Minho sonunda sessizliği bozdu. "Gerçekten üzüldüm."
"Neden ki? İnsanların daha kötü problemleri var. Ben sadece-" burnunu çekti ve "Sadece ailem oğullarıyla gurur duysun istiyorum." Cümlesini zor da olsa bitirdi. Sesi ağlamamaya çalıştığı için fazlaca titrek çıkmıştı.
Minho aniden oturduğu yerde doğruldu ve elini yavaşça kaldırarak karşısında ağlamak üzere olan oğlanın yanağına götürdü. Bir asır gibi gelen o gerilim dolu el uzatışı yanaklarıyla buluştuğunda vücudu gevşedi ve biraz daha cesaretlenerek onu kibarca kendine doğru çekti. Teni saten gibi yumuşacık, yanakları da alevden birer top gibi sıcacıktı. Minho, Jisung'un yanaklarına yükselen ateşi avuç içinde hissederken her geçen saniye göğüs kafesine dayanmış kalbi biraz daha sert ve hızla çarpıyordu.
Minho gözlerini kapatmış ve Jisung'un yüzüne eğilmişti. İkisi de artık nefesini tutuyor, kalpleri delicesine çarpıyor ve zihinleri çığlıklarla boğuşuyordu.
Minho sonunda aralarındaki mesafeyi tamamen kapatabilmiş ve kibarca dudaklarını Jisung'un alevler içindeki dudaklarının üzerine bastırmıştı. Öpücüğü yavaş ve yumuşaktı. Sözlerden çok daha etkiliydi dudağının hareketleri Jisung'u rahatlatmak için. Hiçbir şey söylemesine gerek kalmamıştı, söylemek istediği her şey tam da oradaydı. Havai fişekler ya da konfetiler yoktu, tutkunun getirdiği acelecilik de öyle... O an tüm bunların çok daha ötesinde bir andı. Birbirlerinin o baş döndürücü sıcaklığı bir zehir gibi tüm vücutlarına yayılmıştı. Yumuşak tenleri birbirlerine yıllardır kavuşmayı bekleyen aşıklar gibi mükemmel bir harmoni içinde dans ediyordu. Minho, Jisung'un yüzünü elleriyle sarmış, parmaklarıyla yanaklarını okşuyordu dudakları hâlâ birbirine kenetliyken. Birkaç saniye sonra Minho bu mutluluğu daha fazla kaldıramayacak gibi hissetti ve aniden kendini geriye çekti.
"Özür dilerim... Ben-" Minho söyleyecek bir şeyler aramış ama zihni hâlâ öpücüğün etkisindeki sarhoşlukla döndüğünden hiçbir şey bulamamıştı. "Ben... Şey-"
"Sorun yok." Sesi varla yok arasında bir yükseklikte çıkmıştı. "Sadece o anın verdiği bir şeydi, biliyorum."
"E-evet... O anın verdiği." Minho ensesini ovuşturmaya başlamış ve nasıl davranacağını bilemez olmuştu. Birkaç dakika daha öylece garip davranmaya devam etmiş ve birkaç saat sonra kendini Jisung'un hayatının içinde bir yerlerde bulmuştu. Artık onunla ilgili çoğu şeyi öğrenmiş ve aynı zamanda onu öpmüş biriydi. Jisung da Minho'nun dansçı olduğunu, kedileri dünyadaki her şeyden daha fazla sevdiği gibi şeyleri öğrenmiş ve en sonunda vedalaşmak için o ücra köşedeki masalarından ayaklanmışlardı.
"Bir dahaki görüşmemizde bana o güzel yüzünü gösterirsin artık değil mi?" diye sordu Minho yüzünde muzipçe bir gülümsemeyle.
Jisung'un yüzünü konuşmalarının yüzde sekseninde olduğu gibi yine ateş basmıştı. "Belki" diye cevapladı ayakkabılarına bakarak, "Bunu sesli söylemek biraz utanç verici ama... Bilmiyorum..." utançtan alt dudağını ısırıyordu.
"Sanırım senin gizemli adamın olma fikrini sevdim."
***
![](https://img.wattpad.com/cover/259159200-288-k549941.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐇𝐈𝐃𝐃𝐄𝐍 | 𝒎𝒊𝒏𝒔𝒖𝒏𝒈 (𝐜̧𝐞𝐯𝐢𝐫𝐢)
Fanfiction[TAMAMLANDI] ❝seni her zaman hatırlayacağım. hangi koşulda olursa olsun. senin sesini asla unutamam.❞ -texting & düz yazı -kısa bölümler -yan ship yok -ingilizceden çevirildi. cr: @minsungles