1. Bölüm: "Köle Pazarından Hareme"

2.5K 48 10
                                    

Costance güneşin daha önce bu kadar yakıcı olduğunu hatırlamıyordu ve aylarca güneş yüzü görmediğinden böyle gelmediğine emindi. Burası Endülüs Emevileri’nin yapıtlarıyla donatılmış gibiydi. Kubbeler mozaikler sarıklı sakallı adamlar. Kendini 1001 Gece masallarında gibi hissediyordu. Tek farkı onunkisi olabilecek en kötü kâbustu. Gerçi Şehrazad’ın yaptığı da birçoğuna göre kabus değilde neydi? Lakin o kabusunu Güneş yürürken çıplak ayaklarını yaksa da o etrafını süzmekle meşguldü. Geniş elbiselerinden sadece gözleri gözüken kadınların küçümser bakışlarını gördü. Sanki yemekmiş gibi onu yemek isteyen aç erkeklerin cüretkar bakışlarını inceledi. Bir süre sonra önündeki adam Costance’nin yanındaki kara saçlı kızın elbisesini yırtıp tüm mahremini ortaya serince köle tüccarlarının olduğu yere geldiklerini anladı Costance. Zavallı kız kömür siyahı saçlarıyla vücudunu kapatmaya çalışırken adamlardan biri kalçasına bir şaplak attı.

“Eti buduna dolgun. 50 altın veririm ben buna” Dedi. Diğer adamlarda genç Kızı süzmeye başladılar. 55 altın, 85 altın derken kız, 120 altına Costance’nin 40’larının başında olduğunu düşündüğü geniş vücutlu bir adama satıldı. Diğer birkaç kişi için de bu böyle devam etti.  Bir süre sonra onları buraya getiren adam bir başka adama Arapça bir şeyler söyleyip gözden kayboldu. Yeni sahibi olduğunu düşündüğü adam kölelerini alıp yeni evlerine götürdü.

“Adamların yüzlerine bakın ki sizi alsınlar! Bu halinizle anca burada yulaf yersiniz!” Dedi yeni sahibi Asım. Kızların hiçbiri anlamadı ne dediklerini. Ardından hızlıca samanlığın kapısını kapatıp yoluna gitti. Birkaç hafta böyle geçtikten sonra Yusuf adında düzgün bir Bey geldi.

“Genç kız arıyorum” Dedi. Asım anlamadı.

“Bunların hepsi hem genç hem de arzulanacak kızlar. Kötü mal yoktur bende Beyim.” Dedi Asım. Bunu duyan Yusuf Bey derin nefes aldı. Cahil Asım Ağa’ya gülümsedi ve tekrar konuşmaya başladı.

“10-12 yaşlarında daha yeni genç kız olmuş kızlar arıyorum. Yetiştirip satacağım.” Diye açıkladı. Bu sefer anlayan Asım Ağa sakalını okşayıp tahtaya kafasını yaslamış uyuyan Costance’ı gösterdi.

                “Elimde yalnız o var Beyim. Lakin bir allayıp pullasan pek güzel şeydir.” Dedi. Yusuf Bey gelip Costance’ın önünde dikildi. Kızın şarap kızılı saçları tozlanmış yüzü her şeye inat parıldıyordu.

                “Ay parçası Mübarek.” Dedi Yusuf Bey Asım’a. Kızı iyice bir süzdükten sonra kararını vermişti lakin birde söz dinleyip dinleyemediğine bakayım dedi.

“Ayağa kalk” Dedi Yusuf bey. Asım ağa ona bunu hep dediği için artık anlamını bilen Costance, müstakbel sahibinin lafını ikiletmedi. Yoksa akşam ayağa kalksaydın satılırdın diye onu dövecekti sahibi biliyordu. Ayağa kalktı bir kuğu gibi süzülüp yeni sahibinin elini tuttu. “Beni kurtar da gidelim buralardan” Demek istiyordu. Ama lisanını bilmediğinden ancak bu kadardı. Zaten çaresizliği mavi gözlerinden okunuyordu küçük kızın. Yusuf kızdan etkilenmişti. 100 altına alıp götürdü onu. Bir at arabasının arkasındaki kafese kapattı onu. Burada başka kızlarda vardı. Üç tanesi esmerdi ama öbürü kumral Nil yeşili gözleriyle diğerlerinden farklıydı. Uzunca yol teptiler. İstanbul’a geldiler. Yusuf diğer kızları eğitip birer hanımefendi yapmaya başlamıştı bile. Fakat  Costance’nin lisanı farklıydı. Anlatamadığı şeyi öğretemiyordu da. Bir süre sonra canına tak etti. Costance’ı  Eminönüne götürdü. Aldığının iki katına sattı kızı. İçi kan ağlıyordu fakat onun için İspanyol dili bilen bir zat bulması çok zordu üstelik epey de masraflıydı. Costance ise kader bir türlü ona gülmediği için artık oda gülmüyordu. Sevinmiyordu hatta üzülmüyordu bile . Duygularını almıştı ondan bu yaşadıkları.

Sultanın AşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin