«24» Fin

883 92 46
                                    

Soğuk bir cumartesi günüydü yine. Hongjoong sevdiğine sürpriz yapmak adına evine gitmeyi düşünüyordu.

Bu yüzden elindeki telefonu yatağına bırakmış dolabından kazak ve kazağına uyacak pantolon çıkarmıştı. Üstüne giyindiği kıyafetle kendini rahat hisseden Hongjoong yatağının üstünde duran çıkarttığı kıyafetlerini katlayıp dolabına yerleştirmişti. Hâlâ yatağının üzerinden gelişi güzel fırlatılmış telefonunu da eğilip aldıktan sonra odasından çıktı.

Güzel kokmak adına da banyosunda bulunan dolaptan parfümünü kazağına birkaç kez sıkmış, saçlarına da şekil verdikten sonra parfüm kokan banyodan çıkarak ışığı kapatmıştı.

Artık hazır olduğuna kanaat getiren Hongjoong siyah montunu giyip başına da bir bere geçirmişti. Tekrardan kapının karşısında duran aynadan kendine bakmış, kapıyı açtı. Kapının arkasından anahtarını almış paspasın yanında duran botlarını ayağına geçirerek kapıyı kilitleyip asansöre bindi.

Dışarıda çıkmasıyla yüzüne vuran serin havayla gözlerini kısmak zorunda kaldı Hongjoong. Hafta içinin aksine bugün daha soğuk ve rüzgarlıydı. Havada yağmur yağacak gibi bi' hava vardı.

Kendine atkı almadığı için kızan Hongjoong hızlı adımlarla Seonghwa'nın evine yürüyordu ama bu daha çok üşümesine neden oluyordu. Ne kadar hızlı yürürse yüzüne vuran rüzgar daha sert oluyordu çünkü. Yüzünü montuna iyice gömdüğünde sadece gözleri gözüküyordu. Dışarıda pek insan olmadığı için kimse onun yaptığı şeyi yargılamıyordu.

Sonunda apartmana girmesiyle yüzüne sıcak bi hava vurmuştu. İçinin yumuşadığını hissetmişti Hongjoong o kesinlikle bu hissi seviyordu.

Beklediği asansör geldiğinde 8.kata basarak ekrandan yukarı çıkışını izliyordu. Kapının açılmasıyla Seonghwa'nın dairesinin önüne gelip botlarını açmış ve zile basmıştı. Kapının birkaç saniye sonra açılmasıyla kendisine sıcacık bi gülümseme bahşeden Seonghwa'ya o da gözleri gülerek karşılık vermişti.

Botlarını açtığı için hemen eve girmiş montunu askılığa asmıştı.

"Bebeğim, yanakların ve burnun kızarmış. Neden atkı takmadın?" Seonghwa avuç içleriyle Hongjoong'un yüzünü kavrarken konuşmuştu. Yüzüne değen sıcak ellerle gözlerini kapadı.

"Unuttum. Yolu yarıladığımda aklıma geldi."

"Sorun değil bitanem." Eli yüzünde kızarmış olan yanağı okşuyordu.

"Ne yapıyordun da üzerine boya bulaşmış." Üstünde olan açık renkli t-shirtü göstererek konuşuyordu.

"Ah, o mu canım sıkılmıştı ben de sıkıntıdan bir şeyler yapmaya başlamıştım."

"Ne çizdiğini merak ediyorum doğrusu birazdan gelirim yanına çok susadım."

Odadan gelen telefon sesiyle geri dönerken Hongjoong'a seslenmişti;

"Bana da bir bardak su getirir misin bebeğim?"

"Tamam."

Elinde bardakla Seonghwa'nın çalışma odasına girerek etrafa bakıyordu. En son geldiğinde odanın böyle olmadığını fark etmişti bazı eşyaların yeri değişmiş, eskiden yaptıklarını duvara asarak farklı bi hava katmıştı odaya.

Masaya bırakılan suyu içen Seonghwa da duvarda asılı duran tuvallere bakan sevgilisine yaklaşmıştı.

"Güzel olmuş mu oda?" Başını eğerek yüzüne bakıyordu.

"Çok hoş olmuş, çok beğendim."

"En son odaya geldiğinde böyle yapsan daha iyi olur dediklerini yaptım."

can i have your number? | Seongjoong [✓]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin