it only takes two lonely people,
to make it evil.
Garip bir şekilde her şey iyi gidiyordu şu an. Ne gizli bir oda ne de ürkütücü ruh emiciler yoktu bu sene. Belki erken seviniyordu. Sonuçta önlerinde hala tam bilgi sahibi olmadıkları bir turnuva vardı. Bu sefer kazanmak için o değil diğerleri risk alacak gibi duruyordu. Dün gece tüm bunları Ron'la paylaşıp uyumuştu. Ron ne kadar olumlu baksa da Hermione de bu duruma şüpheli yaklaşıyordu. Harry ise ne kadar umutlu olursa olsun bir kısmı hala felaketin beklediğini söylüyordu. Her şeye rağmen beraber ışığı açmayı unutmuyorlardı tabii.Küçük fısıltılar Moody'nin dersi bitirmesiyle gürültüye dönüşmüştü. Ron hemen kapıya yönelirken Hermione kitaplarını toparlıyordu. "Siz beni hiç beklemeyin, kitaplarımı bırakacağım önce." Harry başıyla onayladı. "Tamam o zaman yemekte görüşürüz." diyip Ron'un peşine takıldı. Bazı ders çıkışları cidden kalabalık oluyordu ama bu sefer daha farklı bi topluluk vardı. Sebebini ikisi de o an anlayamasa da yemeklerini yerken anladılar.
Hermione'nin iki arkadaşının yanına oturmasıyla kapının sertçe açılması bir olmuştu. Hogwarts'tan olmadıkları belli olan bir düzine kız öğrenci nazik bir müzik eşliğinde içeriye girdi. Masaların arasından geçerek salonun ortasında durduklarında tüm öğrencilerin gözleri üstlerindeydi. Dansları bitince içeri giren neredeyse Hagrid'in boylarındaki kadın Dumbledore'un yanında durdu.
Başka bir gürültüyle bakışlar yine kapıya çevrilmişti. Az önceki narin dansa zıt olarak daha kaba ve güçlü bir giriş şekliyle yapılı birkaç erkek öğrenci ve arkalarından da okul müdürleri girdi. İki müdür ve Dumbledore kürsüde duruyor, öğrencileriyse önlerinde onları bekliyorlardı. Harry ise dün ismini öğrendiği kıza bakıyordu. Olanlardan büyülenmiş gibi yüzünde sevimli gülümsemesi ve büyümüş gözlerle olanları izliyordu. Dumbledore'un sesiyle Harry dikkatini topladı ve kulak kesildi.
-
"Her şey gittikçe daha heyecanlı hale geliyor. Gördünüz değil mi? Victor Krum bizim okulumuzda ve turnuvaya katılacak!" Neredeyse herkes Ron'un Krum'a olan hayranlığını bilirdi. Oldukça başarılı bir quidditch oyuncusu olmasının yanında yakışıklılığıyla da bilinirdi. Ron'un bu heyecanına Hermione yine ve yine göz devirdi. "Evet Ron, gördük dedik ya. Daha kaç defa soracaksın." Omuz silkerek yanıtladı. "Anlamıyorum sen nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun. Bir kızsın sonuçta ve Krum'a karşı ben bile heyecanlanıyorum." İkili konuşurken o sırada ikizlerde konuşmaya dahil olmuştu.
Harry ikizlere dönerek konuştu. "Siz Ateş Kadehine isminizi atmanın bir yolunu buldunuz mu?" İkisi aynı anda neşeli bir "Elbette!" dedi. "Hazırladığımız şey iki güne hazır olur," Fred'in lafını George tamamladı. "Ve akşamında ismimizi ateş kadehine atarız." Birbirlerine bir beşlik çakıp üçlünün yanından ayrıldılar. İkisinin 'Krum' konulu konuşmasına sonradan dahil olan olan Harry ile bahçeye çıktıklarının pek farkında bile olmadılar.
Konuşa konuşa boş bir yerde dikilirken arkalarından gelen "Potter!" sesiyle konuşmaları kesilmiş üçüde arkalarına dönmüştü. Harry ise daha arkasındakinin kim olduğunu görmesine gerek kalmadan karşılık verdi. "Ne var Malfo-" sözünü tamamlayamadan Cedric'in şaşkın bakışlarına mağruz kaldı. "Kusura bakma, seni Malfoy sandım. Öğrenciler arasında sadece o soyismimle hitap ediyor neredeyse." Cedric anlayışla başını sallarken küçük bir gülümseme sundu. "Sorun değil. O halde bundan sonra sana Harry demeliyim daha uygun değil mi?"
Kuzgun saçlı çocuk küçük bir kıkırtı eşliğinde "Nasıl istersen. Sen ne diyecektin bu arada?" Cedric'in gülümsemesi hafif bir telaşla yüzünden silindi. "Görmüşken selam vermek istedim. Hararetli bir konuşmanın içerisindeydiniz sanırım her zamanki gibi." Harry başını olumsuz anlamda sallarken "Hayır sadece turnuvayı konuşuyorduk. Katılmayı düşünüyor musun sen?" diye sordu. "Evet, evet kesin katılacağım. Böyle bir macera fırsatı kaçmaz diye düşündüm. Neyse ki yaş sınırı varmış. Sen katılacak olsaydın aklımdan bile geçirmezdim."
İki oğlan konuşmalarına devam ederken Ron ve Hermione'de onlara yanaşmıştı. "Merhaba Diggory." kısa bir selamdan sonra arkadaşına döndü ve devam etti. "Harry biz Ronald ile kütüphaneye geçiyoruz. Sohbetiniz bitince gelirsin olur mu?" sorusuna karşılık olarak "Tamam Hermione." yanıtını almasıyla ikili kütüphanenin yolunu tuttu. Ron söylenerek yürümeye devam ediyordu. "Neden kütüphaneye gidiyoruz ki? Ne yapacağız orada?" diye mızmızlandığında kız artık baş ağrısına dayanamayarak durdu ve çocuğa döndü.
"Ronald Bilius Weasley, eğer biraz daha söylenmeye devam edersen kendimi bütün kitapları başına fırlatırken bulacağım. Biraz yalnız kalmalarını istedim, bahçede de fazla kişi kalmamıştı zaten." Kızıl saçlı olan sinirli bir Hermione'yi göze alamamıştı fakat cevabı içinde kalsın da istemedi. "Eh, böylece biz de yalnız kaldık." dedi. Cümlesini toparlayabilmek içinse panikle devam etti. "Yani yalnız kaldığımıza göre satranç oynayabiliriz değil mi?" Ron, sanki cevabını bildiği bir soruyu soruyor gibiydi ama pes etmiyordu.
"Hayır satranç falan oynamıyoruz. Üç Büyücü Turnuvası'yla ilgili merak ettiğim şeyler var. Onlara bakacağız." Oğlan küçük bir iç çekti. "İyi bari düşündüğüm kadar sıkıcı olmaz belki."
-
Harry içindeki garip merakla çekinmeden sordu. "Peki, bahçede neden öyle dedin? Ben katılıyor olsaydım neden katılmazdın ki?" Cedric kendi vereceği cevaba önce bir kahkaha attı ve sonrasında elini ensesine götürdü. "Kimsenin kazanma şansı olmazdı diye düşünüyorum. Okulda senden fazla maceracı birisi tanımıyorum Harry." Zümrüt yeşilleri önce şaşkınlıkla büyürken kahkahasıyla kısılmıştı. "Haklısın sanırım ama çoğunluğu isteğimin dışında gerçekleşti. Bu sene turnuvada olmak değil izlemek istiyorum." İkisi de kütüphaneye vardıklarının farkındalardı. Sohbete ne kadar devam etmek isteseler bile saat yeterince geç olmuştu.
"Anlayabiliyorum, umarım istediğin gibi rahat bir sene geçirebilirsin. O halde iyi geceler." dedi Cedric. Kütüphaneden içeri girmek üzere olan Harry ise yüzündeki hoşnut gülümsemeyle cevapladı. "İyi geceler Cedric." Yatakhanesine yol almışken diğeri kuzgun saçlarını karıştırarak arkasından "Diggory!" diye seslendi. Bakışları tekrar buluştuğunda sıcak bir ifadeyle "Teşekkür ederim, yani sohbet için ve tabii iltifatın için." Uzun boylu çocuk ise "Asıl ben teşekkür ederim, görüşürüz." diyip yoluna devam etti.
Harry, kütüphaneye girdiğinde gördüğü manzaraya başta şaşırsa da oldukça komik bulmuştu. Ron açık bir kitaba yüzünü gömerek uyuyakalmış, daha garibi ise Hermione suratı Ron'a dönük bir şekilde uyuyordu. Kibarca iki arkadaşını sarstı. "Hey çocuklar, uyanın hadi." Hermione sersem bakışlarıyla duruşunu dikleştirmiş ve saçını düzeltirken Ron hiç oralı değildi. Harry onu birkaç kez daha sarsınca anca kendine geldi. Konuşmak için fazla uykulu oldukları hepsinin gözünden belliydi yol boyunca sadece birkaç kelime konuşuldu.
"Ee, siz ne yaptınız?" diyen Hermione'ye karşılık "Sohbet ettik işte başka ne yapacağız?" diyerek cevap veren Harry. "Ben sana söylemiştim satranç oynayalım diye. O kadar sıkıcıydı ki uyuyakalmışız işte Hermione." şeklinde mızmızlanan Ronald'a karşılık "Çağlar Boyu Quidditch'i okurken hiç sıkılmışa benzemiyordun." diyerek son cümleyi söyleyen Hermione.
Sonunda yatakhanelere ayrıldıklarındaysa Harry'nin aklında sadece Cho'nun masum gülümseme vardı.
-
Kısa bir aradan sonra tekrar selam bebişlerim. Olayların sırasını değiştiriyorum biraz . Anlatım şeklinden memnunsunuzdur umarım.
Bu arada istediğiniz diğer shipleri yazarsanız birkaç ship daha eklemek istiyorum. İyi okumalar, tabii okuyucum varsa. :(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
chosen one | hedric
أدب الهواةYaklaşık bir haftadır sürekli üzerinde hissettiği zümrüt yeşilleri, içinde bir süredir bastırdığı hislerini tekrar gün yüzüne çıkarıyordu. Üç büyücü turnuvasına onun da dördüncü olarak katılacağını öğrendiği an düşünmeliydi bunları. Şimdi çok mu ge...