Terkedilmiş Arkadaş.

88 4 0
                                    

 Rüya ile birbirimizi düşürme çabaları içinde sokağın sonuna yaklaşmıştık. Başımı sağa çevirip sarışınımın evine baktım. Hafta sonu bu saatlerde evde olduğunu görmemiştim hiç. Belki de tüm gün uyuyordu. Bilemiyorum sarışınım biraz garip bir kız. O küçük bedeninin bahçedeki salıncağın üzerinde olduğunu gördüğümde şaşırmıştım. Hafifçe sallanarak kitap okuyordu. Asi sarı tutamları kulağının arkasında durmamak çin isyan çıkarmış ve çıkardıkları isyanı kazanmış olmalılar ki yüzünün önüne düşmüştü. Ama tabi ki saç tutamları kendiisi kadar asi olamazdı. Yüzünün önüne düşen saç tutamlarını tekrar kulağının arkasına sıkıştırdığında büyük, siyah çerçeveli bir gözlük taktığını gördüm. Güzelliğine gülümsedim. Ben onu büyülenmişçesine izliyorken kafama sert bir tokat yedim.  Güzel manzaranın büyüsünü  kaybetmesiyle  bakışlarımı yanımdaki bir diğer asi sarışına çevirdim. "Yavaş kes istersen." Rüya'nın bu gereksiz kıskançlığına gözlerimi devirdim. "Gel buraya sarışın." Rüya'yı tekrar kolumun altına aldım. "Nereye gidiyoruz ?" diye sordum köşeyi döndüğümüzde."Bodrumda bizimkiler.  Depresyon modunda bir arkadaşımız var." 

"Yine mi?" sorumun arkasında kısık bir kıkırtı çıkardım.

"Yine. Terkedildi." 

"Imm bu kaçıncı ? 3 mü ? 4?" diye dalga geçtiğimde Rüya hemen cevap verdi. "7."

"Abartıyosun."

"Çok ciddiyim."

  Eski, terkedilmiş apartmanın önüne gelene kadar Berkay'ın terk edilme olayı hakkında konuştuk. Bodrum bu apartmanın zemin katındaydı. Küçükken Rüya ile bulmuştuk burayı. İçerisi ışık aldığından aydınlık olurdu. Ailelerimizin de yardımıyla orayı temizlemiş düzenlemiştik. Rüya'nın babası daha güvenli olması için  kapıyı değiştirmişti. Annemler yenilerini aldığında kapının önüne çıkardıkları ocaklı fırını ve buzdolabınıda buraya almıştık. Bir çift kişilikyatak, iki  de çekyat vardı. Hepimizin eşyasının bulunduğu bir gardolabımız vardı. Duvara montelenmiş bir televizyon ve oyun manyağı arkadaşımız için oyun konsolumuzda vardı. Burası bizim yaşam alanımızdı. Kendimizi hayatın sıkıntılarından soyutladığımız bize ait olan, belkide "bizim" diyebildiğimiz tek şeydi. Rüya ile boş apartmanın her zaman açık olan kapısından girdik ve merdivenlere yöneldik. Burası biraz karanlıktı. "Elini ver." dedim. İnce , uzun parmaklı kusursuz elini tuttum. Önden ilerlemeye başladım. Son merdiven basamağına geldiğimizde etraf daha aydınlıktı. Sağa doğru ilerledim. Önümdeki çelik kapının ardındaki sesleri duyabiliyordum. Elimi cebime attım. Hepimizde olan anahtarı çıkarıp kapıyı açtığımda içerideki gözler bize çevrildi. Başımla kısaca bir selam verip içeri geçtim. Rüya da kapıyı kapatıp Ercan'ın yanına gitti. Hava çok soğuk değildi ama yine de sobayı yakmışlardı. Imm, bir sobamız da var evet. İçerisi sıcak olduğundan hırkamı çıkardım ve rastgele gardolaba tıktım. Gözüm yatakta kollarını ve bacaklarını iki yana açmış, kendinden geçmiş bir biçimde horuldayarak uyuyan Berkay'a takıldı. Terkedilmiş Berkay. Mert'in yanına oturdum. "Hali ne bunun böyle" diye sordum. Ercan'a baktığımda Rüya ile meşgul olduğunu gördüm. Bakışlarımı Mert'e çevirdim. Dudaklarının arasındaki sigarayı yaktı ardından yavaş hareketlerle çakmağı cebine koydu. Dumanı dışarı üfledikten sonra konuştu. "Dün gece uyumamış. Geldi buraya akşamdan kalmaydı zaten. Ağladı, sızladı vurdum uyudu." sesi sona doğru keyiflenmiş ve dudağı yukarı doğru kıvrılmıştı. Parmaklarının arasındaki sigarayı bana uzattığında başımı iki yana salladım. Arada içerdim fakat canım istemiyordu. Sigarayı tekrar dudaklarının arasına koymadan önce sordu "Senin kızdan ne haber?"  Aklıma bu sabahki görüntüsü gelince gülümsedim. "Aynı işte. Bugün gördüm onu. Kitap okuyordu. Büyük siyah bir gözlük takmıştı. O kadar güzeldi ki. Sonra Rüya geçirdi kafama bi tane." Bakışlarımı yerden kaldırıp Mert'e baktığımda kaşlarını çatmıştı. Sigarasının külünü yere silkeledi. "Hazal'ın kitap okuduğunu bilmiyordum ve senin onu izlemekten zevk aldığınıda"  Kaşlarımı çattım. "Hazal ne alaka ya?" dedim. "Senin kız ya hani. Hazal. Sevgilin." dedi Mert. Son iki kelimeyi bastırarak söylemişti. Sahi, sevgilim vardı benim. Başkalarının yatağından kalkıp  benim yanıma gelen sadık (!) sevgilim. Burun kemerimi sıktım ve başımı iki yana salladım. "Sıla'dan bahsediyordum." dedim derin bir nefes verdikten sonra. "Hatırladım şu," İzmariti yere atıp ayağıyla söndürdü ve devam etti " havalı sarışın hatun. Başımla onayladım. "Hani şu güzel olan." konuya dahil olan Ercan'a çevirdim bakışlarımı."Hıhım, evet güzel olan." diye mırıldandım. Konu Sıla olunca sesim istemsizce çaresiz bir tona bürünüyordu. Boğazım kuruyor yutkunamıyordum. Düzgün düşünemiyordum. Büyük bir  umutsuzluk bedenimi sararken kendimi, kendime acırken buluyordum.

