Bölüm 7

18 6 1
                                    


Serena da yatağında doğruldu ve Zoe'ye baktı. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.

"Düşünüyorum da Zoe bu çok garip. Büyükbaba'nın söyledikleri. Ben onu birisine benzetince kahramanın on yıldır görmediklerini ve bu yüzden kahraman ile karşılaşmış olamayacağımı söyledi. Peki Büyükbaba kahramanı on yıldır görmüyorsa ben neden onunla karşılaşmamış olayım ki?"

Kız anlamsız gözlerle Serena'ya bakıyordu.

"Söylediklerinden hiçbir şey anlamadım Serena."

"Kasabalılar on yıldır kahramanı görmüyor olabilir ama ben... Ben kasabanın dışından geldim. Kahramanla Kalos'da ya da başka bir yerde karşılaşmış olabilirim. Neden Büyükbaba bu olasılığı en baştan yok saydı ki? Sanki bize söylemediği bir şey var."

"Bilemiyorum Serena ama Büyükbaba kötü bir insan değildir. Haydi yatalım."

Sabah kahvaltıdan sonra Serena yine kendisini kahramanın resminin önünde buldu. Ash'e o kadar benziyordu ki. Benzer bir durumda Ash de kahraman gibi mi yapardı? Evet, tanıdığı Ash kesinlikle öyle yapardı. Bu kadar fazla ortak yönün olması düşündürücüydü. Bu sırada Alex ve Zoe'nin yanına geldiğini fark etmemişti. Alex koluna dokununca irkildi. Alex bir elini ağzına dayayıp Serena'yı kendine çekti ve kulağına fısıldadı.

"Ben o mağaranın yerini biliyorum Serena."

***

Kasabadan ayrılalı yarım saat kadar geçmişti ve bir ormanın içindeydiler. Alex kendinden emin adımlarla en önde yürüyordu bir yandan da mağarayı nasıl keşfettiğini anlatıyordu.

"Bir gün ormanda Minun ile mantar ararken Büyükbaba'yı fark ettim. Ona seslendim ama beni duymadı. Daha sonra takip etmeye başladım ve beni mağaranın ağzına kadar götürdü. O gün mağaraya girmedim ama bir hafta sonra mağarada ne olduğunu o kadar çok merak ettim ki içeriyi keşfetmeye karar verdim."

Alex'in cesareti Zoe'yi şaşırtmıştı.

"Vay canına Alex! Peki hiç korkmadın mı?"

"Korkmak mı? Minun yanımdayken asla korkmam."

Serena mağaranın içini merak ediyordu. Orada kahramana ait bir ipucu bulmayı amaçlıyordu. Bu yüzden mağaraya varmadan Alex'in bildiği her şeyi öğrenmek istiyordu.

"İçeride ne vardı Alex?"

"Ee... Sanırım hiçbir şey."

Zoe şaşırmıştı.

"O zaman neden gidiyoruz ki?"

Serena kısaca açıkladı.

"İçeriyi iyice araştırırsak belki kahramanla ilgili bir ipucu bulabiliriz Zoe. Bu sence de muhteşem olmaz mı?"

Alex devam etti.

"İçeri girince bir süre yürüyorsun. Her tarafta sarkıtlar ve dikitler var. Sütunlar bile var. Sonra o kadar karanlık oluyor ki Minun'ın kıvılcımları olmasa hiçbir şey göremezsin. Mağaranın sonunda ise bir göl var. Karanlık ve soğuk bir göl. Belki de bu yüzden oraya Soğuk Mağara diyorlardır."

Kasabadan ayrıldıktan bir buçuk saat sonra mağaraya ulaştılar. Mağaranın girişi öyle bir yerdeydi ki Alex olmasa Serena'nın burasını bulması günler belki de haftalar alırdı.

İçerisi tıpkı Alex'in anlattığı gibi sarkık, dikit ve sütunlarla doluydu. Serena, Braixen'i kendine ışık sağlaması için dışarı çağırdı. Pokemonu kuyruğundaki çubuğu tutuşturup meşale gibi kullanarak yolu aydınlattı. Alex çok keyifli görünüyordu.

"Mağaralarda bir çok değerli taş bulunduğunu duydum. Mega verim taşları da bulunabiliyormuş. Söylesene Serena sen de mega evrim taşlarını bir mağarada mı buldun?"

"Umm... Sanırım bu soruyu yanıtlamanın sırası değil Alex."

Serena etrafına o kadar çok odaklanmıştı ki şu an Steven Stone'un verdiği tavsiye üzerine gittiği kazı alanını ve toz toprak içinde geçen üç haftasını hatırlamak istemiyordu. Derken mağaranın sonundaki geniş açıklığa geldiler. Burası geniş bir salonu andırıyordu. Tabandaki karanlık sıvı da su olmalıydı. İşte başarmışlardı. Göle ulaşmışlardı ama görünürde kahramanla ilgili herhangi bir ipucu yoktu. Mağaraya gireli beri biraz tedirgin olan Zoe sürekli aklını kurcalayan soruyu sordu.

"Ya... Ya gölün dibinde bir canavar varsa?"

Bu soru Alex'i güldürdü.

"Hahaha... Gölün suyu o kadar soğuk ki içinde hiçbir canlı yaşayamaz."

Serena uzun zaman içeriyi didik didik inceledi. Birşeyler olmalıydı. Herhangi bir şey. Bu sırada Zoe'nin de tedirginliği geçmiş Plusle ile oynamaya başlamıştı. Alex ise sıkılmış görünüyordu.

Bir süre sonra Serena ilk tuhaflığı fark etti. Tam karşısındaki mağara duvarı ilginç görünüyordu. Sanki uzun zaman önce orada bir göçük olmuştu. Hatta taşların durumuna bakılırsa birisi oraya taş yığmışa benziyordu. Her durumda ilginçti. Elini hemen bir poketopuna attı.

"Pancham! Dışarı gel ve karşıdaki kayalara arm trust kullan!"

Pancham'ın vuruşları kayaları pek ekilemedi ama bu ani hareketlilik Alex ve Zoe'yi de heyecanlandırmıştı.

"Pekala biz de başka bir yol deneriz. Braxien kayalara flamethrower kullan ve onları iyice ısıt. Ve sen de dışarı gel Slyveon!"

Çocuklar neler olacak diye merakla izlerken Braxien kayaları kıpkırmızı oluncaya kadar ısıttı.

"Şimdi Slyveon fairy wind ile gölün sularından bir dalga oluştur ve kayalara çarptır!"

Fairy wind karanlık sulardan büyük bir dalga oluşturdu ve dalga ısınan kayalara çarptı. Çarpışmayla beraber dev bir buhar bulutu oluştu ve bulutun içinden kayaların patlama sesleri duyuldu. Bulut dağıldığında kayaların olduğu yerde büyük bir tünel ağzı vardı. Serena doğru tahmin etmişti ve gülümsüyordu. Çocuklar ise hayretle bir tünel ağzına bir Serena'ya bakıyorlardı.

Serena, Festival ve Kasabanın KahramanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin