15

336 38 24
                                    

Jisung kalbinin derin denizlere doğru battığını hissediyordu Minho, Changbin'i kendine doğru çektikçe. Changbin'e öylesine aşkla, o sanki onun bütün dünyasıymış gibi bakması Jisung'un kanının gerçek anlamda sinirden kaynamasına sebep olmuştu. İkisini büyük bir hışımla birbirinden ayırırken, "Arkadaşım Changbin'le seni tanıştırmak isterim." dedi Jisung. Titreyen eliyle siyah saçlı, hâlâ ne olduğunu anlayamamış Changbin'i gösteriyordu. Minho neler olduğunu idrak edemeden Jisung bir anda kayıt stüdyosuna girmiş ve Changbin'i odanın dışında bırakarak kapıyı sertçe kapamıştı. Minho ise şoktan olsa gerek dizlerinin üstüne çökmüş dudaklarından mırıltılar dökülüyordu. "Jisung, özür dilerim, çok özür dilerim."

Cevap yoktu.

"Bilmiyordum. Nerden bileyim? Lütfen özrümü kabul et." Sürekli tekrar ettiği sessiz mırıltılar Minho'nun direkt kalbinin ortasından çıkıp Jisung'un kulaklarına ulaşıyordu. Suçluluk duygusu onu bir anda bambaşka birine dönüştürmüştü.

"Tanıyacağını söylemiştin." Burnunu çekti, sesi titriyordu. Koyu renk kirpiklerine göz yaşları birikmişti. "Çok üzgünüm."

"Umurumda değil." Sesinin kırılmaması için uğraşırken yumruklarını sıkıyordu.

"Jisung-"

"Umurumda değil, Minho! Beni- Benden gerçekten hoşlandığını sanmıştım." Sinirle ve kendini tiye alan alaylı bir tonda güldü. "Bayağı salakmışım.." Kısa bir süreliğine ikisi de susmuştu. Minho'nun tek düşünebildiği Jisung'un vücuduna vücudunu sarmak ve saatlerce saçlarını okşamaktı. Yavaşça ayağa kalktı o onun gözlerinin içine bakmayı reddederken tereddüt etmeden parmaklarını Jisung'un saçlarına dokundurdu. Gerçekten gözleri dolu doluydu ve onu daha ilk buluşmalarında (gerçek anlamda) bu hâldeyken gördüğü için kendine küfrediyordu.

"Ağlak bir bebek olduğum için kusura bakma. Sanırım söylediğin şeyleri gerçekten hissederek söylediğini sanmışım." Minho'yla oldukça yakın bir mesafede karşı karşıya durmalarına rağmen birbirlerinin gözlerine bakamıyorlardı. Jisung derin bir nefes almış ve kafasını Minho'nun göğsüne yaslamıştı. Omuzları hâlâ hafifçe inip kalkıyordu.

"Sadece çok gergindim bebeğim. Sen tek bir kelime bile söylememişken nereden bilebilirdim ki sen olduğunu! Lütfen beni anlamaya çalış." Minho gerçek anlamda ona yalvarıyordu. Jisung ağzında bir şeyler gevelemişti Minho'dan uzaklaşıp arkasını dönerken. "Anlamadım?" diye sordu Minho. "Bebeğin falan değilim senin." Jisung burnundan soluyordu, gerçek anlamda sinirlenmişti ve Minho'nun böyle rahatça ona güzel şeyler söyleyebiliyor olması ona iyi falan gelmemişti. Yavaşça karşısındaki koltuğa otururken Minho onu baştan aşağıya süzmekle meşguldü. Şişik yanaklar, somurtan minik dudaklar ve parıldayan koyu kahverengi gözleriyle o da ona bakıyordu. Sinirli bir sincaba benzediğini düşünen Minho gülmekten başka bir şey yapamamıştı.

"Ne gülüyorsun be! Özür diliyor olman gerekirken!" diye bağırdı Jisung, epey yakınına oturmuş Minho'yu itmeye çalışırken. Minho sinirden hareket etmeden duramayan Jisung'un yanaklarından birini yakaladığı gibi sıkmış, onu bir şekilde güldürmek için çabalıyordu. Alabildiği tek karşılık kaşları çatık bir sincap suratı olmuştu. "Benim problemim değil senin bu kadar tatlı olman!" Ağzı kulaklarına varıyordu.

"Sus. Tatlı falan değilim." Yine utancını gizlemek için başını Minho'nun omzuna yaslamıştı. Böyle yapması Minho'nun vücudunu bir ateş çukuruna atmaktan başka bir şeye yaramıyordu çünkü tüm bu hareketleri neredeyse Minho'yu tahrik edecek düzeyde tatlıydı.

"Pişt. Baksana bana." Olabilecek en kibar şekilde Jisung'un çenesini tutup yüzüne doğru yaklaşırdı. "Benden utanma. Çok güzelsin."

Minho parmaklarını Jisung'un yüzünün her bir köşesinde gezdirmeye başlamış, biraz da onu tahrik etmek istediği için bacaklarından birini onun bacaklarının arasına koymuştu. İkisi de çoktan birbiri yüzünden böyle serin bir havada, serin bir odanın içinde ter içinde kalmıştı.
"Hatta nefesimi kesiyorsun."

Aniden stüdyonun içinde bir ses belirmiş ve çocukları korkudan yerinden sıçratmıştı.

"Böyle bir anı böldüğüm için çok özür dilerim ama mikrofon açıktı başından beri... Biraz daha işler kızışır diye korktum o yüzden bölmek zorunda kaldım." İkisi de anında kıpkırmızı kesilivermişti. "Minho, sanırım hayatını bağladığın kişi yanında oturan Jisung." Yüksek sesle, samimi bir kahkaha atmıştı. "Memnun oldum Jisung, Ben Chan."

***

𝐇𝐈𝐃𝐃𝐄𝐍 | 𝒎𝒊𝒏𝒔𝒖𝒏𝒈 (𝐜̧𝐞𝐯𝐢𝐫𝐢)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin