Jeongguk'la son konuşmamın üzerinden iki hafta geçmişti yine. Onu fazla görmüyordum, yeni düzenlemenin ardından ders saatlerimiz de iyice uyuşmaz olmuştu. Sabah sporunu izlemeye çıkmıyordum fakat arada bir baktığımda sporunu yapıyor oluyordu. Sigara tüketim oranım da istemsizce azalma göstermişti sabahları Jeongguk'u izlemiyor oluşumdan ötürü. Eve çıkma fikrimde kararlıydım, babamın yardımıyla bulduğum evin kaporasını vermiş, birkaç gün içinde taşınmayı planlıyordum. Ev arkadaşım olmayı kabul eden Aki, eşyalarımı toplamak için yardım etmeyi de teklif etmişti aynı zamanda. Eşliğinde eşyalarımı toparlıyor, koliliyordum. Sahiden gidiyordum, bu fikir akıl almaz geliyordu.
"Bir sigara molası verelim mi?" dedi Aki, bir koliyi bantlamayı bitirir bitirmez. Başımla onayladım, kahve isteyip istemediğini sordum, istediğini söyledi. O bahçeye çıkarken ben de mutfağa yöneldim, kahve çekirdeği kavanozunu çıkardım, çekirdekleri öğüttüm, makineye yerleştirdim sonra. Ailemin evde olmayışını da fırsat bilerek bir sigara yaktım, kahvenin özütlenmesini bekledim. Sigaram bitti, lavaboda söndürdüm, camı açtım. Sürgünün sesi ulaştı kulağıma, Aki sıkılmıştır diye düşündüm, kahve makinesi de ötmeye başladı. Kahve özünü aldım, kupalara aktarıyordum. Aki'nin mutfağa girdiğinin işareti sesler ilişti kulağıma.
"Taşındığın iyi olmuş." dedi Aki, ardımı dönmeden kaşlarımı kaldırdım istemsizce, anlamlandıramadım. Sesi tuhaf geliyordu.
"Neden?"
Masadaki peçetelikten peçete aldı, duydum, burnuyla ilgili bir problem olduğunu kavradım.
"Komşun delinin teki çünkü."
Ardımı dönmem birkaç saniyeyi bulmadı. Aki önümde, burnu kanıyor ve peçeteyle durdurmaya çalışıyor hâlde duruyordu. Kalakaldım. Kendini açıklamaya girişti:
"Yemin ederim bir şey yapmadım. Sigara içtim, sen gelmeyince geçen çıkamadığım şu ağaç eve çıkayım dedim sadece. Psikopat komşun geldi, sırtımdan tuttu, yumruğu yapıştırdı yüzüme. Yarı çıplaktı ayrıca. Kaslı, dövmeli bir tip olduğundan karşılık vermeye korktum. Sesimi bile çıkarmadım, hiçbir şey olmamış gibi evine girdi sonra."
Söylenerek buzdolabına yöneldi, olayın şokunu hâlâ atamamıştım üzerimden.
"Ne biçim bir yerde yaşıyorsun Taehyung sen?"
Pres için dolaba koyduğumuz buzlardan birini alıp burun kemerine koydu, ben o an her şeyi bir anda kavradım, içimde akıl almaz bir öfke buldu yerini. Aki'ye herhangi bir şey için vurmuş olsa öyle hissetmeyeceğimi biliyordum, Aki'ye anılarımız yüzünden vurduğunu düşündüğümde aklımı kaçıracak gibi oluyordum. Jeongguk'un dengesizliği, kırgınlığım aşırı bir öfkeye sebebiyet verdi, kendimi de tutamadım.
Hızla mutfağı terk ettim, Aki yetişmekte gecikmedi.
"Nereye gidiyorsun! Öldürür o manyak seni! Taehyung!"
Sürgüyü çekerken duraksadım, içim dalga dalga köpürüyordu.
"Bir şey yok, geleceğim şimdi."
Sürgüyü isteğim dışı, sertçe kapattım, gözlerim ağaç eve değer değmez öfkem büyüdü, ellerim titriyordu. Jeongguk salondaydı ve sürgü açıktı, görünen o ki beni bekliyordu.
"Jeongguk!" Bağırdım, tüm kırgınlığım sesime vurdu, Jeongguk gülümsedi. Evine adım atar atmaz sürgüyü ardımdan kapattım, Aki'nin söylediği gibi yarı çıplak oturuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
şahsi
RandomKaçırdık zamanın ipini eski ağaç evin içinde bulamasın bizi kimse bakmasak da göz göze başın dizimde kal benimle. -Kimlerden.