Bölüm 3

145 20 35
                                    

Yirmi küsur senelik hayatımın adeta bir film şeridi gibi aklımda canlanmasıyla, yüzümdeki buruk ifadeyi silmeye çalışarak adımlarımı hızlandırmak istesem de, aniden görüşümde belirlenen bir kol buna izin vermedi.

"Nereye gittiğini sanıyorsun yabancı? Böyle bir zamanda, her önüne gelen Busan'a elini kolunu sallayarak gelseydi, Kim Krallığı'nın hali şimdikinden daha perişan olurdu."

"Özür dilerim, ama siz kimsiniz?" dedim boyu benden daha kısa olan kadına. Boya olduğu her halinden belli olan sarı kahküllü saçları, sorumla beraber bezmiş suratı yerini sinirli bir surata bırakmıştı. Ancak bu hali çok kısa sürmüş, tepeden tırnağa beni küçümser bir şekilde süzdükten sonra kendine aniden gelen bir güvenle kollarını birbirine bağladı. Sanırım aşağılık kompleksi olan birine benziyordu.

"Benimle böyle konuşma cüretini nereden buluyorsun bilmiyorum ama dua et bugün ters tarafımdan kalkmadım. Adım Shin Ji-min. Yüzbaşı Shin Ji-min. Sorunun karşılığını aldığına göre kendini belirt yabancı. Bütün gün seni bekleyecek değilim." dedi ve karşımda güneş ışınlarının parlattığı gümüşten zırhıyla benden büyük görünmeye çalışmış, küçümseyici bakışlarıyla beni süzmeye devam etmişti. Evet bu kadının kesinlikle aşağılık kompleksi vardı.

"Adım Lalisa Manoban. Busan'a, Gangneung'tan geldim. Gezginim. Diğer krallıklara ait bölgelerde işim bittiğinden dolayı, rotamı güneye doğru çevirmek istedim. Ayriyeten Kraliçe'nin de Busan'ı ziyaret etmek istediğini duydum." demiştim tavırlarına aldanmayarak.

"Not edildi." dedi Yüzbaşı Jimin. Küçümseyici bakışlarını benden çekerek, yanındaki fıçının üstünde duran kağıda alelacele not aldı. İşini hallettikten sonra kağıdı düzensizce aynı yere koydu ve bakışlarını tekrar benimle buluşturdu.

"Not ettiğinize göre artık yoluma gidebilir miyim Yüzbaşı Jimin?"

Sorumla beraber sinirli ifadesini tekrar görmek pek zor olmamıştı. Ancak beni tekrar tepeden tırnağa süzmesiyle sinirli hali aniden yok olmuş, aksine kendince havalı bulduğu bir sırıtma takınmıştı.

"Yeni Kraliçemize karşı oldukça meraklısın sanırım?"

"Evet, Kim Krallığı'nın yeni liderini kendi gözlerimle görmek istedim."

"O zaman Kraliçenin gelişi adına olan kutlamalardan da haberin var, biliyorsun oldukça büyük bir kutlama olacak. Yapılması gereken bir ton iş var."

"Tahmin edebiliyorum, ancak bunu neden benimle paylaşıyorsunuz? Demek istediğiniz nedir Yüzbaşı?"

"Demek istediğim her gün buraya senin gibi tecrübeli, becerikli, eli kılıç tutan savaşçılar gelmiyor." dedi ellerini zırhımın işlemelerinde gezdirerek.

"Yardım etmem gereken bir konu mu var?" dedim aramızdaki mesafeyi açarak, ellerini üstümden çekmesini sağladım.

Ancak Yüzbaşı Jimin, benim aksime bir adım daha atıp aramızdaki mesafeyi tekrardan kısaltarak,

"Aynen öyle. Aslında bir yardım eli hiç de fena olmazdı. Hem de diğer krallıktan gelen bir maceracı için sadece Yeni Kraliçe'yi görmek kulağa pek hoş gelmiyor öyle değil mi?"

"Pekala, size nasıl yardımcı olabilirim Yüzbaşı?" dedim gözlerine bakmaya çalışarak. Aramızdaki yakın mesafe beni oldukça rahatsız ediyordu ancak nihayet gözlerine baktığımda, benim aksime Yüzbaşı'nın gözleri zırhımdaydı. Garuda'nın zırhındaydı. Açıkçası zırh ve kılıcımla bu kadar ilgili olan tek kişi Yüzbaşı Jimin değildi. Gittiğim çoğu yerde zırh ve kılıcımla ilgilenen çok insan vardı. Takas yapmak isteyenlerden tutun, satılık olup olmadığını soran insanlar bile olmuştu. Duyması için öksürüp, sesimi bir tık yükseltme kararı almıştım.

The QueenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin