“Vakit bu vakittir Şehzadem.” Dedi Hüsrev Paşa. Hasodanın tam ortasında duran yeni Hünkara bakarak.
“Dediğiniz şeyler bir hayli riskli Paşa.” Murad hala geçtiği makama alışamamış da olsa bir hünkar izlenimini vermeye çalışıyordu. Bu konuda başarısız olduğunu söylemekte gerçekten yalana girerdi. Öyle ki yeni hünkarın icraatları Beyazıd’ı bile delirtebilecek nitelikte olmuştu.
“Lakin son umudumuz.” Diyerek başını eğdi Hüsrev Paşa.
“Askeri buraya hünkarının yanına çağır, kılıcını kuşan ve o kırım bozkırındaki barbar türkler buraya gelip hanemizi kuşatmadan, göster onlara Osmanoğlu olduğunu.” Dedi Mezide. Şehzadenin diğer tarafında Mezide’yi onaylarcasına duran Mihrişah vardı.
“Ahmed Paşa buraya geliyor askerlerini de alıp. Üstelik Muazzez Sultan’ın göz boyamak için kellesini aldığı Halil Paşa’nın askerlerini de alarak. Güneş batmadan burada olurlar Şehzadem. Benim artık ayrılmam lazım zira Şehzade Beyazıd neler düşünür öğreneceğimiz kimsecikler kalmadı oralarda.” Deyip eğildi Hüsrev. İzin senindir dercesine elini kapıya doğru kaldıran yeni Hünkarın sözüne itaat ederek Hasoda’dan çıktı.
“Güniz Hatun’a ne oldu?” Dedi iki kadınla başbaşa kalan Murad. Her ikiside ilk önce birbirlerine ardından da genç Hünkarın yeşil gözlerine bakadurdular. Savaş kapıya gelmiş esmiş gürlemiş lakin hünkar hala bu hatunun derdindeydi olacak iş mi?
“Beyazıd’a yaklaşmayı başarmış, yakında zehirlenme haberi de…” Diye açıklamada bulunan Mihrişah Sultan birden susturuldu.
“Peki Beyazıd öldükten sonra o hatunu sağ korlar mı sanırsınız Validem?” Dedi Sultan Murad, validesine dönerek. Ses çıkmayınca biraz önce susturduğu halasından medet umarcasına “Mihrişah Sultan?” Diye sordu. Sualini ettiği şeyin cevabı kesindi. Hatun zaten değil kaçmak otaktan çıkmadan ruhunu teslim edecekti. Hayır etmeyecekti! İlk önce yakalayıp işkence edecekler sonra da iş işten geçtiği için kellesi alınacaktı. Ne bekliyordun ki! Diye düşündü Murad. O kızcağızın başına geleceklere hasodada üzülen tek kişi de oydu zaten. İki kadın adadıklara adağa kurban kesermişçesine sakin hatta mutluydular belkide. Ama Murad’ın aklında tek bir şey hüküm sürüyordu.
Sanki, kardeşinin olmuş bir kadına sahip olabilecekmişsin gibi onu bir daha görmeyi umuyorsun!
Ne yapabilirdi ki ama. Hatun düpedüz efsunluydu.
***
Karargahta bir hatun var!
Şehzade, tahta geçme arzusunu bir köşeye bıraktı!
At değil avrat üstünde tepinir oldu!
Ve daha bir çoğu askerin şevkini ve Şehzade Beyazıd’a inancını kırmaya yetmişti. Bu kısa sürede Topkapı Saray’ına da ulaşmış olan bu haberler hiç beklemedikleri bir şekilde lehlerine dönen bu olay karşısında iki kadının zaferine tanık oldu. Lakin bu iki kadın duyar da Muazzez duymaz mı? Felaket çanları çalmaya, Muazzez de ateşiyle bu zavallı kızı yakmaya gelmişti şimdi.
Muazzez Sultani karargaha vardığında etrafa bir sis misali sessizlik çöktü sanki cihandaki tüm sesler kesilmişti. Lakin Muazzez bunun doğru olmadığını oğlunun otağına yaklaştıkça anladı. Bir kadın ve bir erkeğin münasebetini anlatan bir takım iniltiler gelmeye başlamıştı kulağına. Kadın ve Erkek birleşmelerinin doruğuna ulaşacakları an otağa giren başka bir kadının nefesi onları bu şehvetli zevkten alıkoydu. Beyazıd bembeyaz olmuş arkası dönük validesine ne izah edeceğini düşünürken biricik Giulia’sı yatakta öylece yatıp dalgalı saçlarını düzeltmekle uğraşıyordu sadece. Beyazıd en sonunda üstüne bir şeyler giyip çoktan otağı terk etmiş validesinin yanına koştu. Validesinin gelişi onun için bir rüyadan uyanmaktan farksız değildi. Bu zevkin ona neye mal olabileceğini daha yeni yeni kavramıştı! Canından olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sultanın Aşığı
Historical FictionCostance d'Entença, Aragon'un büyülü diyarından savrulup kendini Osmanlı'da bulan genç bir köledir. Yolu harem ağası Badem ile kesişince kendisini Mezide Canan Haseki ile Muazzez Haseki'nin amansız mücadelesinin içinde bulur. O diğerleri gibi bu sa...