu pisliği onca yıl geçmesine rağmen silememişti vücudundan... Eğer şimdi de olursa... Yaşayamazdı.
''Öldür beni.'' diye fısıldadı acıyla. ''Lütfen...''
''Daha yalvaracağın kısma gelmemiştik. Hızlı mı seviyorsun yoksa?'' Adamın pis iması ve kahkahası ile yüzünü buruşturdu. Saçlarını ondan kurtarmaya çalıştı ama adam yüzünü kızın ortaya çıkan boynuna gömdü. Dila çığlık atarak diğer eliyle adamı itmeye çalışırken kelepçeli olan elini hissetmiyordu artık. Gözlerini açmaya çalıştı ama yaşlardan göremiyordu.
''Bana dokunma, her istediğini yaparım. Lütfen...''
''Bu kokuyu soludum artık, bir daha bırakmam güzelim.''
Çığlık atarak ayaklarıyla debelendi yatağın kenarına sırtı dayalıyken. Adamın göbeği, üzerinde ona baskı yapıyordu ve nefes alamıyordu. ''Tekrar olmaz.'' diye mırıldandı. ''Tekrar yaşayamam.'' Zorla gözlerini tavandan yere doğru çevirdi. Kırılan cam parçalarına ulaşamazdı. Yutkunarak duvara çevirdi bakışlarını. Kamçıları gördü. Adam, parmaklarını gevşetirken iğrenç nefesleri kadının boynundan çenesine çıkmıştı. Sigara ve viski kokan nefesi duymasıyla öğürdü Dila. Adam kendini geriye çekerken ellerini kızın bileğine götürdü. O cam parçasını zorla alırken daha da zarar vermişti Dila'nın avucuna.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🔗Şeb-i Yelda
Ficción GeneralKaranlık... Aydınlık... Birbirlerinin zıttı olan iki oluşum ya da olmayışım. Biri varlık iken biri yokluk. Biri umut iken biri korku. Biri kaçmak iken biri yüzleşmek. Biri sırlarla dolu bir gizem iken biri sadeliklerle dolu bir sıradan. Şeb-i...