   Anahtar sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Alya elinde poşetlerle içeri girdi. Kapıyı kapattığında başını kapıya dayadı ve gözlerini kapadı. "Söyleseydin yardıma gelirdim" Mert poşetleri almak için kalktığında  Alya'yı azarladı."Ağır değiller. Ben" derin bir nefes aldı "Beni köpekler kovaladı da". Kahkalarımız odayı doldurdu.Mert poşetleri karşılıklı duran iki çekyatın arasındaki ahşap sehpaya koydu. İçinden iki bira aldı ve birini açtıktan sonra Ercan'a uzattı. Rüya içindeki çocuğa engel olamayıp yerinden fırladı ve poşetleri karıştırmaya başladı. Yüzündeki kocaman sırıtış benide gülümsetti. Bir paket jelibonu bulduğunda gözleri mutlulukla parladı. Paketi alıp sevgilisinin yanına oturdu. Ercan Rüya'nın kulağına birşeyler fısıldadı. Rüya'nın kızaran yanakları ve kısık kıkırtısından utandığını anladım. "Çok tatlısınız." Alya montunu çıkarırken homurdandı. "Evet, vıcık vıcık." diye  Alya'ya katıldım."Midemi bulandırıyosunuz." Mert herzamanki suratsız haliyle söylendiğinde Ercan ona orta parmağıyla cevap verdi. Alya yanıma gelip kollarını boynuma doladığında sarılmasına karşılık verdim. Geri çekildiğinde ellerimi yanaklarına koydum. "Donmuşsun" dedim. Yankları ve burnu kızarmıştı. Bu haliyle çok sevimliydi. Omuz silkti ve poşetlerden birine uzandı. İçinden vişneli meyvesuyu çıkarıp bana uzattı. Kendisine de bir çikolatalı süt aldı. "Nasılsın" diye sordu pipetini açarken. "İyiyim. sen?" dedim. "İyiyim" dedi. Mert sigarasını yakıp hırkasını giydiğinde Ercan "Nereye lan"  diye sordu. "İşemeye." cevap verdikten sonra çıktı, arkasından kapıyı kapattı. Ayakkabılarımı çıkardım ve çekyata uzandım. Bacaklarımı Alya'nın kucağına çaprazlayarak uzattım. "Ah, Mordecai mı? Çok sevimli"  diyerek güldüğünde çoraplarımdan bahsettiğini biliyordum. "Dostum seni okulun basket takımına aldığım için pişman olmaya başladım." Ercan'a orta parmağımı gösterdim. "Kapa çeneni. Onları seviyorum." diye söylendim. Ercan cevap vermek için ağzını açtığında Rüya onun ağzına bir jelibon tıkarak susturdu. "Seni seviyorum." dedim sarışınıma. Karşılık olarak bana öpücük gönderdi. Alya'da siyah botlarını çıkarıp bağdaş kurarak oturdu.Yerdeki kumandaya uzandım. Ben televizyonda izlenmeye değer bir şey ararken Mert gelmişti. Kapıyı açtığında içeri gireen soğukla ürperdim. Mert hırkasını çıkarıp Alya'nın suratına fırlattı."Hayvansın" Mert Alya'nın tepkisine gülümsedi. Ardından Rüya'nın yanındaki yerine oturdu.Bira şişesini dudaklarına götürürken Alya'ya göz kırptı. Bir çizgi gilm kanalında Adventure Time gözüme çarptığında orada kaldım. "Ciddi olamazsın." Mert homurdandığında gözlerimi devirdim."Dostum bacakları uzayan köpek mi? Hadi ama" çizgi filmimle dalga geçen kişi Ercan'dan başkası değildi. Onu duymamazlıktan geldim ve meyve suyumdan büyük yudumlar aldım.  "Acaba uzayan tek şey..." ve Mert Alya tarafından kafasına atılan meyvesuyu kutusu sebebiyle cümlesini tamamlayamadı.İma etmek istediği şeyin iğrençliğiyle yüzümü buruşturdum. Yine de içimden gelen gülme isteğimi bastıramamıştım. Klasik erkek muhabbetleriydi ve biz genelde bu iğrenç şeylere gülerdik. İğrençti ama gülüyorduk işte. Pek normal varlıklar olduğumuz söylenemezdi.

   Arka taraftan gelen inleme sesiyle hafif doğruldum ve yatakta oturmuş başını ovuşturan Berkay'a baktım. Dehşet bir baş ağrısı çektiğinden emindim. Tekrar eski pozisyonuma döndüm. "Aşkım nasılsın?" Mert birasını Berkay'a doğru kaldırdı. "Başım, başım ağrıyor" diye sızlandı Berkay. "Selam terkedilmiş." dedim gülerek. "Amına koyım senin." diye mırıldandı. "Gel aşkım gel sen. Kıyamam ben sana." Berkay ayaklarını yere sürterek Mert'in yanına gitti. Başını omzuna koydu ve kapalı gözlerle etrafı inceledi. Götümdeki titreşimle bir an sıçradım. Ardından telefonumu arka cebimden çıkararak kimin aradığına baktım. "Sikeyim amına koyım."

 Bölüm geciktiği için üzgünüm. Umarım beğenirsiniz. Öptüm.

Multimedia'da Sıla var.

Bendeki Sen.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin