Gün ışıklarının yüzüne çarpmasıyla , göz kapaklarını açması bir olmuştu. Gece yatağa yattığı ilk andan itibaren bu ışıkları bekliyordu. Uyanmak onun için yeni bir güne başlamak değildi, yeni bir hayata başlamaktı. Yıllardır bu anı bekliyor, babasının ona söz verdiği gibi tüm gerçekleri öğrenmek istiyordu. Diğer insanlardan farklı olmasının sebebini öğrenmeliydi. Sonuçları ne olursa olsun öğrenmeliydi.
Ayağa bir mermi gibi fırlayıp hemen ahşap görünümlü jaluziyi sonuna kadar kaldırdı. Güneş çaba göstermeden odanın içini aydınlığıyla ferahlattı ve tüm eşyalar Atlas'a teşekkür edercesine kendilerini gösterdiler.
Üzerindeki pijamalarını çıkartıp kirli sepetine attıktan sonra yatağını bir asker gibi topladı. Annesizliğin verdiği tecrübe , bunu gayri ihtiyari yapmasını söylüyordu. Çünkü başka çaresi yoktu. Oda istiyordu diğer arkadaşları gibi sabah kalktığında çıkıp gitmeyi fakat , bunu yaparsa döndüğünde karşılaştığı tablo bıraktığıyla aynı olacaktı.
Yaşadığı 16 yıl boyunca babası her an yanında olmuştu. Onu bir nebze olsun bırakmamıştı. Annesinin yokluğunu hissetmemesi için çabalamıştı. Atlas için bu çabası suyla ateş yakmaya çalışmaktan farksızdı. Ne yaparsa yapsın bir annenin yerini dolduramayacaktı. Bunu ikisi de çok iyi biliyordu.
Çıplak bedenini suyun altına soktu ve akan her bir damlayı vücudunda hissetmeye çalışırcasına bekledi. Bu onun için terapiydi. Bedenindeki her bir zerre pörsüyünceye kadar, saatlerce suyun altında kalabilirdi. Fakat bugün öylesine bir gün değildi. Boşa harcayacak bir dakikası bile yoktu ve hemen kendini duşakabinden dışarıya fırlattı. Duvarda asılı olan havlusunu alıp bir güzel kurulandı. Sonrada üstüne karanlığın içinde kaybolmak istercesine siyah ve desensiz bir t-shirt giydi. Altınada standart mavi bir kot pantolon. Artık herkes gibi görünüyordu, farksız ve sıradan. Çıplak ayaklarını umursamadan, korkuluklara tutunarak adeta koşarcasına merdivenlerden aşağı inmeye başladı.
Diğer herkes gibi görünüyordu Atlas. Tüm yaşıtları gibi sıradan ve standart. Fakat bugüne kadar kimse onu çıplak görmemişti. Bir kez bile tatile gitmemiş, okulda spor yaptıktan sonra bir kez bile duşa girmemişti. Zaten arkadaşları bunu sorgulamıyordu. Ne zaman Atlas'la ilgili soru sormaya başlasalar, babası bunu öğreniyor ve hemen başka bir şehre taşınıyorlardı. Artık kaç evleri olduğunu veya kaç kez odasını değiştirdiğini saymayı bırakmıştı. Bunu sorgulamayı bırakalı da seneler olmuştu. Ne de olsa babası ona bir söz vermişti. 16. yaş gününe girdiğinde her şeyin sebebini öğrenecekti.
Aşağı indiğinde Semih, çoktan kahvaltıyı hazırlamaya başlamıştı. Atlası görür görmez her gün olduğu gibi güler yüzle karşılamaktan ziyade, korku dolu bakışları attı. Bunu saniyenin onda biri bir sürede yaptığı için Atlas fark etmedi bile. Sonrasında hemen eski haline döndü.
- Beyefendi bugün tam zamanında uyanmış.
- Eee baba bırakta uyanayım değil mi? Nede olsa bugün benim için çok özel.
- Evet evet. Biliyorum. Bunun için kahvaltını erkenden yapıp hemen okula gitmelisin ki, akşam sana aldığım hediyeyi görebilesin.
- Baba! Sence de hediyelere heyecanlanacak yaşı geçmedim mi?
Semih başına gelecekleri elbette biliyordu fakat oğlunu kandırabileceğini bir nebze olsun düşünmeden edemiyordu. Belki de ona alacağı hediyeyle veya yapacağı bir kaç sürprizle günü geciştirebilirdi. Ama karşısındaki artık küçük bir çocuk değildi. Neredeyse yetişkin olmuş bir bireydi ve yıllardır aradığı sorulara cevap bulmak istiyordu.
- Bana anlatacaklarını sabırsızlıkla bekliyorum. O yüzden bugün okula gitmememin bir sorun olacağını düşünmüyorum.
- Hayır! Hayır! Okula gitmelisin. Akşam olduğunda her şeyi konuşuruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melez
HorrorDiğerleri gibi küçük bir kedi yavrusu sanmıştı. Başına gelecekleri bilmeden kurtardı onu. Sonrasında korkunç ve imkansız bir aşkın içinde buldu kendini. Artık cinlerin elindeydi. Yıllar geçse de bırakmadılar peşini. Şimdiyse tüm olanları oğluna anla...