18; güzel şeyler

3.8K 449 177
                                    

  "Baba?"

Sabah olup da babası ayrı bir odaya alındığında – odayı bir başka hastayla paylaşıyordu – Taehyung Seokjin-ie hyung'unu ve Jungkook'u koridorda bırakıp heyecanla odaya girmişti. Diğer hastanın refakatçisinin bakışları şaşkınlıkla genç adama dönse de Taehyung'un ilgisi tamamen babasının üzerindeydi, Kim Taeho'ysa yataktan kalkmaya çalışmış, yanına ulaşan oğluna tutunmuştu. "Taehyung!"

"Babacığım," Burnunu çekerek yatağın kenarına oturdu ve beklemeden babasına doğru eğilip yanağına sulu bir öpücük bıraktı. "Geldim."

"Oğlum," Babası şimdi ona zorlukla da olsa sarılmış, içli içli ağlamaya başlamıştı. "Kim Taehyung..."

"Baba, ağlama," Kendini az da olsa geriye çekip babasının gözyaşlarını silmeye başladı, kendi gözleri de dolu doluydu. "Yorulmaman gerekiyor, doktor beni bir daha odaya sokmaz bak..." Bakışları babasının şiş suratında, saçları döküldüğü için iyice açılan kelinde gezindi. "Ben iyiyim."

"Taehyung, ben sandım ki-"

"Geldim." diye tekrarladı gülümseyerek. "Kurtuldum. Hiçbir şeyim yok."

"Şükürler olsun," Babası burnunu çekerken dudaklarını büzerek gülümsemeye çalışmıştı. "Televizyonda o kanal açıktı, hava durumuna bakacaktım..."

"Biliyorum, biliyorum." Yatakta iyice doğrulup babasının yastığını düzeltti. "Eşyalarım yandı sadece, gerçekten. Benim hiçbir şeyim yok." Babasının başını salladığını görünce beklemeden devam etmişti. "Pasaportum yandığı için geç geldim."

Kim Taeho derin bir nefes aldı. "İyi. Yansın. Bir daha gitme."

Taehyung'un gülümsemesi dondu yüzünde, yine de babasına belli etmemek için kendini çabucak toparlamış ve parmaklarını yanağında gezdirmişti. "O Bay Jeon'a da iki çift lafım var," Babasının kaşları çatılmıştı, sinirli olsa da Taehyung'un gözüne çok tatlı geliyordu. "Oğlumu sokmadığı tehlike kalmadı, minnet duygumuzu böyle sömürecektiyse-"

"Baba-"

"Taehyung, seneye emekli oluyorum." dedi babası. "Toplu bir para alacağım, tamam mı? Onlara veririz, kapatırız borcumuzu. Bir daha kimsenin işini sen-"

"Baba, şimdi bunları düşünmenin sırası mı?" diye sordu yalvarırcasına. "Bir an önce iyileşmen ve evimize gitmemiz lazım, senin uğraştığın şeylere bak."

"Sen o çocuğun çığlıklarını duymadın." O çocuk derken Jungkook'tan bahsettiğini biliyordu Taehyung, yine de babasının lafını bölmedi. "Bunları düşünmenin tam sırası. Seni arayıp sordu mu bari?"

Taehyung yutkundu.

"Al işte, gördün mü?" Babası her an biraz daha sinirleniyor gibiydi. "Bir daha onlarla görüşmeni istemiyorum, anlıyor musun, Taehyung-ah? O oğlanı da rahat bırak, babasından kaçtıysa vardır bir bildiği."

"Birkaç ay önce öyle demiyordun."

"Birkaç ay önce dizimin dibindeydin." diye karşılık verdi Kim Taeho. "En büyük derdim eve sigara kokarak gelmendi."

Derin bir nefes aldı. "Bunları sonra konuşalım. Bir daha Bay Jeon'un işlerini yapmayacağım. Tamam mı?"

Babası rahat bir tavırla yastığa koydu başını. "Tamam." Bakışları oğlunun yüzünde özlemle gezinmiş ve dudaklarına buruk bir gülümseme yayılmıştı, elini kaldırıp Taehyung'un yüzünü avuçladı. "Sen benim her şeyimsin."

"Baba~" Taehyung mızmızlanarak başını babasının omzuna bastırdı.

**

the boarding house // taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin