0.4

140 20 8
                                    

"Hey!" Jiheon yürüdüğü sakin sokakta duyduğu sesleniş ile başını çevirdiğinde Doyoung ile karşılaştı. "Merhaba!"
Jiheon gülümseyerek bekledi, yanına varmasını. "Artık adını öğrenebilir miyim? Bir hafta oldu hâlâ adını bilmiyorum." dedi Doyoung, yakınır gibi. "Jiheon. Baek Jiheon adım. Sen de Doyoung'sun. Yaka kartında görmüştüm."

Doyoung gülümsedi. "Ne kadar kabayım, ismimi biliyorsun ama ben senin adını daha önce sormalıydım."
Jiheon başını iki yana salladı. "Önemi yok. Gerçekten." Doyoung ensesini kaşıdı, utanarak. "Sana bir yemek sözüm vardı, müsait isen yarın seni yemeğe çıkarmak istiyorum." Jiheon kaşlarını indirdi, üzülerek. "Üzgünüm ama yarın ailemle gitmem gereken bir akşam yemeği var."

Doyoung omuz silkti. "Pekâlâ sorun değil. Hadi şimdi gidelim."
Jiheon gözlerini büyüttü. "Üzerime üniforma var Doyoung!"
Doyoung omuz silkti. "Sorun değil, gayet güzelsin." Doyoung gidecekleri restorantın yerini anlatırken Jiheon hiçbir şey duyamaz hâldeydi. Doyoung ona iltifat etmişti!

Doyoung parmağını şıklattı. "Jiheon-ah, iyi misin?" Jiheon kafa salladı, hâlâ afallıyordu. Doyoung güldü. "Pekâlâ ben önden gideyim, sen rahatsız olma."
Doyoung birkaç adım önden giderken Jiheon da onu takip ediyordu. Gülmemek, çıldırmamak, yerine zıplayıp kafasını dağıtmamak için zor tutuyordu kendisini. Dudaklarını birbirine bastırıp ellerini sımsıkı tutmuştu. Kendi kendine mırıldandı. "Mutluluktan birine sarılacağım da... bir sen varsın etrafta!"
...

Jiheon omzundan düşen çantasını sırtına yüklenirken eş zamanlı olarak Doyoung'un dikkatini çekmişti. "Ağırsa taşımamı ister misin?"
Jiheon omuz silkti. "Gerek yok."
Doyoung sakince çantanın askılarını Jiheon'un omuzlarından çekip tek omzuna astı çantayı. "Bu kadarı fazla Doyoung, ver çantayı. Lütfen."

Doyoung omuz silkti. "Sorun yok."

Telefonu çalmasıyla eteğinin cebine el attı Jiheon. Taeyoung aramıştı. Sakince açfı telefonu. "Efendim Taeyoung?"
Taeyoung nefes nefese konuştu. "Evin alt sokağından gelme, kavga edeceğim orada. Başka yoldan git."

Jiheon bağırdı şaşkınlıkla. "Ne? Sen salak mısın! Geliyorum hemen."

Taeyoung'un kahkahasını duyduğu gibi kaşlarını çattı Jiheon. "Gülme, geleceğim dedim! Kavgada yalnız bırakamam seni."
Jiheon telefonu kapattığı gibi Doyoung'a döndü. "Gitmem gereken bir yer var. Burada yollarımızı ayırmalıyız."
Doyoung başını iki yana salladı. "Hayır, nereye gittiğini biliyorum. Kavga yerine gitmeyeceksin."

Jiheon güldü. "Merak etme zarar vermelerine izin vermem. Taeyoung'un iyi olduğundan emin olmalıyım."

Doyoung kafa salladı. "Tamam o zaman nerede olduğunu söyle. Söz veriyorum Taeyoung'u koruyacağım." Jiheon güldü. "Bu seni ilgilendiren bir mesele değil Doyoung. Bir de bizim yüzümüzden zarara uğrama."
Doyoung omuz silkti rahatlıkla. "Seni de ilgilendiren bir konu değil. Taeyoung'a bir iyilik yapmalıyım, senin hakkında bir iznim gerek."

Doyoung koşarak gitmeye başlarken Jiheon güldü. "Nereye gidiyorsun acaba?" Ardından bağırdı. "3. sokak!"

Platonic 💠 jiheon + doyoung ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin