Sınıfa girip etrafını süzdü. Dersin ne olduğuna dair hiçbir fikri yoktu ama görünüşe bakılırsa dersi Hufflepuff ile paylaşıyordular. Rahat bir nefes aldı. Hufflepufflar ile iletişim kurmak her zaman daha kolay olmuştu. Göz ucuyla yaklaşılabilir görünen birisini aradı. Önce bir Slytherinin yanına oturmayı düşündü ama tüm Slytherinliler çoktan eşleşmişti. Dudaklarını büzüp odada göz gezdirdi. Yaklaşılabilir görünen bir Hufflepuff gözüne takılınca hızlıca masaya doğru yürüdü. ''Merhaba! Buraya oturabilir miyim acaba?'' Büyük kahverengi gözleri olan çocuk yabancı sese doğru dönünce sanki ikinci bir kafası varmış gibi kıza baktı. Kız sıkıca tuttuğu çantasını omuzunda oynatınca çocuk girdiği transtan çıktı. ''Ah- şey- şey tabi- tabi ki oturabilirsin.'' Gereğinden fazla ortasında oturduğu çift kişilik tahta sandalyeye biraz yana kayıp kıza yer açtı. Kız hafifçe gülümseyip oturduktan sonra çantasını bile çıkarmadan çocuğa elini uzattı ''Ben Aida, bu arada. Aida Ryder.'' Çocuk önündeki ele şaşkın bir şekilde bakarken gözlerini kırpıştırıp uzatılan eli sıktı. ''Felix, Felix Burkhart.'' Suratına şaşkın şaşkın bakan çocuğa gülümseyerek baktı ve çantasını yerleştiriken konuştu. ''Tanıştığımıza memnun oldum, Felix Burkhart.'' Şoku atlatamayan çocuğun suratına bir kez daha bakınca kendini tutamadı ve kıkırdadı. Kızın bu hareketinden utanan çocuk gergince elini boynuna attı. ''Ah- şey-ben'' Aida çocuğun konuşmasını yarıda bölerek konuştu. ''Kusura bakma, sadece çok şaşırdın kendimi tutamadım.'' Cümlesini bitirince başını soluna doğru çevirip içinde yükselen kahkahaya engel olmaya çalıştı. Biraz daha kendine gelmiş olan çocuk nefes vererek güldü. ''Evet, bir Hufflepuff ile oturmak isteyen bir Slytherin her gün karşılaşılan bir durum değil.'' Aida yorum yapmak istese de çocuğun haklı olduğunu biliyordu. 2010'lu yılların sonuna doğru bile bazı kesimlerin garip karşıladığı bu durumun 1940 yılındaki birsini korkutacağını biliyordu.
Çocuğa daha fazla şok yaşanmamak için sustuktan birkaç dakika sonra içeri giren profesör ile kafasını masaya doğru çevirdi. İçeri giren orta yaşlı adamın ne kadar tanıdık geldiğini fark etti. Sabah yeteneklerini test eden profesörlerden biri miydi? Surat ifadesini sabit tutmaya uğraşan kız daldığını profesörün ona seslendiğini duyunca fark etti. ''Bayan Ryder, resmi olarak tanışmadık, ben Profesör Dumbledore, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma profesörünüzüm.'' Adamın söylediği sözlerle ağzından neredeyse kaçan bir şaşkınlık nidasına zor hakim oldu. Bunu nasıl fark edememişti? Düşüncelerini hızla kenara sıyırıp cevapladı ''Memnun oldum profesör.'' Başını saygıyla eğerken gülümseyerek söyledi. Adamın gözleri ilgiyle parladı. Portredeki haline alışık olduğu adamın 80 yıl önceki haline baktı. Daha öncesinde Dumbledore'un Slytherin öğrencilerinden pek hoşlanmadığını duymuştu ama kendi gözleriyle tanık olmak her şeyi biraz daha gerçek ve korkutucu kılmıştı. Sonuçta, karşısındaki adam henüz Grindelwald'u yenmemiş, basit bir profesördü. Kısa süren bir bakışmanın ardından ilgisini kaybeden adam sınıfa doğru dönerek konuşmaya başladı.
''Bu gün sizlere çok seveceğiniz ve eğleneceğinizi düşündüğüm bir konu getirdim. Böcürt nedir bilen var mı?'' Muggle takım elbisesi giydiğini yeni fark ettiği adam masaya yaslanıp ellerinden birini cebine soktu. Aida soruyu duyunca otomatik olarak elini kaldırdı. ''Evet, Bayan Ryder?'' kız elini yavaşça indirdi ve konuştu. ''Böcürtler karşısındaki kişinin en büyük korkusuna dönüşen şekil değiştiricilerdir.'' Cebindeki ellerini önünde birleştiren profesör başını sallayarak konuştu. ''Doğru Bayan Ryder.'' Kız gururla gülümseyince profesör bir soru daha yöneltti. ''Peki, bir böcürtü nasıl savuşturabileceğinizi biliyor musunuz, Bayan Ryder.'' Adamın gözlerindeki meydan okumayı yakalayınca başını dikleştirdi ve konuştu. ''Riddikulus büyüsü ile efendim. Böcürtün komik bir şeye dönüşmesini sağlayarak böcürtü savuşturabilirsiniz. Ama büyünün amacına ulaşması için asıl kilit nokta kahkahadır.'' Başını sallayarak onu onaylayan adam kızın lafı bitince konuştu. ''Çok doğru Bayan Ryder, Slytherine 5 puan.'' Adam gülümsedikten sonra masadan ayrıldı ve sınıfa biraz daha yaklaştı. ''Şimdi hepinizden ayağa kalkmanızı ve dolabın önünde sıraya geçmenizi rica edeceğim.'' Profesörün ricası üzerine sınıfta kısa süreli bir kargaşa çıktı. İtişmelerin arasında kendini sırada buldu ve profesörün bir büyü ile masaları yok etmesini izledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Somebody to Love, Somebody to Save (Tom Riddle)
FanfictionŞimdi vermesi gereken bir karar vardı. Biraz Sakinlik İksiri içip hayatına devam edebilir ya da seksen yıl geriye gidip kadere karşı gelmeye çalışabilirdi.