21| bana bak ve gör

691 110 90
                                    

Adam Levine-Lost Stars



"Dürüst olmak gerekirse çıkışın gerçekten havalıydı. Yani böyle bir gaza geldim, yalan yok ama..."

Evet.

"...daha ne kadar bekleyeceğiz burada?"

Bu bir sorundu çünkü gerçekten üzerinde pek düşünmeden bir hışımla ceketimi kaptığım gibi çıkmıştım evden ancak yaklaşık yirmi dakikadır park ettiğim arabanın içinde oturuyorduk ikimiz de. Açıkçası hemen karşımızdaki apartmanın girişine bakarken kararlılığım zaman geçtikçe azalıyordu. Gerçi hiç kalmamıştı doğruyu söylemek gerekirse.

"Hayır, girmeyeceksen söyle de ben de umutlanmayayım, sevgilimi göreceğim diye."

"Bana biraz zaman tanı."

"Ne kadar olduğunu söyle, söz tanıyacağım ama sonsuza kadar da beklemeyelim burada?"

"Biraz?"

"İyi, kahrolası biraz bitti!" En sonunda çileden çıkmıştı, uzandı ve emniyet kemerimi açtı. Arabadan ne ara indiğini ve benim kapıma nasıl bu kadar çabuk geldiğini anlayamamıştım ama geldi, kapımı açtı ve beni dışarı çekti.

"Sen neden– hey! Canım acıdı!" Beklenmedik bir kuvvetle dışarı çekildiğimde yediğim dayağın etkilerinin hala kalıcı olduğunu fark ettim. Bana asla acımayacaktı, hatta yapabilse beni buradan evine kadar döverek götürürdü gibi bir hisse de sahiptim. Kulağımdan çekerek yüz metre sürüklemişliği vardı beni, o yüzden bu yeni bir şey olmazdı ikimiz için de.

"Daha fazla acımasını istemiyorsan harekete geç," dediğinde elimde olmadan ve pek de düşünmeden onun isteğini yerine getirirken buldum kendimi. Bunu hangi anlamda söylediğini de düşünmedim pek açıkçası. Onu takip ediyordum biz apartmanın ana girişine ilerlerken. Ellerim buz gibi olmuştu ama havadan dolayı değildi bu. Ağzımın içi kurudu. Hiç de... gerçekten ona gideceğimi düşünmemiştim belki de ya da gerçeklik yüzüme yeni çarpıyordu. Onu öptükten sonra, birbirimize hislerimizi söyledikten sonra... ilk kez...

"Kendi evinmiş gibi," dedi Jimin, kapıya ulaştığımızda. Asansörde gergin bir yolculuk geçirmiştik ve doğruyu söylemek gerekirse ona karşı biraz temkinliydim çünkü ne zaman beni yumruklamak ister yoksa ne zaman kolumu çimdikler, emin olamıyordum, bir ara ona bağıracağım diye dudağımdaki yara açılmıştı. O yüzden sakin durmam gerekiyordu, aşırı bir tepki vermemem çünkü bunun bir tek bana zararı oluyordu.

Jimin kapıyı açmak yerine zile bastı, ellerimi ceplerime yerleştirip gergince onun arkasına geçtim, sanki beni saklayabilirmiş gibi, sanki bunu istermiş gibi. Eşim evden kaçmış da ailesinin evine onu geri dönmeye ikna etmek için gelmişim gibi hissettiriyordu. İkna edebilir miydim, onu bile bilmiyordum ki. Kapıyı Taehyung açtı.

"Hoş geldiniz," dedi yüzünde aptal bir gülümsemeyle sevgilisine bakarken ve sonra bakışlarını bana çevirdi, gülümsemesi yavaşça soldu. "Sana ne oldu böyle?"

"Ayağım takıldı," dediğimde Jimin güldü, tehlikeli bir gülüştü.

"Üç kişinin kucağına düşüvermiş sonra," dedi alayla ve içeri geçti, o ayakkabılarını çıkarırken ben de koridordan görebildiğim kadarıyla içeriye bakıyordum, onu görebilmek için ancak ortalarda değil gibiydi. Taehyung' döndüğümde hafifçe gülümsedi, "Salonda," dedi kısık sesle.

Ben de ayakkabılarımı çıkardım ve içeri geçtim, kalbim ağzıma kadar yükselmişti ve sanki her an dışarı fırlayacaktı. Pişman hissetmekten alıkoyamadım kendimi, üzgün hissetmekten, inatçı bir şekilde söylediklerimden pişman olmadığımı düşündüğüm için ancak şimdi düşünüyordum da, öyle değildi hiç. Jimin haklıydı. Nihayetinde Yoongi hyung onu bana söyleseydi gerçekten gitmezdim ancak gitmeyi seçen de bendim. Kimse bana git dememişti, tamam, yanında olmamı istediğini belli ettiğinden de değildi ama... benim inadım göz önüne alındığında asla pes etmemem gerekirdi.

Starry Eyes | yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin