Rahatsız uykusundan irkilerek uyandı. Gözlerini açınca yatakhanenin tanıdık görüntüsü ile bir an olan biten her şeyi rüya sandı. Sağına bakınca görmeyi beklediği sarışın arkadaşının yerine siyah saçlarını tarayan kızı görünce neredeyse çığlığı basıyordu. Kendisine dehşetle bakan bedeni gören Walburga Black göz devirdi. ''Günaydın falan mı bekliyorsun?'' duyduğu hasım sözlerle zaten kendini iyi hissetmeyen kız kusacak gibi hissetti. Başı dönüyordu. Aklından geçen tek şey olamaz, ne yaptım ben. Burada nasıl hayatta kalacağım? Olurken cevap vermemeyi seçti ve fısıldadı 'Tempus'.
Gözünün önünde beliren 07:15 sayılarına bakıp telaşla doğruldu. Kahvaltı neredeyse bitmişti; üzerini değiştirmesi gerekiyordu ve- giyecek hiçbir şeyi yoktu. Kendisini şöyle bir süzdü. Şimdi ne yapacaktı? Biraz daha zamanı olsa ve daha iyi planlasa şu an bu durumda olmazdı. Avuç içini anlına vurup kendi kendine mırıldandı ''Sen bir aptalsın Aida.'' Seçeneklerini değerlendirirken suratına fırlatılan cübbeyle neye uğradığını şaşırdı. Kafasını kaldırdı. ''O iğrenç muggle kıyafetlerinde Slytherin'i rezil etmene izin veremem değil mi? Bizim bir gururumuz var. Bunu evimin iyiliği için yapıyorum senin pis kanını umursadığımdan değil. Vay canına. Diye geçirdi içinden bu yüzden Sirius Black aileyi terk etmiş olmalı.
Ama en azından kibar olmalıydı. Babası ona bunu çoktan öğretmişti. ''Hayatın boyunca melez olduğun için seni aşağılamaya çalışacak, hor görecek, isimler takacak bir sürü insan olacak Aida. Bana söz ver, her zaman onur ve gururla cevap vereceksin. Bunun seni yıkmasına asla izin vermeyeceksin. Böyle zamanlarda anneni hatırla. Onun hissettiği sevgiyi ve saygıyı yüreğinde hisset.'' Çok uzun süre boyunca daldığını fark edince gözlerini kırpıştırıp gülümsedi. ''Şey, sebebi ne olursa olsun, hoş bir hareketti. Teşekkür ederim!'' alışkanlık gereği başparmaklarını havaya kaldırdı ve sonra bunun 1940'ların büyücü dünyasında ne kadar tuhaf görüneceğini hatırladı. Boğazını temizledi ve cübbeyi üzerine geçirdi. Düz saçlarını eliyle şöyle bir yokladıktan sonra üçe ayırıp basitçe ördü. En azından bileğinde toka taşıyorsun diye düşündü.
Suratına bir kez daha bakmadan çıkan kızın ardından birkaç dakika bekleyip odadan çıktı. Elbette büyük salonun yerini biliyordu ama bilmemeliydi. Kaybolmuş gibi etrafına bakındı. Sessizce ortak salonu terk eden bir grubun arkasına takıldı ve büyük salona girdi. İçeride öyle kasvetli bir hava vardı ki bu dönemde yaşamış herhangi bir insanın mutlu olması ihtimali ona bir an için gülünç gözüktü. Sessizce masanın ucuna ilişti. Normalde olsa çok sevineceği krepler iştah açıcı görünmüyordu. Kendisini hiç aç hissetmiyor aksine midesinde gemici düğümleri varmış gibi hissediyordu.
Çatalıyla bir o yana bir bu yana ittirdiği zeytinden kafasını kaldırınca Slughorn ile göz göze geldi. Bunun üzerine yaşlı adam profesörler masasından kalktı ve başkanı olduğu evin masasına doğru adımladı. Boğazını temizleyip konuşmaya başladı. ''Sevgili Slytherin öğrencileri. Bu, Bayan Aida Ryder. Bazı üzücü sebeplerden dolayı Hogwarts hayatına bu sene başlıyor. Eminim hepiniz onu aranıza kabul edip aileniz gibi seveceksiniz.'' Tabii diye düşündü. Aynen öyle yapacaklar. Lafını tamamladıktan sonra göbeğini hoplatarak güldü ve dikkatini kıza doğru verdi. ''Kahvaltınızı bitirdiyseniz beni takip edin Bayan Ryder, Müdür Dippet seviyenize ve hangi sınıftan devam etmeniz gerektiğine karar verecek.'' İşte bu, bu çok kötüydü. Ne yapması gerektiğini düşünürken okunamaz bir surat ifadesiyle adama baktı. ''Tabii, tabii, bitirdim, profesör gidebiliriz.''
Bilgisini sergileyip Tom Riddle ile aynı sınıfta –kendi sınıfında, o zaten dördüncü senesindeydi- olabilirdi. Bu her şeyi daha da kolaylaştırırdı. Öte yandan, bunu nasıl açıklayacaktı ki? Ah, evet savaşta ajanlık yaparken çay yapraklarını okuyacak ve yıldızları izleyecek çok vaktim oldu, profesör. Saçmalık, bu tamamen saçmalık olurdu. Kararını verememişken müdürün odasının önüne kadar geldiklerini fark edememişti. Slughorn'u takip etmeye devam etti ve içeride bulunan tanımadığı birkaç profesörle Müdür Dippet'ı selamladı. Yaşlı adam nazikçe selamı kabul edip profesörleri tanıttı. O sırada refleks olarak kafasını sallayan kızın onu dinlediği pekte söylenemezdi. Kararını vermeye çalışıyordu. Hogwarts'a baştan başlamak ya da kimliğini ele verip bir çuval inciri berbat etmek. Titreyen elleri asasını buldu. Profesörlerin sorularını yanıtlayıp istenilen büyüleri sergilerken adeta bir robot gibi hissetti. Sanki istese de yanlış yapamayacak gibiydi. Ne kadar sürdüğünü fark edemeden Müdür Dippet'ın tatmin olmuş sesini duydu. ''Olağanüstü, Bayan Ryder, yaşınızı da göz önünde bulundurarak, dördüncü sınıftan devam etmenizde hiçbir sakınca yok. Eminim eksik noktalarınızı kapatmakta hiç zorluk çekmeyeceksiniz.'' Sonunda endişeli düşüncelerinden sıyrılan kız başını sallayıp bir teşekkür mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Somebody to Love, Somebody to Save (Tom Riddle)
FanfictionŞimdi vermesi gereken bir karar vardı. Biraz Sakinlik İksiri içip hayatına devam edebilir ya da seksen yıl geriye gidip kadere karşı gelmeye çalışabilirdi.