Hayırdır İnşallah.

147 25 2
                                    

Multimedyada bahsettiği krep tarifi var.

Resmen açlıktan uyandım. Acaba saat kaç? En son servisten indiğim gibi duş alıp uyumuştum.

Ve suan ev çok sessiz, çok karanlık. Bu demek oluyor ki, saat bir hayli geç.

Elimi telefonu bulmak umuduyla yastığımın altında gezdirdim. Orda olmayacağını anlayınca uyuşuk hareketlerle yataktan kalktım ve yatağın içine baktım. Ama telefonum yatağımda bulamadım. Her ne kadar annemden bi gizlim olmasa da böyle durumlarda hep stres olurum. Koşarak oturma odasına gittim, evet telefon koltuğun üstünde duruyor. Bildirimleri kontrol etmek için tuş kilidini açtım. Bir umut bildirim penceresini birkaç kere yeniledim.  Sahi ben niye telefonu arıyordum? Neyse önemli olsa hatırlardım heralde.

Midemden gelen gurultu, bana buranın tek patronu olduğunu kanıtlamak istercesine haykırdı.

Tabiki gece gece saralleli ekmek yiyeceğim. Niye, çünkü ben kilo almaya bayılırım. Yedikten sonra biraz durgunlaştım.

Acaba saat kaç ? Telefonumu çıkarıp saate baktım. 04.17 . Yani yatağa geri dönmem lazım.

Bir, bir buçuk saat falan yatakta döndükten sonra anladım ki uyuyamıyorum.

Annelerin bitanesine kahvaltı hazırlamaya karar verdim. Çok mutlu olacağına eminim. Annemin yüzünde oluşturduğum minicik tebessüm bile benim için her şeyden daha önemli.

Youtube'dan izlediğim İdil Tatari'nin krebinden yapmaya karar verdim.  Krep galiba en kolay yapılan şeylerden birisi. Yanina patates kızartıp bir de portakal suyu sıkınca tam olacak.

Krebi yapmak için dolaptan malzemeleri çıkardım. Bir tek bazen pişirmek zor oluyor onun da küçük bir püf noktası var.

En son patatesi kızartıp portakal suyunu da sıkınca, şaheserime şöyle bir baktim. Tek eksik var o da annem.

Koşarak odasına gittim. Kokusunu içime çekerek kocaman bir öpücük aldım yanağından. Annem uyandıktan sonra güzelce kahvaltımızı yaptık.

"Gel bebeğim bari ben de sana bir ödül vereyim. Saçına mısır örgü yapalım. Ben kimseye Ayla hanımın kızı pasaklı dedirtmem."

Koşarak tarak ve birkaç tane küçük lastik toka getirdim.

Annem çok güzel saç örer bu yüzden bana pasaklı bile demiş olsa bu fırsatı elimden kaçıramam.

Örgü bittikten sonra

"Çok güzel oldun şimdi koş dudak koruyucu sür bakalım dudakların kurumuş yine."

Gittim dudak koruyucuyu sürdüm. Yatak odasının aynasında kendime baktım. Bir tek benimle mi ilgili bilmiyorum ama yatak odasındaki aynaya karşı bi takıntım var .

O sırada annemin rimeli gözüme çarptı. Lise hayatım boyunca sadece iki kere rimel sürdüm. Onlarda da  Elif'in doğum günündeydik. Yani zorunluydu birazcık.

Ama bu sefer kendi isteğimle sürdüm rimeli.
Özgecan Arslan vahşetini protesto etmek amacıyla bugün bütün okul siyah giymeye karar vermiştik.

Hızlıca giyindikten sonra servise binmek için kapıya çıktım. Birazcık gecikmiş olmalıyım ki servis çoktan kapıdaydı.

Hemen servise binip Elif'in yanına oturdum.

"Günaydın" dedim ortadaki heceyi uzatarak. Aynı şekilde karşılık verdi ve Baran'ın yaptıklarını anlatmaya başladı. O sırada gözüm kolundaki bilekliğe takıldı.

"Bunu da mı Baran yaptırdı?" Dedim birazcık sinirli birazcık şaşkın bir ses tonuyla.

Şaşkındım çünkü bilekliğin üstündeki desen Elif ile benim ortak tasarımımızdı. Hayalimizdeki gezegen gibi bir şey. Üstünde ilginç semboller var yani bizden başkası sadece semboller topluluğu olarak görür. Ama bizim için çok özel.

Sinirliyim çünkü ikimize ozel bir şeyi Baran nasıl kendi kafasına göre yaptırır anlam veremiyorum.

"Beğenmedin mi ?"

"Güzel de bu ikimize özel bir işaret bundan sonra bunu görünce Baran mı gelecek aklıma."

O sırada çantasına yöneldi. Çantasından çıkardığı bilekliği salladı gözümün önüne.

"Bunu sevgililer günü için yaptırmadı. İkimize yaptırmış."

O an nasıl mutlu olduğumu anlatamam.

Hatta o kadar mutlu oldum ki servisten indiğimiz gibi Elif'in peşine takıldım ve Baran'a teşekkür ettim.

"Ben sınıfa gidiyorum ama gecikme Elif" dedim son heceyi geç kal da bak neler oluyor gibi vurgulayarak.

Günün devamı her zamanki gibiydi.

Sınıfta iki kişi hariç kimya ödevini kimse yapmadığı için uzunca bir azar işittikten sonra okuldan çıkmak için çantamı hazırladım.

Tam çantamı omzuma astım çıkıyordum ki telefonum çalmaya başladı. Elimle Elif'e sen git geliyorum diye işaret ettikten sonra açtım.

"Efendim anne"

"Yavrum ben rutin kontroller için hastaneye gidiyorum. İki gün babanda kalacaksın az önce haber verdim seni almaya gelecek. Git eve eşyalarını hazırla." annemin sesi nefes nefese geliyor. Onu daha fazla yormamak adına

"Tamam anne kendine dikkat et." dedim ve telefonu kapattım.Tabiki onun rahat konuşabileceğine emin olduğum bir zamanda arayıp detayları öğreneceğim. Servisi kaçırmamak için koşmaya başladım. Koltuğa oturup rahat bit nefes alınca telefonumu elime aldım.

Vay babamdan yedi cevapsız çağrı. Kesin kafayı yemiştir bana ulaşamayınca. Ama siz babamı tanımıyorsunuz. Babamla annem on iki yıl önce ayrılmış. Ama aralarında bi sorun yok,varsa da ben bilmiyorum. Canım istediğinde babamda kalıyorum. Diğer anne babası ayrı çocuklar gibi değilim. İkisini de çok seviyorum.

Eve gidip eşyalarımı hazırladıktan sonra babamı aradım. Yarım saat içinde beni almaya geleceğini söyledi ve telefonu kapattık.

O sırada parfüm sıkmak için annemin odasına gittim. Parfümleri gerçekten çok güzel.

Ayağıma değen şeye bakmak için yere eğildim. O sirada elim içinde çiçek olan su dolu bardağa çarptı ve su kağıda döküldü.

Kağıdı elime aldım. Üstünde annemin adı yazıyor. Bu bir hastane raporu. Sonuç ; yüksek risk.

Üstünde yazan diğer hiç bir şeyden tek kelime bile anlamadım.

Şuan hiçbir şeyden emin olmamama rağmen başımdan kaynar sular dökülmüş gibi hissettim. Sırtım cidden bir anda buz gibi olmuştu. Resmen hissedemiyorum. Ama bu kağıt aslında hiçbir şey ifade etmiyor. Ne riski bilmiyorum.

Belki tepkim size abartı gelebilir ama şuan ne olduğunu bilmediğim bir titreme sardı vücudumu.

Hemen telefona sarıldım. Annemi aradım.

Yok kadın telefonunu katiyen açmıyor. Ben açmasam olay çıkar.

Hemen teyzemi aradım. Sonuç aynı, ikisi de açmıyor.

Hayırdır inşallah.

UMUTSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin