3; capricorn

4.9K 621 180
                                    

bölüm sonunda okumanızı istediğim bir not var :')  






"Taehyung-ie?" Seokjin dünyanın diğer ucunda aramasını yanıtlarken Taehyung birkaç saat önce yerleştiği otel odasının balkonunda sigarasını yakıyordu. "Saat orada çok geç değil mi?"

"Uyuyamadım." diye itiraf etti Taehyung. "Bütün planlar suya düştü, hyung."

Sonra da her şeyi anlatmaya başladı. Maddie'nin kapıyı yüzüne çarptığını söylediği an Seokjin hattın diğer ucunda öfkeyle solumuştu. "Kesin Jungkook'a anlatmıştır ve o da çoktan bir şeyler döndüğünü çakmıştır." diye ekledi Taehyung.

"Junghyun-ssi seni aradı mı?"

"Hayır."

"O zaman kız daha ötmemiş." diye karşılık verdi Seokjin, mantıklı düşünmeye çalışarak. "Öyle olsaydı çocuk abisini arayıp hesap sorardı, abisi de seni arayıp her şeyi eline yüzüne bulaştırdığını söylerdi."

İç geçirerek bakışlarını yağmurlu Londra manzarasında gezdirdi. Hava kararmıştı ama şehrin ışıkları her yerin net bir şekilde görülmesine olanak sağlıyordu. "Taehyung-ie, sakin ol." diye mırıldandı Seokjin yatıştırıcı bir ses tonuyla. "Her şey yoluna girecek. Tek yapman gereken çocuğun güvenini kazanmak, sonra babasının durumunu söylediğinde seni dinleyip Kore'ye dönecektir."

"Güvenini nasıl kazanacağım ki? Bay Jeon-"

"Bay Jeon ölmedi, Taehyung." diye hatırlattı hyung'u. "Doktorlar yıl sonunu göremeyebilir, dedi. Aylar var önünde."

Yaklaşık yarım saat daha konuştular, Kore'de sabah olduğu için Seokjin'in artık hazırlanıp işe gitmesi gerekiyordu ve Taehyung da zaten yolculuğun yorgunluğunu üzerinden atabilmiş değildi. Yarın Jungkook'a yeniden ulaşmaya çalışacaktı ve vücudunun gelecek olan stres için dinç olması gerekiyordu.

**

Ertesi gün otelin restoran kısmına inip kahvaltı yapmaya niyetlendi ama büfedeki hiçbir şey onun damak zevkine göre hazırlanmamıştı, midesine sokabildiği tek şey bir kase, saman tadında mısır gevreği oldu. Havanın dün nasıl olduğunu hatırlayarak sıkıca giyindi ve gri beresini başına geçirerek (son bir ayda saçları az da olsa uzamıştı ama kafa derisi yine de üşüyordu) otelden ayrılmıştı. Yanında sadece sigarası ve nakit parası vardı, diğer eşyalarının hepsini odasında bıraktı zira içinden bir ses bu otelde geçirdiği son gecenin dün akşam olmadığını söylüyordu.

Jeon Jungkook'un kız arkadaşı Maddie'yle birlikte kaldığı apartmanın bulunduğu site, işlek bir cadde üzerindeydi. Dünün aksine sitenin korumaları bugün çevreyi dikkatle süzüyor ve Taehyung o yöne yaklaştığı an içeriye girmeye çalışan birini sorguluyorlardı; anlaşılan Taehyung'un dün misafir olarak girip apartmana yeni taşındım diye yalan söylediği gerçeğinden haberdardılar.

Maddie Jungkook'a söyleyip Junghyun'un Taehyung'u haşlamasına sebep olamamıştı belki ama güvenlik görevlilerini uyardığı belli oluyordu. Taehyung da el mecbur cadde üzerinde sitenin giriş kapısını rahatça gözetleyebileceği bir kafeye oturmuş ve dikkat çekmemeyi umut edercesine kaçamak bakışlarla kapıyı süzmüştü. Yine de dikkat çekmiş gibiydi zira kafenin içinde birkaç kişiyi kendisine bakarken yakaladı. İnsanlar onun ne kadar da yakışıklı olduğuyla ilgileniyordu ama Taehyung'un hayatını mahvetmekte üzerine tanımayan kaygı bozukluğu ona bunu elbette Jungkook için geldiğimi biliyorlar, Jungkook'u kandırıp babasına götüreceğimi biliyorlar diye empoze etmiş ve genç adamın oturduğu yerde ağlamak isteyerek rahatsızca kıpırdanmasına yol açmıştı.

the boarding house // taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin