Gülşen Hatun, onun yerine raksa katılan Güniz Hatun mor mendili alınca kendini suçlu tutmuş hanımına yardım etmek niyetiyle Badem Ağa’nın bütün pisliklerini ortaya çıkartmıştı. Bu yolda Badem’in rüşvet için verdiği küpeleri gitmişti lakin Şehnaz Sultan’ın yoluna onun canı fedaydı bir çift küpe neydi ki.
“Bırakın beni! Ben suçsuz! Murad Han kurtarır beni yapmadı ben bir şey!” Diye bağıra çağıra mahzene attılar Güniz’i. Yan tarafında ise Badem Ağa vardı.
“Niye attılar bizi bu karanlık yere?!” Diye sitem etti Güniz. Ama ne fayda! Biçare harem ağasıyla birlikte karanlık bir çukurun içinde aydınlığa kavuşmayı bekliyordu. Lakin şehzadesi onu bu karanlık çukurdan kurtaracaktı biliyordu. Nereden bilebilirdi ki Şehzade’nin kadını olmayı arzuladığını Ağa’ya söylemesinin başına bunca bela açacağını?
“Sana iyilik yaptığım için buradayız.” Dedi Badem. Güniz ise nasıl anlamında baktı lakin Badem bunu göremezdi, yine de lafına devam etti. “Bir hatun var. Şehnaz Sultan’ın cariyesiydi. Raksa girerse sultanına ihanet edeceğini düşünüyordu fakat başka çaresi yoktu. Beni ele vermemesi için ona rüşvet verip rakstan çıkmasına yardım ettim, hani o sana aldığım küpeleri verdim o acem kızına. Bende seni onun yerine raksa soktum lakin belli ki hatun söylemiş her şeyi dayanamamış. Mezide Sultan’ın hatunun rakstan çıktığından bile haberi yoktu olsa zaten seni yollatmazdı.” Dedi Badem. Güniz’in çehresi ise al al olmuştu bu sırada.
“Hatun değil ben dedi Mezide Sultan’a. Siz Badem Ağa’dan istemiş yeni hatun hasta olanın yerine dedim ona.” Dedi Gülşen. Ardından devam etti. “Benim için mi yaptı o kadar şey sen?” Dedi Badem’e. Sesinde yine o sıcak tonu kullanmıştı. Bir hadımı bile deli ediyor onu arzulamasına neden oluyordu sesi. Yok hayır, sadece sesi değil her şeyi!
“Senin için yaptım evet. Zira… .”
“Bana karşı hislerin var senin.” Dedi Güniz fakat karşısındaki erkeğin ya da hadımın onu yalanlayacağını düşündüğü bir alayla dile getirmişti bunları. Ağa evet anlamında iç çekince Güniz olduğu yerde yıkıldı kaldı. Bu kadarını hiç kimse tahmin edemezdi. Bir hadım tarafından sevildiğini duyuyordu kulakları. Hiç cevap vermeden oturdu Güniz. Badem ve Güniz’in nefes alışlarının sesi uzun süre mahzene hakim olduktan sonra mahzenin kapısı açıldı iki ağa gelip Badem’i götürdüler. Belki de son görüşüydü bu sevdiği kadını. Ona bakmaya cesaret edemedi ve ağaların onu yukarıya sürüklemelerine izin verdi. Hasbahçeye çıkarttılar Ağayı. Mezide Sultan onu bekliyordu yanında da bir kese altın vardı. Badem bunun ne demek olduğunu anlamayacak kadar aptal değildi lakin sultanın konuşmasını bekledi.
“Seni azad ediyorum Badem. Bunca yıllık emeğinin karşılığı budur. Kellen omuzların için bir yük değilse eğer bununla yetinirsin.” Dedi. Sesi soğuktu. Ona bu kadar kızmış olamazdı, bilmediği başka şeyler dönüyor olmalıydı. Badem ağzını açmaya yeltendi lakin dudaklarından hiçbir kelime dökülmedi.
“Hakkınızı helal edin sultanım.” Dedi en sonunda. Mezide, helal olsun anlamında başını salladı. Zaman durmuştu adeta. Arap diyarından getirildiği günden beri evi bellemişti burayı. Onu hadım edip çamurlu suda ateşi düşsün diye koydukları kasıklarına kor ateşler saplanan o günü hatırladı. O gün bile bu kadar canı yanmamıştı nasıl oluyorsa. Aşık olduğu kişiyi geride bırakıyordu bu sefer bir organını değil her şeyini alıp yutmuştu bu saray. Nasıl olur da kader onları bu kadar çabuk ayırırdı? Lakin bir yol bulacaktı o sahip olamadığı Venedik büstlerindeki gibi tanrısal güzelliği olan kıza kavuşmak için. Lakin şimdi gitme vaktiydi….Bir kese altını ve eşyalarını sırtlayan Badem gözden kayboldu.
Bir süre sonra hasbahçeye bir at arabası girdi. Bu sayede Mezide’nin emekter ağasını yolcu etmek için hasbahçeye kadar teşrif etmediği anlaşılmış oldu. Arabanın içinden gece kadar karanlık saçları olan bir kadın çehresi belirdi. İsminin anlamı olan Güneş Sultanına zıttı bu kara saçlar. Mihrişah, yardımcısının elini tutmasıyla arabadan aşağıya indi ve eski dostu Mezide Sultan’a baktı. Mezide bu sefer az önceki gibi soğuk bir bakış takınmamıştı. Okyanusta boğulurken uzakta bir gemi görmüşçesine umut doluydu. Mihr-i Şah Sultan zaten herkesin içini ısıtırdı aksini iddia etmek ne mümkün?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sultanın Aşığı
Tiểu thuyết Lịch sửCostance d'Entença, Aragon'un büyülü diyarından savrulup kendini Osmanlı'da bulan genç bir köledir. Yolu harem ağası Badem ile kesişince kendisini Mezide Canan Haseki ile Muazzez Haseki'nin amansız mücadelesinin içinde bulur. O diğerleri gibi bu sa...