24| geçmişten şimdiye

740 104 45
                                    

Radiohead-(Nice Dream)






Yoongi hyung akşam yemeği yapacağına dair bana söz verdiği için yol boyunca dönüşte birlikte yiyeceğimiz yemeği düşünerek kendimi rahatlatmaya çalıştım. Belki güzel bir şarap alırım diye düşündüm ve sonra güzel bir uyku uyuyacağımızı, onunla alakalı kurduğum hayallerde geçemediğim bir sınır vardı. Her neyse. Ancak sonrasında aklım, onun bana verdiği kağıda gitti. Onun olmadığı bir yerde okumam için vermişti ve o an cidden okumak istedim ancak birinden özür dilemeye gitmeden önce kırılma noktasına gelmek de istemedim. Çünkü tuhaf bir şekilde kağıtta ne yazarsa yazsın beni yaralayacağını düşünüyordum.

Namjoon hyung ile gayet mesafeli bir konuşma gerçekleştirip onunla gerçekten konuşmam gerektiğini söylemiştim ve onun ev adresini almıştım, yanımda altılı bira paketi de vardı onun mektubuyla birlikte, ne olur ne olmaz diye. İhtiyacımız olacağına nerdeyse yüzde yüz emindim. Sonuç olarak gerçekten de onun evine gittim, kapısına. Ancak aynen Yoongi hyungu almaya gittiğimde yaşananlar gibiydi, kilitlendim kaldım öylece kapının önünde. Ne zile basabildim ne arabaya gidebildim, yanımda beni zorla içeri sürükleyecek biri de olmadığı için öylece bekledim dakikalarca.

Kavgadan kaçınmak her zaman en büyük özelliklerimden birisiydi, kavga gelir beni bulurdu ancak ben asla bile bile birinin içine girmezdim. Yani... çoğunlukla. Bu yüzden ilk kez birine kafa attığımda büyük bir haber olmuştu, herkes çok şaşırmıştı ve onlar beni böyle bildiği için şimdi kavga etmeme de şaşırıyorlardı. Birilerine bağırdığımda da bu ilginç olurdu onlar için. Şimdi içeride neyin beni beklediğini bilmiyordum, ipler kopacak mı yoksa bir yerlerinden bağlayabilecek miydik, bilmiyordum. Bana bağıracak mıydı, benimle konuşur muydu, kavga edecek miydik...

Ancak sonra bir şey anımsadım. Yoongi hyungun büyümemle alakalı söylediklerini. Yetişkin olduğumu düşünüyordu. Tamam, illüzyon demiştim ama belki de... bu illüzyonu gerçeğe çevirebilirdim. Yoongi hyungun gördüğü gibi birisi olabilirdim. Farkında bile olamadan zile bastığımı o çıkan sesle anladım, buz gibi olmuştum ve kalbim hızla çarpıyordu, açmaması için dua etmeye başladım. Aramama ve evde olduğunu bilmeme rağmen. Ancak kapıyı açtı.

Bir süre bana baktı, ben de ona. Rahatsız edici bir sesszlik vardı aramızda ama biz hiçbir zaman yalnız takılırken rahat olamamıştık. En başından beri onunla aram hep bir tuhaftı ama çoğunlukla benim suçumdu bu, Yoongi hyungu o kadar kıskanmıştım ki onunla olmasından nefret ederdim. Şimdi geri dönüp baktığımda anlamsız geliyordu ancak o zaman öyle değildi işte. Onu sevmiyor değildim tabii ki ama düşününce bunu ona gösterip gösteremediğimden de emin olamadım.

"Kapıya çarptım," dedim onun gözleri yüzümde gezinirken, soracak gibi geldi çünkü.

"Kapı sana çarpmış gibi görünüyor," dedi sessizce. "Sert çarpmış gibi."

"Öyle oldu." Ona elimdeki paketi uzattığımda bir şey demeden aldı ve geri çekilip geçmem için bana bir boşluk bıraktı. İçeri girerken tereddütsüzdüm diyemem, her an kaçıp gidebilirim gibi hissediyordum ancak dayanmaya çalıştım. Beni salona yönlendirdi, tekli koltuğun birine oturdum ve o da yere oturdu, sırtını bir başka koltuğa yaslamıştı ve bira paketini sehpaya bıraktı.

"Öylece bana gözlerini dikmek için mi geldin?" dedi ben bir süre daha konuşmayınca.

"...hayır."

Kaşlarını kaldırdı, konuşmak için boğazımı temizledim.

"Ben... özür dilemek için geldim. Söylediklerim için."

Gözlerini benden çekti ve başını iki yana salladı, "Jungkook, o gün zaten özür diledin ve ben tekrar aynı şeyleri dinlemek-"

"Hayır gerçekten kastederek özür diliyorum. Gerçekten çok pişmanım, beni affetmeni istemek için geldim."

Starry Eyes | yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin