18| veda

869 132 96
                                    

BTS-Spring Day




"İçinden ne çıkmasını isterdiniz?"

Hoseok hyung gelirken hepimize yetecek kadar alkol getirmişti, ona minnettardım çünkü alkol çenemi uyuşturduğu gibi aynı anda zihnimi de bulandırmıştı. Belki de uyuşuk olmak şu an içinde bulunabileceğim en iyi ruh haliydi. Farkında olmaktansa.

Elimdeki plastik bardağı çevirdim ve sıvının hareketini izledim.

"Bize bir şaka yaptığını söyleyen bir kağıt," dedi Taehyung. "Bir şaka bulmak isterdim." Doğru. Bu bavulu o kadar zaman sonra bulmamız bizi tekrar o yıllara götürmüştü, aradan sanki hiç zaman geçmemiş gibi, sanki ne kadar gerçek olduğunu fark etmemişiz gibi.

"Ben... emin değilim," dedi Jimin. "Açmak istediğimden. Şimdi değil."

"Geç bile kaldık," dedim, "Bunu hemen çıkarmalıydık, nasıl da unuttuk..."

"Açmamızı istemeyen sadece Jimin ve Namjoon mu?" Yoongi hyung başını kaldırıp hepimize baktı. "Yani dörde iki mi?"

Jimin'in Taehyung'a baktığını gördüm, muhtemelen fikrini değiştirmesini istiyordu ancak Taehyung o sırada bavula gözlerini dikmişti. Fikrini de değiştirecek gibi durmuyordu.

"Açıyoruz o zaman," dedi Hoseok hyung, diğerlerinin bir şey demediğini gördüğünde. Yoongi hyung başını salladı ve toprağa bulanmış kilitleri açtı. Çıkan ses sanki zihnimde yankılandı, çok gürültülü geldi.

"Önce eşyalarımıza bakabiliriz," dedi. "Burada bir ördek var, kim koydu bunu?"

"Ben," dedi Jimin. "Eğlence parkına gittiğimiz gün Taehyung benim için kazanmıştı." Elini uzattığında Yoongi hyung ona küçük pelüşü uzattı. Eskimiş gibi görünmüyordu, kat kat sarılmıştı ve güvende kalmıştı her şey.

"Eşyaların olduğu pakette, iki bilet– Jungkook, bunlar senin." Bana uzatmak yerine onları bavulun yanına koyduğunda başımı salladım, anlamıştı çünkü o filme ikimiz birlikte gitmiştik, onlar bizim biletlerimizdi. Gözlerimi yüzünde gezdirdim, küçücük bavulun içinde kaybolacak gibii duruyordu, bakışları sürekli içinde dolanıyordu, sanki çok büyükmüş de her şeyi göremiyormuş gibi. "Sanırım bu da senin," diyerek attığım oyuncağı da çıkardığında tekrar başımı salladım.

"Bu?"

Toz pembe bir şapka çıkardı, görür görmez tanıdım.

"Benim şapkam!" Hoseok hyung ona yaklaştı. "Benim şapkam ama onu ben– Seokjin hyunga vermiştim."

"Burada yediden fazla eşya var," dedi Yoongi hyung. "Bu benim." Bir bileklik çıkardı. "Tanıştığımızda Seokjin'e vermiştim." Sonra bir toka çıkardı, çocuk tokasına benziyordu, çıt çıtlı. Hatırladım.

"Seokjin hyung onu benimle alay etmek için almıştı," dedim, bana uzattı. Hatırlıyordum. Büyüktüm o zaman epey ama bir çocuk parkındaydık, beni salıncağa oturtmuştu ve sonra saçlarımı bu tokayla toplamıştı. Üzerinde bir kedi vardı, pembe bir kedi.

"Bu?" Çıkardığı şey bi tişörttü, Seokjin hyung biz bunu gömdükten sonra tekrar açmış olmalıydı. Onu, bunları içine koyarken görmemiştim çünkü.

"Benim," dedi Namjoon hyung ama açıklamadı ne için olduğunu ya da Seokjin hyunga neden verdiğini. Sonra içinden Namjoon hyungun, Taehyung'un ve Hoseok hyungun kişisel eşyaları çıktı, içine kendi attıkları. Sonra bir anahtarlık çıkardı, bu da Taehyung'un bir gezisinden Seokjin hyung için getirdiği anahtarlıktı. Ancak en sonunda Seokjin hyungun kişisel eşyasını çıkardı.

Starry Eyes | yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin