23| yetişkin rolü yapan çocuk

719 106 65
                                    

Radiohead-Present Tense


Hoseok hyungu stüdyosunda, bir dersteyken yakaladık. Beni daha önce görenler ve arkadaşı olduğumuzu bilenler bizi mutfak tarzı bir yere yönlendirdi, bir masada oturuyor ve çay içerek onu bekliyorduk. Yeşil çaydı, pek sevmiyordum aslında ama yine de içmeye devam ettim. Burada rahattık ve muhtemelen kağıtları Jimin ve Taehyung'a vermeye gittiğimizde de rahat olurduk ancak diğer kağıt... o... pekala, ben yetişkin biriydim. Hepimiz yetişkindik, bunu halledebiliyor olmamız gerekiyordu.

"Hey... hoş geldiniz!" Hoseok hyung mutfağa girdi. "Ve... Birlikte gelmişsiniz, vay canına."

"Öyle oldu," dediğimde bana genişçe gülümsedi. Yoongi hyungun haberi olmayabilirdi ancak ben Hoseok hyunga söylemiştim o gün. Beraber olmamızın ne anlama geldiğini biliyordu.

"Jungkook, geldiğin inanılmaz iyi oldu. Ben de seninle konuşacaktım. Öğle yemeğine gitmek ister misiniz? Yarım saate?"

"Aaa... aslında..." Yoongi hyunga baktım.

"Olur, olur. İyi olur. Sen hazırlan istersen, yemekte konuşuruz."

"Tamam, ben geliyorum hemen." Tekrar hazırlanmak için çıktığında Yoongi hyungu izledim.

"Bakma öyle, öğlen mi çıkacaktık randevu yemeğine? Hala bir akşam yemeği var." Dirseğini masaya ve çenesini de eline yasladı.

"Ha... önemli değil. Şu an bunu da randevu sayabiliriz ve hem... bizim randevuya çıkmaya ihtiyacımız var mı ki?" dediğimde başını salladı.

"Yok, haklısın."

"Hmm... tarihleri kaydedelim de. Yıl dönümünde işimize yarar." Onu izledim. "Doğum gününe de az kaldı. Vay canına... uzun yıllar sonunda birlikte geçirdiğimiz ilk doğum günün olacak. Hala aynı pastayı mı tercih ediyorsun, merak ediyorum."

"Ben de sen hala bu kadar pasta düşkünü müsün, onu merak ediyorum," dedi ve gülümsedi. "Bu kadar şeker, zararlı. Sürekli tatlı yiyorsun."

"Bundan sonra daha fazla tatlıya ihtiyacım var mı... bilmiyorum..."

"Anlamadım?"

"Sen varsın ya."

"Jungkook, sana inanamıyorum. Çok kötüydü." Yüzünü buruşturdu. "Ayrıca bana böyle şeyler söylemene gerek yok, çoktan... çoktan birlikteyiz."

"Yalan söylemiyorum ki. Ya da sana asılmaya da çalışmıyorum. Söylediğin gibi, çoktan benimlesin. O yüzden..." Bana bakarken bakışları yumuşadı, beni izleyiş şeklinde farklı bir şeyler vardı. Göğsümde sıcak bir his oluşmasına neden olan bir şeyler, kendimi tutamadan gülümsememe neden olacak bir şeyler.

"Olsun. Ben söylediğimde mantıklı şeyler söylüyorum ancak sen... bak... ne yapalım, biliyor musun?" Diğer elini benim elime uzattı, parmakları parmaklarıma dolanırken ellerimi izliyordu. "Bana böyle şeyler söylemek istediğinde... söylemek yerine... beni öp? Nasıl fikir?"

"Ama hyung... o zaman sürekli seni öpmek zorunda kalırım." Gerçekten artık katlanamıyormuş gibi görünüyordu, gözlerini devirdi ama elini çekmedi. Birbirimizi ne kadar öyle izledik bilmiyordum ama Hoseok hyung sonunda geldiğinde hala benim elimi tutuyordu.

"Senin yüzüne ne oldu bu arada?" dedi Hoseok hyung biz dışarı çıkarken. "Az önce fark etmemişim diyeceğim de gerçi bu morlukları fark etmemek için kör olmak gerek."

"Ayağım takıldı, Yun nerede?"

"Bugün gelmedi. Ayrıca biliyorum o ayak takılmalarını ben, neden kavga ettin?"

Starry Eyes | yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin